Günümüz fotoğraf teknolojisinin hızla gelişmesi ve değişmesi fotoğrafla ilgili birçok şeyi değiştirse de değiştirmediği fotoğrafın ana unsuru olan fotoğrafın bir kopyalama ve çoğaltma teknoloji olduğudur. İlk fotoğraftan bu yana yapılan aslında bir görüntünün çoğaltılmasıdır. Tarihsel gelişimde tek fark bu çoğaltım teknolojisinin ilerlemesidir ancak hiçbir zaman ana amaç yani çoğaltma mantığı değişmemiştir.
Fotoğrafın en önemli özelliği ise yaşanan bir anın veya olayın bir yüzey üzerine aktarılarak ölümsüzleştirilmesidir. Fotoğraf çeken kişi olayda yer alan nesneleri ve kişileri aslında sonsuzlaştırmaktadır. Ayrıca şu da var ki bazen duygularda buna dâhil olur. Fotoğrafın çekildiği o anda hissedilenlerle yıllar sonra o fotoğrafa baktığımızda hissettiğimiz duygular hemen hemen aynıdır. Aslında bir bakıma fotoğraf bu duyguları da sonsuzlaştırır.


Peki, bir fotoğrafta gördüklerimiz nelerdir? O anda o çevrede fotoğrafçının belli bir anı ve çevreyi ayırarak fotoğrafta görünenleri belirlemiş olur. İşte fotoğrafçılık da bu noktada ortaya çıkarır hayat akıp giderken içindeki bir anı bir durumu ortaya çıkarmak ayırmaktır. Fotoğrafçı aslında yaşam içinde bir anı alarak sonsuzlaştırıp kaydetmektedir.
Fotoğrafçı fotoğraf çekerken aslında zamanı ve o anki çevreyi farklılaştırır. Nasıl diye soracak olursak bir fotoğrafta iki ağaç normalde birbirinden çok uzaktadır ancak fotoğrafa baktığımızda yan yana duruyor gibi görmemiz mekânın, çevrenin farklılaşmasıdır. Bununla birlikte bir fotoğrafa baktığımızda hissettiğimiz aslında o anki hislerimiz değil fotoğrafın çekildiği andaki hissettiklerimizdir. İşte fotoğrafta zaman ve çevre bu şekilde değişerek farklılık gösterir. Çekilen fotoğrafların belirleyici özelliklerine bakacak olursak eğer; fotoğraf bir çoğaltma teknolojisidir, fotoğraf zamanda bir anı ortaya koyar, fotoğraf hayatın içinden bir ayrıntıdır, fotoğraf zamanı ve çevreyi yani mekânı farklılaştırır.

Her fotoğrafçı yani bizler fotoğraf çekerken her zaman şu kaygıyı hissederiz. İyi fotoğraf çekmek, hemen hemen her fotoğrafçının yegâne kaygısıdır bu. İyi fotoğraf çekmek ve paylaşmak kaygısını güden fotoğrafçının dikkat etmesi gereken 3 önemli husus vardır.
Fotoğraf çeken insan ilk olarak teknik bir cihazla karşı karşıyadır. Çünkü fotoğraf bit hat sanatı gibi elle değil bir cihazla yapılır. İşte bu yüzden karşımızda teknik bir cihaz ve bu cihazın nasıl kullanılacağı sorusu ortaya çıkar. İşte bu teknik süreci atlattıktan sonra fotoğrafa ulaşmak mümkün olur. Bu teknik süreçte ikiye ayrılır. Birincisi nesnenin fotoğraf makinesi kullanılarak filme aktarılmasıdır. İkincisi ise filme aktarılan bu görüntünün kağıt üzerine aktarılmasıdır. Fotoğraf aslında ışıkla resim yapma sanatıdır diyebiliriz. Işık olmazsa nasıl ki göremiyorsak ışık olmadan da fotoğrafın olması mümkün değildir. Fotoğrafta bize lazım olan iç ışık ve dış ışıktır. Fotoğrafta iç ışık fotoğrafın banyosu sırasında agrandisör denen cihazda filmin negatiften pozitife çevrilirken gerekli olan ışıktır. Bu işlem sırasında ışık yeniden düzenlenerek sonuca ulaşılır. Dış ışık ise bildiğimiz güneş ışığı yada yapay aydınlatmalardır. Fotoğrafçının dikkat etmesi gereken iki noktayı açıkladıktan sonra bir diğer en önemli husus olan görme konusuna değinelim. Unutmayalım ki dünyada yüzlerce binlerce insan fotoğraf çekmekte, kimisi profesyonel, kimisi yarı profesyonel, kimisi amatör ve fotoğraf meraklıları. Bunların arasından bir fotoğrafçının sıyrılabilmesi için bir fotoğraf çekimi esnasında farklı olanı görebilmesi çok çok önemlidir. Bazı insanlarda bu doğal yani doğuştan gelir. Onlar ayrıntıları farklılıkları hemen fark edip ona göre fotoğraf çekimini gerçekleştirirler. Doğal yeteneği olmayan fotoğrafçılar ise bu yeteneklerini geliştirirler. Bu demek değildir ki doğal yeteneği olanlar daha iyi fotoğrafçıdır. Tabi ki hayır iyi fotoğrafçının her şeyden önce bir sanatçı olduğunu da unutmayalım. Ve bir sanatçı her daim kendini geliştirmekle mükelleftir.

Çekim esnasında bizi izleyen bu
teyzeyi çok az kişi farketmişti.
Fiziksel olarak insanlar aynı göz yapısına sahip olsa da farklılıkları görmek aslında bir farkındalık gerektirir. Bunu bize kazandıran ise tabi ki kültürümüzdür. Fotoğrafçının kültürel birikimi onu fotoğraf çekerken yönlendirir. İşte görmek her kültüre göre değişik olduğu için, çekilen fotoğraflarda buna göre değişir gelişim gösterir. Fotoğrafçılık açısından görmek aslında gördüğüne bir anlam vermek yada gördüğünden bir anlam çıkarmak ve bunu ölümsüzleştirmektir. Fotoğrafçı fotoğrafı çekerken teknik bilgiyi özümser. Daha sonra çekim esnasında ışığı yoğurur ve kendisine en doğru açı ve ışığı bularak fotoğrafını çeker. Bir grupta her fotoğrafçı aynı konuyu çekse her fotoğrafçının karesi farklı olur. Neden diyecek olursak elbette ki her insan birbirinden benzersiz ve ayrı kültürel yapıya sahiptir. İşte fotoğrafı ortaya koyan ışık teknik ve görmek kavramlarını bir fotoğrafçı iyice anlamalı ve fotoğrafını bunları göz önüne alarak çekmelidir.