Bir dünya kuruyorum kendimce. İçine sadece ikimizin sığabileceği. Senin gözlerini alıyorum, benim saçlarımı. Senin mis kokun yayılıyor dünyamıza, benim dudaklarımdan dökülen sevgi sözcükleri. Biraz senden diyorum, biraz da benden...

Ellerini alıyorum yanıma, düşlerinden en güzel gülüşlerini çalıyorum. Kimselerin bilmediği bir diyar biliyorum ve oraya sürgün ettiğim hayallerimi çağırıyorum. Birkaç yıldız indiriyorum gökyüzünden, "yıldızların altında" diye bir de şarkı tutturuyor dilim...

Unutmuyorum söylediğimiz şarkıları, her biri ayrı telden çalıyor ben sana kulak verdikçe. Her şarkıda başka bakıyorsun bana, her mısrada bir başka akıyorsun. Sonra benim seni anlatışlarım geliyor aklıma. Sayfalara nasıl sığmadığını düşünüp mutlu oluyorum, hiçbir ifade tarzına sığmayışın gururlandırıyor beni, "benim sevgilim işte böyle olmalı" diyorum. Birkaç satır alıyorum sana yazdığım şiirlerden ve ilhamım olan bakışlarını unutmuyorum...

Senin bulutlarından alıyorum, benim dinmesini istemediğim yağmurlardan, senin güllerinden topluyorum, benim papatyalarımdan. Sonra bir fırça alıyorum elime, duvarları senin mavilerinden, benim saf beyazımdan ve umut yeşillerimden boyuyorum uysa da uymasa da diyorum içimden...

Günün her vakti daha bir güzel oluyorsun ya, sabahları yüzündeki mahmurluğu alıyorum, benim sana hayran hayran bakışımı. Güneş yükseldikçe tepemizde daha bir güzel oluyorsun, teninin sıcaklığını alıyorum o an, benim yanışımı...

Akşam esintilerinde saçlarını savuruşunu alıyorum, benim savruluşumu. Veda ederken güneş semaya yüzündeki kızıl gölgelerden çalıyorum, benim yokluğunda tükenişlerimden. Geceleri kapatmıyorum penceremi kulağıma tatlı fısıldayışlarını duyuyorum, sıcak nefesini büyütüyorum içimde. Perdelerimi hiç çekmiyorum ve sabahın ilk ışıklarıyla o güzel yüzünün aydınlığını çalıyorum güneşten...

Her gün özenle suladığım bahçeme dalıyor bakışlarım. Her çiçekte sen konuşuyorsun, senin kokunu soluyorum usanmadan. Sonra kapatıyorum gözlerimi, kaldırıyorum gök maviliklere başımı, görebildiğim her yerden sana bakıyorum. Yani sevdiğim biraz gülden dikenden, biraz topraktan sudan, biraz neşeden kederden, biraz gülüşlerden hüzünden...

Bir dünya yaratıyorum kendime, sana bile söylemeden...

Biraz senden, biraz benden...