Onu o olduğu için seversin. Gülümserken de seversin, sinirliyken de. Seni sevindirdiğinde de seversin, kırdığında da. Yanındayken de seversin, çok uzaktayken de. Öyle ki; sabah yataktan kalktığı o suratsız hali bile çok hoştur, sevilesidir. Ellerini tuttuğunda avuç içlerindeki teri seversin. Sarıldığında duyduğun huzuru seversin. Ona baktığın anda göz göze gelmeyi seversin. Sonu sarılmalarla biten kavgaları seversin. Papatya fallarını seversin “sevmiyor” çıksa bile sonunda. Beklemeyi seversin, kimseyi beklemediğin kadar onu beklerken. Kurduğun onlu hayalleri seversin. Giysilerinde kalan ten kokusunu seversin. Hatta onu her şeyden çok sevip de bunu kelimelere dökememeyi seversin.Onu sevmeyi seversin. Her şeyde ondan bir parça bulmayı, gittiğin her yere onu da yüreğinde götürmeyi seversin. Oturup ona iki satır şiir yazmak istediğin zaman, kelime dağarcığının anlatmaya yetmediğine söylenmeyi seversin. Onu kıskanmayı seversin içtiği bir bardak sudan bile.
Sonra çekip gider, geri dönebilme ihtimalini seversin.
Ama o? Defolur gider...