Görüyorum, sokağını kaybetmiş küçük bir kız duruyor ıslak gözbebeklerinde. Tüm suçları kabul etmişcesine suskun. Tüm hüzünleri kendi dudaklarıyla emecek kadar durgun. Kelime boylarında bir deliveren yetişmekte. Gölgesinde ise sancılar belirmekte.Sınır boylarında adressizliğin. Söyle bana hangi adressizlik senin? Gözlerindeki korku kime ait, bedenindeki recm izleri kimden kalma, dudaklarının arasındaki boşluk kimden sana miras kalmakta ? Biliyorum susacaksın adın gibi..Göm cümleleri dudak kenarlarına. Susmaya devam et boylu boyunca.Susabildiğin kadar büyüdüğünü unutma. Tattığın acı kadar büyürsün. Yediğin ayrılık acısı kadar olgunlaşırsın. Yoksa büyümek istemiyor musun ? Hep mi küçük kalmak, hep mi suskun kalmak istersin ?
Herkes yol alırken hayatın derin suskularında, sen susuyorsun aynanın karşısında. Ayak izlerinden belli eğikliğin.İstifledim eteklerinden dökülen cümleleri. Sen susarsan ben dile gelirim;
Ey Azrail;
Cesedime vurulmuş etiketin duvağını kaldırdım / öp beni artık. Hem de alnımdan..Sızmasın içimdeki birikmişler,irinleşmesin bir türlü kapamayadığım gediklerim. Kollarımı sıvadım, kendi cenazemin arifesindeyim. Yüreğimin morluklarını ancak ölüm paklar. Sicillerim, eksildiğim yüreklerden ancak beni kara toprak kurtarır. Açın yolları ey karanlık. ben geliyorum. Elif ’in saçlarındadır zincirlerim. Körpe bir dal iken sevgi agacında, budayın beni gövdemin en kalın yerinden. Susuşlarımdan asın beni. Gölgelerimin soğukluğu yetmezmiş gibi bir de yüreğimin sıcaklığına akıtın ayrılığı.
“ Hangi Çığlık Denk Gelir Ki Dudak Payı Boşluklara”
Hangi ayrılık senin ? Hangi yüz senin ? Yüreğinden dökülmeyen mürekkebin hatrına konuş. Sen ki; acıya kanat geren’din. Sen ki; Yusuf’u kuyulardan düzlüğe çeken’din.Sen ki, acıya gözyaşını verip umudu filizlendiren’din. Şimdi hangi yüze çevirdin kıblegâhını ? Hangi saf’a durdu gözlerin. Bilmediğin yerdeyim deme bana. Aynanın karşısında yüzünün bilinmezliğinde, yüreğinin ötesinde kendine gülümsemektesin. Göremiyorsan, kır o aynayı..Kırıklarından topla dağınık saçlarını...
Sürükleme cesedini sen / sonbahar kaldıracak ya adressizliğini..
Hangi cümlenin sonunda kırıldı düşlerin..Hangi mahrem ellerin zorlamasıyla alındı içindeki kanamalı çocuk ? Susma diyorum sana susma. Becerebildiğin tek şey, boynunu büküp suskunluğun secdesine başını koymak mıdır ? Unutmak dururken masada, yüreğine recm emrini vermek neyin nesi ? Tükür kil tutmaz toprağın yüzüne. Kaldır cesedini ortalık yerden. Sesinin kısıldığı yerden konuş, duyulmasa da haykır eksikliğini. Susturulsa da sen fazlalığını bırak tabutuna. Söylesene “ sen kime fazlasın / kime eksik..”
Üryanlığını örtmeye kalkıştıkça öbür yamaların sökülüyor dikişlerinden.Uğraşma kendi ayaklarına çorap örmeye. Gözünü yumup yeltenme artık kendine çelmeler takmaya. Olduğun yerde dönme öylece, çevir yüzünü gökyüzüne. Korkma adım atmaktan. Sen ki ;yeni bir bebek değilsin...Koca bir kız oldun, gözlerini büyüt ve sık bileklerini kelepçelerinden. Kanın donduğu yerde ölürsün o kadar. Susma diyorum sana susma..Elif sustu derlerse benim ahvalim ne olur acep ? Bu zan seni kaç gün yaşatır ? Bu itham seni kaç gün daha götürür. ? Hayır kaldıramazsın bu zânnı / bir suçun altından bir daha kalkamaz gönlün. En iyisi vur kendini en ince yerinden / öylece kalsın us’un.
Kime fazlasın / kime eksik. Sorma bu soruyu kendine. Çünki en iyi cevabı suskunluğun verecektir. Bil ki kalbin acırsa bu sorunun cevabını ararken eksikliğin dikilecek karşına. Yok kalbin sevdiğine acırsa işte o zaman fazlalığın zuhur edecek. Şimdi bedbin ve hodgam bir nefsin zulmüne inat sen besmele’nin safına gir. Züleyha’lığına zelâl getirtme..Suskunluğuna bir de helallik istetme.
Unutma " bu dünyada sana ancak unuttuğun kadar yaşama hakkı verildi "
Unut, unutulduğun yerden..
Kırılsa da içindekiler,
Unutulduğun kadar yaşarsın.
Kime fazla isen orada unutulursun..
Kime eksik isen orada kendini bulursun...
İsmail Sarıgene