kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Toplam 2 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 2 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    aSk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    aSk

    Kahraman Tazeoğlu - Araz


    "Yalnızım çünkü sen varsın"
    "gel" desen gelirdim
    gittiğin uzakta bendim
    dağ gibi bir ihanetten düştüm
    bu kendime son gelişim
    ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime
    kendimi suçüstü yakalıyorum
    ve kentsizliğimin isimsizliğini
    Araz´a uyak düşüyorum
    gözlerime senden düşler sürüyorum
    ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor
    bana en büyük tehdit yine ben oluyorum
    sonra bir durağa yaslanıyorum
    sonra bir kente
    ve sen gidiyorsun
    ben kanıyorum
    diyorlar ki "kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun"
    oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun
    yorgun Haliç´e biraz inat
    biraz ihanet bırakıyorum
    ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum
    aklıma düşüyorsun
    düşüyorum
    düşünce
    üşüyorum
    azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum
    ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum
    yalanlarımla bir hiçlikteyim
    beni içinden kaç
    bu kentte her yağmur kendini ağlar
    aklıma düşsen yalnızlık oluyorum
    ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir
    nerde kimi üşüyorsun
    artık kendini yakan bir ateşim
    kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz
    şimdi boş duraklara yaslanıyorum
    boş kentlere
    oysa "gel" desen gelecektim
    gün düşlerime dönüşlerimde
    bakışın içiyor beni gözlerimden
    gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara
    uzaklığına uzanıyorum
    sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden
    ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan
    yıkılıyorum şarkılara
    "kimseler biliyor"
    yalnızlık dostumdu
    şimdi korkum oluyor
    oysa "gel" desen gelecektim
    artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor
    güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik
    göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan
    kendimi yitirdikçe sana gidiyorum
    göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum
    düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum
    uysal yalnızlıklar satın alıyorum
    gülüşümle ödeyerek
    ve içimde yalancı bir katil taşıyorum
    yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma
    cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben
    kirli sözlerimi temize çekme
    oysa "gel" desen gelecektim
    gözlerim ihanete ihbar taşıyor
    kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına
    sözü namluna sürmelisin şimdi
    en yaralı yanımdan vurmalısın beni
    çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır
    avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum
    ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam
    susuşuna kan döküyor gözlerim
    sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun
    oysa bilmelisin Araz´ım
    kimsenin içi görünmez
    ve hiç bulamadıklarını
    asla yitiremezsin
    bak şimdi aramızda sessiz kalıyor
    söylenecek bütün sözler
    her sabah akşam oluyorsun
    alnından ellerine damlıyorsun
    yüzündeki yağmurla iniyorsun kente
    içine dert oluyorsun kentin
    dışına yağmur
    yüreğinde dağılıyor kristal şehirler
    duvarların kan öksürüyor
    ve sen
    başkalarının gözlerini
    yüzümde aramamayı öğreniyorsun
    beni bir durağa yaslıyorsun
    beni bir kente
    gidiyorsun
    oysa "gel" desen gelecektim
    susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın
    en susmakta neydi öyle
    sen en dinlerken
    biliyorum Araz´ım
    insan kendini bulmamalı, hep aramalı
    gittiğin yerden başlıyorum öyleyse
    gece cinnetlerimi de alıp yanıma
    denize bakmayı bilmeyenler
    bir gün mutlaka boğulur
    işte bundandır gözlerinden kaçışlarım
    siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı
    ben şimdi gurbetim
    içimde taşıyorum
    heba olsa da senlerce yılım
    oysa "gel" desen gelecektim
    ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep
    ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden
    şairler ölüdür derler
    inanmıyorum
    en karanlık ceketimi giyiyordum
    ışığa kördüm çünkü
    şimdi ise güneşe ilerliyorum
    dirilmek için
    kimliği paslanıyor eski bir anarşistin
    gecenin kör gözünden utanıyorum
    hadi bana en militan kelimelerle saldır
    batır içime cümlelerini
    beyhude bir dehşet bırak
    hak ediyorum
    gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime
    can kaybından ölüyorum
    cenazemde namaz kılacağım
    zan altındayım
    yalanıma inanıyorum
    yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan
    kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin
    kinim kendime
    susuşum sana
    küsüşüm tüm dünyaya
    üstü kalsın ihanetimin
    "gel" desen gelecektim
    yine bir tren geçiyor içimden
    sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı
    saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor
    görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum
    hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede
    sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan
    süsle beni ey aşk
    geçtiğin yerleri öpüyorum
    yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum
    dişlerindeki nikotin tadı terkimde
    sirenler ve ateş hatları içip
    sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden
    ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla
    yasadışıyım
    tutukla beni gözlerimden
    kalemim bitti yitirdi şiirini şuur
    öldü kanımdaki mürekkep balığı
    solumdaki sise intihar etti intiharlar
    bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek
    yaşamak için geç bir zaman
    ölmek için ise erken
    çok davullu bir senfoni sürçüyor
    dikiş tutmaz ayrılığımda
    kirpiğinden yapılma bir darağacına
    geceyi asıyorum
    yoksun
    bu yağmurlar ıslatmıyor beni
    bir durağa yaslanıyorum sensiz
    gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum
    "gel" desen gelecektim oysa
    kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor
    şimdi herkes biraz sen biraz acı
    göğsümde bir vagon
    gizli sözler batıyor
    fırtınalar çıkıyor üstüme
    şakağımda
    intihar acemisi bir şairin
    delilik provaları
    arkandan uluyan kapılardan
    söküyorum kokunu
    yokluğunu kokluyorum
    yokluğunu yokluyorum
    çöz gözlerimi senden hadi
    ücranda yak bakışımı
    gözlerine bekçi sevdam
    dünden ve senden kalmayım
    içine her düşen
    kendi keşfi sanıyor seni
    oysa sen
    melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin
    ve kendini acıtmak istiyorsun
    ama güller kendine batamaz
    bilmiyor musun
    "gel" mi diyorsun
    herkes kendi gördüğüne bakar
    peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz
    kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu
    hadi en kanadığımız yerden susalım
    "gel" desen gelirdim
    "git" dedin ve gittin
    Aşka...
    Rüzgara...
    Ayrılığa...
    Zamana...
    eyvallah...
    Kahraman Tazeoğlu


  2. #2
    Kutay - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    27.Ekim.2014
    Mesajlar
    95
    Mentioned
    2 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Kent, Tepe, Bir Çocuk, Bir Liman, İki Yemin Ve Koridor
    anılar kentlerde yaşar sevdiğim
    kayalar asıl yüzlerimiz olur kimi zaman
    tüm gökyüzü çiçekler için vardır oysa
    rüzgar utangaç bir kızdır
    sessizden teninde dolaşır
    kokusunu bırakır yasak yolculukların
    kan kesmiştir gözleri çocukların
    uykularında çekmeceleri yağmalanır
    can olur martıya özlem
    kırık kanadını sarar sarmalar da uçar
    tüm durakları kentin geceleri görünmez olur
    kıyılar denizsizdir

    uçurumlar gölgeler için yaşar
    ateşten dili gül iklimi kadınlarının öpüşlere yasaktır
    trenler eski şehirlerden geçer
    acılı ölülerin ve gözlerinin üstünden
    kalbin yalnız mezarlıklara yurttur
    gözbebeği büyücüsü umutlarınla oynar
    sahte eller yaratır öldürücü el sallayışların için
    sözcükleri güç için kullanır utanmadan insan
    dinmeyen sessizlik kanatır
    yarası kabuk tutanlar bilet alabilir güneş ülkesine
    ve ateşte yan tutabilir böyle zamanlar
    inanmayacaksın
    gördüm
    deliler hücrelerde yaşayabiliyor bu ülkede
    düşünenlerse delirebilmeyi deniyor sık sık
    evet hiçbir uçurtma uçmuyor göğünde
    hiçbir limanında sevebilenler yok
    hiç kimse 'geell' diye bağıramıyor penceresini açıp bir gece yarısı
    hiç kimse utanmıyor susarken
    sevemezken
    gülüşünden

    boşvermişlik kapkara bir yılan gibi çökmüş yüreğine şehrin
    inceden zehrini akıtıyor korkaklık için
    'şehirler olmasa anılarımız ölü olurdu' derdin
    haklı olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum sanki
    şehirler, şehirler, iç içe geçmiş şehirler
    gözlerinizle yüreğimizle kurdumuz saklı şehirler
    kıyısı da yok koridorlara vuran
    ve bazı şehirler var
    oraya sadece kuşkular girebilir
    sadece hüzünler
    işte onlardır karanlığın kurduğu gizli kentler ruhumuzda

    ve bir sokak ki çırılçıplak bir göğüs oluyor kimi zaman
    bembeyaz korunaksız
    soyunmadan çıplak kalabilen ender bir varlık o
    içindekileri de dışındakileri de taşıyor bir arada upuzak düşlere
    eski bir sevdayı deliyor gözlerin
    kimse bir boşluk bulamazken sevdama inan hala...

    ölüm yorgun burada
    binlercesi bağır bağır bağırıyor tapınanların
    toprak bağrındaki kanı kemiği biriktiriyor suç için
    esir düşmesin diye tepe
    güneşi ele vermesin diye

    ellerine benzeyen bir hüzünle geliyor burada gece
    sevdalı ufuk karası
    gözlerini öğütlüyor bana
    öylesine vurulmuşum ki sevdana
    görmediğim saçlarına
    gülüşüne
    beni aşka kırdıran bir aşka bedelleniyorum
    mecburum

    bazen çıkabiliyorum parka
    çıplak ayaklarımla çimenleri hissediyorum
    tepe öylesine dinlendirici ki sessizliği
    yıldızlar öylesine inanıyorlar ki hala
    gülümsüyorum
    hala gri görünüyor denizin yüzü
    ve kimse tanımıyor fenerciyi
    işte bazen böyle imkansız olur ölmek
    hiçbir yol almaz seni gitmen için
    hiçbir denize giremezsin çırpıntısızken
    bir boşluk ararsın girebileceğin
    boşluklar delinir
    deliğe girmezsin olmaz yapmazsın
    bir aralık ararsın öteye geçmek için
    ilerlersin görürsün ilerlersin
    tam o aralıktasındır ki
    elin kolun kesilir soluksuz kalırsın
    farkında değilsindir
    o aralığa gelebilmek için pek çoğunu düşürmüşsündür yıllar yılı sakladıklarının
    gitmek için ihtiyaç duyduklarının
    duyacaklarının
    o aralıkta kalırsın
    ileriye asla geçemezsin
    geriye dönüşse zaten yoktur
    dönüp baksan
    kapkara bir göz görürsün gözbebeğinde
    geçmişi oynar beklediklerin istediklerin
    senin için oynar
    artık izleyicilerdensindir sende
    aralık insanlarından

    bazen çıkabiliyorum parka
    işte bunun için
    ama daha çok bakıyorum
    fısıltılar uzuyor oraya vardığımda
    bulutları görüyorum
    saçlarımı hissediyorum
    kıskanç bir sevgili gibi 'ayı' görüyorum nedense
    öyle hissediyorum
    hem benimle olmayı çok istiyor
    hem de kırgın somurtuyor
    çok da gururlu
    keşke gelmeseydim diyorum utanıyorum
    sonra uzanıyorum sessizliğin geçiyor üstümden hala orada
    geçmişimi bırakıyorum kente kent için
    bir yandan da bağrındaki yılanla savaşıyorum kentin
    zamanla uzlaşıyor benle
    nasıl neyle bilemiyorum

    ihanet, ihanet kaçınılmaz bir gerçek gibi beni çekiyor orada
    ikimizde şimdi daha iyi biliyoruz belki
    bir aşka bir ölümün yetmeyeceğini

    kentler dönüşler için vardır sevdiğim
    bir çocuk bir liman iki yemin
    ilk bakışta görülebilenlerdi
    ve her şey bir bakışla başlamıştı yine öyle başladı
    aşk gibi hilesiz kör kuyulara takılmış çığlıklar
    saklananların onurundan bozma gri gülümseyişler
    yarım sevdalar o zamanlarda da vardı
    yurdunu kuşanmıştın sevdana ak bir duvak gibi
    seni ilk kez orada görmüyordum
    bilmiyorum ama ten zayıftı
    kıraç bir toprağı çatlak dudaklarından usulca emziren bir gece yağmuru gibi gülüyordun 'an' larda görebiliyordum ancak seni
    ve tepede çoğu zamanını kaçmakla geçiriyordun
    kilitledikçe çoğalıyordu kapıların
    seni düşünürken yıldızlardan sakınırdım umutlarımı
    teninin dinginliğini papatya gülüşlerinle korkunçlaştırıyordun
    seninle kalabilmek rüzgarı kıskandıran gidişlerinde seninle olabilmek
    sabır istiyordu

    serin bir ırmağın hasretiyle yoğrulmaya başlamıştı işte o günlerde düşlerim
    geceleri kıyıya kadar iniyor
    tepeyi gözlüyordum
    korkuyordum
    ancak bu kadarını yapabiliyordum
    senin gülüşünle çıkmaya cesaretim yoktu oraya
    ne de olsa geceleri istasyonların şehrinden soyunduğu bir yerdeydik
    sinsi bir o kadarda saldırgandı düşlerimizin düşmanları
    sonraları sensizliği gizliden paylaşmayı öğrenecektim tepeyle
    o sanki ben bu şehre ait değilim dercesine haykırıyordu sürekli
    sonsuzmuşçasına kararlı bir gülüşle acısını gizlemeye çalışan
    bir denizin yüzünde hep tepenin soluğunu hissediyordum
    uyumamak için cesarete ihtiyacım yoktu henüz
    sessizliği de paylaşmayı öğreniyordum

    bazen
    en karmaşık sevgilerin kokularını yüreğine sindirebilmiş bir sardunyanın bakışıyla bakardın
    gülümseyerek direnmeye çalışırdın derinliğine

    çoğu sözcüğe bir anahtar gerekmez dile düşmek için
    dipteki o azınlıksa bir dili yaratabilir ancak kilitli kalanlardan
    sevda ve ölüm adına
    ağzımı açsam sanki bir ayna dolusu cehennem içime kaçacaktı

    ve bir aynadaki sen aracılığıyla
    diğer bir aynadaki 'sen' e bakarken
    aynalardan birine yaklaşırken ötekinden uzaklaşıyordun hep
    görebilmek için
    bir küçük bir büyük ayna yaratır böylesi bir cehennemi genelde
    iki suretini uzlaştıramazsın birbiriyle
    bir açıdan kendini görebilmen
    diğer bir açıdan kendini yitirmene bağlıdır
    suretler birbirlerini yiyerek yaşayabilir böylece
    tıpkı çağrışımın çağrışımın imgesi, imgeninse çağrışımın maskesi olması gibi
    işte bunun için hiç ama hiç bakmadık seninle tepenin dışından

    bazen tek bir cesedi paylaşır pek çok kavram
    şimdi öylesi bir kent ki burası
    herkes bir başkası olabildiği sürece var
    ya da bir başkası herkes olabildiği sürece, yılgınlığını suskunluğuna gizleyebildiği ölçüde var
    hiç kimse hiçbir şey yan tutmuyor
    üç kişi bir araya geldiğinde ikisinin mutluluğu üçüncüyü ezişlerinde yatıyor
    üçüncünün kim olduğu ise hiç önemli değil sıklıkla
    hatta bugün ikilide yer alan bir mutlu
    yarın üçüncü mutsuza dönüşebiliyor kolayca
    önemli olan o üçüncü olma anı
    herkes ezebileceği birine ihtiyaç duyuyor
    söz, ezmek için kullanılan bir silah
    arkadaşlar yoldaşlar arasında bile
    tapınmak öylesine bir yaşam biçimi ki burada
    yürürken unutkanlıklarıyla sevişebilen birisi olmaktan korkuyorum
    yürürken bile bu kentte
    ki yürümek bir düşünmedir
    tabi bütün ozanlarının bir masala sürgüne gönderildiği bir yerde
    herkes bir başkası için yapar
    kendisi için yapması gerekenleri
    ağlarken kana karışır sevdamızın yarısı
    farketmez tutunuruz bireysel kısmına büyük zamanımızın
    ya herkes birbirine geç varır
    ya herkes birbirine erken gider
    gülüşlerimizi kalıcılaştırdığımız ölçüde gidebileceğimiz halde
    biz kalırız gülüşlerimiz gider
    bir insanın bir insana verebileceği en değerli şeyi
    'yalnızlığı'
    bana verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum
    beni kalmaya mahkum eden bir yola nasıl sevdalandığımı da
    üstelik senin için yazarken bile sevgilim onu düşlüyorum
    korkunç evet
    ona bir koridorda rastlamıştım
    ya da böyle olmasını istediğim bir gecede
    ölümler sonrasıydı korkusuzdum
    artık hiçbir tren makas değiştirmiyordu ben bakabildiğimde
    bir otobüsün yorgun soluklarla buğulanmış camlarından
    arakadakileri gözlüyordum
    ışıltılarını sayıyordum
    güncesini tutarak sayıklamaların
    koridor basit bir çitti
    ayağımı kaldırıp üzerinden geçemeyeceğim basit bir çit
    sessizdim öfkeliydim
    arkada ayaktaydım üstelik dönüyordum
    sanıyorum otobüse son anda yetişmişti
    daha öncede konuşmuştuk onunla
    öyle sanıyorum benim duruşumdan da korkunç bir merhabası vardı
    ne zamandır görmediğim bir şeyi onda görüyordum
    dahası bir gece birisini görebiliyordum gerçekten
    bir şeyler söylüyordu
    gözlerine bakmamaya çalışırken bile onu görüyordum denizin yüzünde
    sanki amansız bir fırtınada
    balkonda unuttuğum sardunyamı ölü çiçeğimi canlandırmak için gelmişti
    üzerimizde incecik bir yağmurluk dahi yokken
    tepede kar yağışını izlerken ki gülüşümüze benziyordu
    hem de hiç benzemiyordu bir yandan
    bu benzemeyiş tedirginliğimin tehditlerini amansızlaştırıyordu
    ortak bir acıyı dindirmek için çabalarken
    sessizliği paylaşmayı yeniden öğretiyordu bana

    o kıpkırmızı gülüş
    geceye ben senin değilim diyen saçlarının karası
    sevdamın kanını usulca siliyordu
    bir kayıp ülkenin kırlarının
    hüzünlü dağlarının yamaçlarına çektiği sürmeyi anımsatan
    sevdasını bağrında gizleyen kaşları

    ve kan tutmuş yabancı bir geçmiş
    yakınlığımızın savaşını bir aşk pahasına verdirtiyordu bana
    zamanla daha iyi öğrenecektim
    ya sana ya da aşka ihanet etmem gerektiğini
    benim yüreğimde öylesine çelişiyordunuz öylesine birbirinizken
    ihanet etmekten başka bir şey yapmam mümkün değildi sevda için
    farklı bir iklimde yaşamaya mahkumdum diğerlerinden
    üstelik aynı çağda
    kayıp sözcükler
    sevdalı öpüşler
    bir demir yolu kesilmişti
    baştan aşağı bölüyordu yüreğini
    herkes için başka geçmişleri olan güç satıcıları mutlumuydu bilmiyorum ama
    bu mahkumiyet benimdi onların değil
    ve yemin ederim sevgilim
    geçmişimi kullanmasına hiçbirinin izin vermedim
    kendimin bile
    oysa şimdi saklanan bir denizde her gün bana gülümsüyor
    ve sadece bu

    yabancılık bir kenttir sevdiğim
    yabancılık bir kenttir
    kendi kendine yasaklanmış bir an kadar yasak
    pencerelere takılıp kalmış bakışlar kadar umursamaz ve cömert olabilir
    yumuşatma gülüşünü
    duvarlarındadır kent
    ayna saklısı bir düş kadar acımasız
    gizle bileyler onurunu gölgeler yıldızlarla
    sarsılmaz bir zaman anlayışı vardı mezarlıkların
    bahçelerine girilmiş tuzak yüreklerde
    her dokunuş için bir başkası olmak gerekir hatırla
    hiç tanımadığın bir öpüş seninkidir aslında
    ne zaman nerde yitirdiğini bulmak zordur ıssız kırılganlıkların
    işte bu da öylesi bir kargaşadan somutlanmış bir izlektir
    pas tutmuş acıları kullanır çark
    her sevdalanış bir izdiham yaratır
    kargaların tarlasında bir korkuluk olursun
    dudağının kırmızısını
    esmer akşam üstleri alır
    kavşaklar acımasızdır
    bir o kadarda şevkatli
    hep seni bekleyen hileli bıkkınlıkla ayaklarını parçalar
    aşka sınır arar
    tek gerçeği kendidir öldürülmüş kentlerin
    işte sorgulanmış baharların ele vermediği kız
    şuna inan şimdi birisi daha öldü herkes biliyor
    yalan söyleseler de sinsice çıkıyorlar kentlerinden
    hepsini bütünleştiren yüreklerinin
    sonsuz karanlığında buluşuyorlar
    onlar dua ediyorlar bizim ölülerimiz için
    sonrası gece oyuncak bir kelebek kırık kanadından yapılmış yaralı bir kuşun
    'insanları olması şart mıdır bir kentin' diye ilk sorduğunda kendimden utanmıştım
    ağlamaklı bir çocuğun düşünde yargılamıştım kendimi
    istasyonlarını varoşlarını gezmiştim kentin
    özür dilemiştim

    şimdi şu kesin ki aşk kadar yabancılık bir kenttir
    oraya uğraması mümkünsüzdür gezginlerin
    dağ yolları dolaşıp geceleri köy evlerinin kapılarını tıklatan ipince bir rüzgar
    yaylaların kokusunu indirecektir gecekondu sokaklara
    belki gölbalıkları ile söyleşecektir derviş
    sığ ayrıcalıktır çoğunluk için
    alkış tutacaktır ağaç karnını yaranlara
    sır bıçaktır karanfilin ağzında
    konuşsa kesilir dili sürgün çocukların
    yangınlar doğuracaktır belki kuşku
    yanlış yangınlar
    ama sevdanın sabaha yakın olduğu bir zamanda uğrayacaktır mutlak kente birisi

    havada uçuşan ince esmer parmakların
    eski ve unutamadığın aşklarınla vurdu kaç kez bana

    bir büyük kent çölünde koşacaktır çocuk tepeye
    bir daha çıkamayacak olsa da
    o bizim nerde olduğumuzu her zaman bilecektir
    her şey bir bakışla başlamıştı
    bir çocuk bir liman iki yemin
    seni seviyorum

    Kahraman Tazeoğlu



Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Söz Kahraman Tazeoğlu
    Konu Sahibi Nartaneside Forum Köşe Yazıları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 26.Kasım.2017, 03:21
  2. Kahraman Tazeoğlu - Düş'tüm
    Konu Sahibi Nartaneside Forum Ünlü Şairlerin Şiirleri,
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 07.Ekim.2017, 22:21
  3. Kahraman Tazeoğlu - Git
    Konu Sahibi aSk Forum Sizin Şiirleriniz
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 28.Ekim.2014, 16:18
  4. Kahraman Tazeoğlu - Araz
    Konu Sahibi Cigdem Forum Ünlü Şairlerin Şiirleri,
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 21.Temmuz.2014, 22:56
  5. Kahraman Tazeoğlu - Git
    Konu Sahibi Cigdem Forum Ünlü Şairlerin Şiirleri,
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 21.Temmuz.2014, 22:16

Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort