Bu sıralar o kadar huzurluyum ki nazarlar değmesin diye vurmadık yer bırakmıyorum. Aslında hala yetiştirilecek projelerim, işlerim, güçlerim bulunmakta. Ama huzur başka bir şey arkadaşım. Çok yorgun bir günün ardından evdeki bir dilim kekle kahve içmek gibi ya da güzelim havada balkon yıkadıktan sonra minderleri atıp oturmak gibi.. Nefes alırken içim şişmiyor veyahut bir bira içtiğimde çakırkeyf olabilecek rahatlık var içimde. Sanırım tamamladım. Kafamdaki soruları, okul bitince ne olacakları, nasıl bir hayat sürdüreceğimleri hep oturttum. Ve uzun zamandır fark ettiğim bir şey daha var ki eminim bu da huzurumun en büyük etkenlerinden: içimden geçirdiklerim hep oluyor. Yine vurmadık tahta bırakmadan söylüyorum ki 'ya şöyle olsa yaa' dediklerim bir bir noktasına virgülüne oluyor. Belki pişman oluyorum ama ben istedim diye oluyor. Bu beni acayip mutlu ediyor. Ben ermediğime göre sanırım evrenden isteme/çağırma meselesi doğru. Sadece bizim istediğimizi unutmamak gerekiyor. 'Niye böyle oldu yaa' dediğimde sevgili kuzenimden 'Hazan sende bi keresinde böyle olsa demiştin hatırlasana' cevabını alıyorum çok kez. Ne kadar güzel, ne kadar müthiş bir yaptırım. Bu paragrafın da ana fikri bir derin nefes çekin ve çok isteyin.