Diş minesi vücudumuzun en sert dokusudur. Dişin en dış tabakasını oluşturan bu yapı dişi dış etkenlere karşı oldukça etkili bir şekilde korur.
Nedir bu dış etkenler?
Düşünüldüğünde ağız ortamının bir çeşit savaş meydanı olduğu görülebilir. O kadar zorlu bir ortamdır ki bir insanı bir mikroorganizma boyutuna getirip ağız içine bıraksak, günün sonunu getirme ihtimali yok gibidir. Sebebine gelirsek ağız ortamı çok değişkendir. Yediklerimizle alakalı olarak asit – baz dengesi devamlı değişir. Sıcaklık seviyeleri ciddi seviyelerde değişkenlik gösterir. Dondurma da yiyebiliriz, sıcak bir çay da içebiliriz. Bu 0 ile 70 derece arasındaki sıcaklık farklarını ağız ortamının tolare etmesi anlamına gelir. Bunların üzerine 200 Kg’a ulaşan çiğneme kuvvetlerini ekleyin.
Diş minesi, işte bütün bu hengâme arasında görev yapan ve aslına bakarsanız bunu da çok başarılı bir şekilde yerine getiren bir doku. Ancak onun da bir “yumuşak karnı” var.
Ağzımızın içinde her daim mevcut olan bakterilerin, dişlerimizin arasındaki kuytu yerlerde kalan yemek artıkları ile reaksiyonu sonucu ortamda yerel olarak asit miktarı artar. Bu asidite belli bir süre aynı bölgede kaldığında diş minesinin yapısı bozulmaya başlar. Bu aslında orta çağ savaşlarında kaleyi kuşatan askerlerin kale duvarlarında bir delik açmaya çalışması gibidir. Bu delik bir kez açıldı mı artık savaş kazanılmış demektir. Diş minesinde de bu şekilde açılacak bir delik, bakteri ve yemek artıklarının fırçalama ile ulaşılamayacak alanlara sahip olması anlamını taşır. Artık bu noktadan sonra geriye dönüş olmayacaktır. Bütün buraya kadar siz elbette hiçbir şeyin fakında olmayacaksınız çünkü çürük kavitesi daha dişinizin merkezi olarak kabul edebileceğimiz diş sinirinden uzakta aradaki ikinci savunma hattı olan dentin tabakası ile karşı karşıyadır. Ne yazık ki dentin tabakası savunma konusunda diş minesi kadar dayanıklı değildir. Diş minesine ufak bir delik açarak dentin tabakasına ulaşan mikroplar burada çok daha hızlı hareket ederler ve kısa sürede diş sinirinize yaklaşırlar. Çürük diş sinirine yaklaştıkça, çok farklı bir savunma ile karşılaşır. Dişin siniri durumu asıl patron olan beyne bildirir. Siz bunu soğuk bir şeyler yerken ya da içerken ağrı olarak algılarsınız. Normal şartlarda durumdan haberdar olan beyin sizi doğru diş hekimine yönlendirir. Bu şekilde diş hekimi orada meydana gelen duruma müdahale ederek oluşan hasarı dolgular ile restore eder.
İşi buralara kadar getirmeden daha en baştan diş minesini koruyabilirsek, bu tür problemlerle karşılaşmayacağımız açıktır. Peki, bunun için ne yapabiliriz? Aslında cevabı biliyorsunuz. Etkili ve sürekli ağız bakımı diş dokularımızı çürüklere karşı korumak için en etkili yöntem. Bakterileri, asit üretmelerine neden olan yemek artıkları ile baş başa bırakmamak için her yemekten sonra dişlerin arasında kuytu yerlerde kalan yemek artıklarının tamamıyla ortamdan uzaklaştırılması tek yapmamız gereken şey. Burada iki noktaya tekrar vurgu yapmam gerekiyor. Etkili ve sürekli ağız bakımı. Ağız bakımımızı etkili yapabilmek için hekiminizden yardım alın. Süreklilik için de her yemekten sonra ağız temizliğinizi ihmal etmeyin. Hepsi bu.