Usta oyuncu ve 'akil insan' Kadir İnanır, "Bu ülkenin yetiştirdiği pırıl pırıl, umut veren tek bir siyasetçi var; Selahattin Demirtaş." dedi.



Hükümetin çözüm sürecinin kamuoyundaki algısına katkı için oluşturduğu Akil İnsanlar Heyeti'nin en meşhur birkaç yüzünden biri olan usta oyuncu Kadir İnanır, sürece ve siyasi görüşlerine dair bomba açıklamalarda bulundu.


6-7 Ekim olaylarının ve sonrasında yaşanan sürecin HDP'yi yıpratmaya dönük bir provokasyon olduğunu düşünen İnanır'a göre Türkiye'nin tek umut veren siyasetçisinin ise Demirtaş olduğu söyledi.


Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtlayan İnanır'ın o açıklamaları:


"BU ÜLKEDE UMUT VEREN TEK SİYASETÇİ VAR; SELAHATTİN DEMİRTAŞ"


HDP'ye çok eleştiri var. Onların bu süreci doğru yönetebildiklerini düşünüyor musunuz?


HDP'nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde koyduğu performans alkış aldı bu ülkede. Peki ya bunu genel seçimlerde daha da yükseltirse nasıl olur? Bunu kırmak lazım. Bu ülkenin yetiştirdiği pırıl pırıl, umut veren tek bir siyasetçi var; Selahattin Demirtaş. O da 'Gidin, kırın' diye bir şey söylemedi. Üzüldüğünü de söyledi sonra. HDP seçimle gelmiş, çok genç bir siyasi parti. Elli yıllık partiler onlarca hata yaparken, HDP'ye bu kadar saldırmak vicdansızlıktır. Selahattin Demirtaş'a bütün Türkiye halkı sahip çıkmak zorunda. Öyle siyasetçi yetişmiyor, gerçekten yetişmiyor.


"KOBANİ OLAYLARINDA BÜYÜK PROVOKASYON VAR"


6-7 Ekim'de sokak şiddetinin arkasında kimler ya da ne vardı sizce?


Maskeliler, maskesizler kim? Açığa çıkmalı. Türkiye'de 7 bölgede kriminal laboratuvarlar var. 'Böyle gitmez' programını yaparken ben bir tanesini Adana'da gördüm. Maskeli bir adamın görüntüsünü bilgisayarda özel programla açtılar, adamın yüzü kabak gibi ortaya çıktı. Bu yüzü örtülü herkes deşifre edilip kamuoyuna açıklanabilir. Büyük bir provokasyon var. Bunun içinde içte ve dışta kimler varsa onu açığa çıkaracak teknoloji ve istihbarat gücümüz var. Suçlamalar ondan sonra yapılacak.


Şunu mu söylüyorsunuz; kanıtlanmadan 6-7 Ekim olaylarında şiddeti HDP çizgisindeki gençlerin yaptığına inanmıyorum.


Asla inanmıyorum. Kanıtlanması lazım. Yayın yasağı ne demek? Eğer bu açıklama uluslararası ilişkileri zedeleyecek bir boyut taşıyorsa, o zaman gene de bunu açıklamanın kendi içimizde bazı yolları olabilir. Ama böyle at gözlüğüyle 'Vurdular, kırdılar' demek! Tarih bunu bir gün yazar.


"HDP, HERKESİ SOKAĞA TEPKİ GÖSTERMEYE DAVET EDEBİLİR"


HDP'nin sokağa çıkma çağrısı bazılarının savunduğu gibi yangına körükle gitmek miydi?


Yapabilir, demokratik hakkıdır, herkesi sokağa tepki göstermeye davet edebilir. O çağrıda 'Vurun, kırın' diye herhangi bir cümle var mı? Mesele orada sıkışıp kalmış insanların canlarının kurtarılmasıydı. Kurtuluş yolu istediler. Açamadınız. Uluslararası ilişkiler yönünden açamadınız, kendi pozisyonunuz gereği açamadınız, bölgedeki stratejik durumdan dolayı açamadınız. Biz bunları bilmiyor değiliz. Ama göz göre göre de bir katliam vardı. Ben burada bu katliamdan etkilenirken, orada akrabaları olan insanların etkilenmesi doğal değil mi?

"CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE DEMİRTAŞ'I DESTEKLEDİM"


Siz artık HDP seçmeni misiniz?


Ben HDP'nin bir siyasi organizasyonuna üye değilim. Ama Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş'ı desteklediğimi deklare ettim. Türkiye'nin özlemini o kadar güzel anlattı ki, onu desteklememek bizim kimliğimize, kişiliğimize yakışmazdı.


"EGEMEN GÜÇLER 'ŞANSINIZ YOK, BARIŞACAKSINIZ' DİYOR"


'Kadir İnanır solcu kimliğiyle tanıdığımız bir sanatçı, ne işi vardı AK Parti'nin projesinde' diyenlere ne yanıt verdiniz?


AKP'nin barış projesi değil bu. HDP'nin de barış projesi. İki saattir ne anlatıyorum, egemen güçler diyor ki; 'Bu bölgedekiler, barışacaksınız, hiç şansınız yok'. Ayrıca ben ilk günden beri 'akil insan' tanımını reddettim. Ama şu var; gittiğiniz yerde toplumu etkileyebilmelisiniz. Tanınır yanınız olmalı. Bizim 9 kişilik grupta ancak 3 kişiyle anlaşabilirdim, geri kalan 6 kişiyle anlaşmam mümkün değildi. Ama öyle bir mühendislik yapmışlar ki gittiğimiz yerlerde 9'umuzun da bir karşılığı vardı. Bir de Akdeniz Bölgesi'nde genelde sürece karşı bir toplum vardı. Sürece karşı çıkan kafatasçı tiplerin televizyonlardaki yaylım ateşinden çok etkilenmişlerdi. Neredeyse televizyondaki cümlelerin hepsini kelimesi kelimesine duyduk gittiğimiz yerlerde. İlk günü hatırlıyorum, korkunç bir savaş sahnesi gibiydi. Ama zaman geçtikçe, ölümler gelmeyince hava değişti. Toplumda sürece katkı başladı.


"BEN AKP'Lİ DEĞİLİM!"


O yaşadıklarınıza bakınca 'keşke kabul etmeseydim' dediğiniz ya da kullanıldığınızı düşündüğünüz oluyor mu?


Hep söyledim; ben AKP'li değilim. Bu ülkenin hiçbir siyasi oluşumu beni kendi adına kullanamaz. Ben bu süreç boyunca her türlü riski alarak çalışmalarımı sürdürdüm. Barışı istemeyenlerden ağır hakaretler gördüm. Durum böyle diye asla gerilemem. Bir barış elçisi olarak çalışmalarımı sürdüreceğim. Zaman her şeyin ilacıdır. İşler öyle bir gelişir ki ikna edersiniz, anlayışla eller birleşir. Bu süreçler dünyada da hep böyle uzun olmuştur. Bizde de olumlu sonuç alınacak, hiçbir endişem yok. Ama biz sabretmek yerine iki yılda bitsin istiyoruz.


"İSTANBUL'DAKİ 3 MİLYON KÜRT BOĞAZ'I BIRAKIP DAĞLARA GİTMEZ"


Toplumdaki kutuplaşma sizi yıprattı mı?


Beni yıpratmadı. Hiç hak etmediğim o saldırıları halk yapmadı, halkı yönlendirenler yaptı. O kafatasçı milliyetçiler ve ulusalcılar yaptı. Bakın şimdi sesleri çıkmıyor. Nerede Doğu Perinçek'in adamları? Barış kaçınılmaz. Bugün tıkarsın, yarın önü yine açılır. Başka şansın yok. Ben şu anda hiçbir Kürt'ün ne Türkiye'den ayrılmak istediğini duydum ne de aklımın ucundan geçirecek bir sebep var. İstanbul'da yaşayan net 3 milyon Kürt Şu Boğaz'ı bırakıp da o dağlara gitmez. Bu insanlar diyor ki; ben de bu ülkenin vatandaşı olarak eşit hak istiyorum. Bizde durumu iyi olanlar o eşitliği istemiyor işte, mesele bu.

(Kaynak: Hürriyet)