Kaan Müjdeci’nin 71. Venedik Film Festivali’nde Türkiye’yi temsil eden ve Jüri Özel Ödülü kazanan ilk uzun filmi “Sivas” bu hafta gösterime girdi. “Sivas” vesilesiyle Türk sinemasındaki en iyi ilk filmleri hatırladık
Son Kuşlar 1965
Yön: Erdoğan Tokatlı
Senaryosunu Ayşe Şasa’nın yazdığı film, masalsı melodramların piyasaya hükmettiği bir dönemde gerçekçi bir hikâye olarak dikkat çekmişti. Film, orta halli bir ailenin kızı olan lise öğrencisi Ayşe ile genç mühendis Oğuz’un kırık aşk öyküsünü sade bir sinema diliyle anlatıyor. Özellikle 1980’li yıllarda elden ele dolaşan video kasetiyle kült haline gelmişti.
40 Metrekare Almanya 1986
Yön: Tevfik Başer
Dursun, köyünden getirdiği eşi Turna’yı Hamburg’daki 40 metrekarelik evine hapseder. İnsanlarla pencereden sözsüz iletişim kurmasını dahi engeller. Tevfik Başer, göç sorununa çok uç bir noktadan bakarak meselenin özünü çarpıcı bir biçimde yakalıyor. Dört duvara mahkûm olan Turna, feodal geleneklerini her yere taşımayı öğrenmiş bir erkeğin kurbanı. Klostrofobik etkiler taşıyan etkileyici ve rahatsız edici bir film.
A Ay 1988
Yön: Reha Erdem
12 yaşındaki Yekta büyük bir köşkte halasıyla birlikte yaşar. Adada yaşayan diğer halası ise onu yanına almak ister... Erdem, Boğaziçi’nde ve Adalar’da geçen filminde başı sonu belli olan bir öykü anlatmaktan ziyade bir genç kızın dünyayla olan ilişkisine odaklanıyor. Siyah beyaz görüntüler eşliğinde, neredeyse rüya tadında son derece kişisel bir sinemanın peşine düşüyor ve ortaya seyre değer bir görsel deneyim çıkıyor
Camdan Kalp 1990
Yön: Fehmi Yaşar
Gözden düşse de hâlâ hali vakti yerinde bir yönetmen olan Kirpi, gündelikçi kadının bir sözünden çok etkilenerek onun sorunlarını çözmek için elinden geleni yapmaya karar verir. Ama gerçekler tahmin ettiğinden farklıdır ve özverileri şehrin varoşlarında hiçbir şey ifade etmeyecektir. Muhteşem öyküsü ve senaryosuyla Türk sinemasının en iyi ilk filmlerinden biri. Tuhaf olan, Fehmi Yaşar’ın ikinci filmini hala çekmemiş olması.
Karanlık Sular 1994
Yön: Kutluğ Ataman
İstanbul’da yaşayan Amerikalı Richie Hunter’ın tuhaf ve gizemli serüvenleri... İşin içine vampirlerin, boğularak ölen oğlunu arayan bir annenin de karıştığı öykü, Boğaziçi yalıları, Yedikule zindanları gibi şehrin en sinematografik mekânlarında geçiyor... Kutluğ Ataman, görüntü yönetmeni Christopher Squires ile birlikte 90’ların postmodern janr sinemasını psikolojik alt metinler ve otobiyografik ayrıntılarla birleştiriyor.
Tabutta Rövaşata 1996
Yön: Derviş Zaim
Rumelihisarı’nda yaşayan Mahsun (Ahmet Uğurlu) geceyi çaldığı otomobillerde geçiren ama sabah hepsini aldığı yere bırakan, hayvanları çok seven ve kimseye zararı dokunmayan evsiz barksız bir garibandır. Bir gün uyuşturucu bağımlısı genç bir kıza âşık olur... Zaim, toplumun farklı kesimlerinden gelen iki kaybedenin öyküsünü, iyi çizilmiş yan karakterler ve sağlam gözlemlerle bir araya getiriyor.
Yazı Tura 2003
Yön: Uğur Yücel
Senaryosunu da yazdığı ilk filminde Uğur Yücel, cephede birlikte savaşan iki askerlik arkadaşının memleketlerine dönüşte başlarından geçenleri anlatıyor. İki ayrı öykü olarak tasarlanan film, diyalogları, başarılı oyuncu yönetimi, inandırıcı karakterleri ve “ilk film havası” vermeyen profesyonel anlatımıyla dikkat çekmiş ve birçok ödül kazanmıştı. Hâlâ Uğur Yücel’in en iyi filmi..
Dondurmam Gaymak 2005
Yön: Yüksel Aksu
Çarşıdaki küçük dükkânıyla büyük dondurma markalarına karşı direnmeye çalışan Ali Usta köylerde dondurma sattığı motorunu kaybeder. Başroldeki Turan Özdemir dışında tümüyle amatör oyuncularla çalışan Yüksel Aksu, memleketi Muğla’da çektiği filminde daha önce benzerine rastlamadığımız tarzda bir kırsal kesim komedisine imza atıyor ve rekabetin acımasızlaştığı bir çağda dayanışmanın, yan yana durmanın önemini gösteriyor.
Köksüz 2013
Yön: Deniz Akçay
Eşini kaybettikten sonra üç çocuğuna “hem analık hem babalık” yapamayan, tam aksine mutsuzluğunu bütün aileye bulaştıran benmerkezci bir anne... Hayatının en güzel yıllarında gönülsüzce ailenin lideri olmak zorunda kalan 30’lu yaşlarında genç bir kadın, umutsuzca babasını arayan bir delikanlı ve ilgi bekleyen küçük bir kız. Türk sinemasının en gerçekci, karanlık ve dokunaklı aile filmlerinden biri.
Sivas 2014
Yön: Kaan Müjdeci
Yaralı bir dövüş köpeğini sahiplenen 11 yaşındaki Aslan, köpeğinin iyileşmesiyle maddi değerlerin hâkim olduğu ikiyüzlü ve yalan bir dünyada bulur kendini. Müjdeci, babasından, abisinden devraldığı erkeklik kültürüyle ayakta kalmaya çalışan Aslan’ın iç dünyasını, sağlam bir senaryo ve bir ilk filmden beklenmeyen başarılı bir yönetmenlikle anlatıyor.