Ahenkle çalınan uyumlu notaların arasına yanlış bir sol yerleştirdim ben. Hemde en kalınından sert bir sol. Tınıyı derinden sarsacak bir sol. Başlayan senfoni küçük gibi görünen bir hatadan dolayı yerle bir oldu. Domino taşları gibi başlangıcın yanlış sesi tüm orkestranın sarsılmasına sebep oldu. Sonucunda da ortaya kocaman bir hezimet çıktı, küçücük gibi görünen o sol anahtarının yüzünden... İşte bende aynısı yaptım,bir kalp kırdım. Kalp kırmakta böyle benim için, sevdiğim bir parçanın içinde farkettiğim o yanlış nota, farkedilebilen yanlış nota... Peki kırılan kalp nasıl tamir edilir? Kanaatimce o kalp bir makineden ibaretse parçalarını toplayabileceğiniz bir parçalanmışlıktır. En korktuğumsa o kalbin bir cam vazo olması, kırılan parçalarının elinize batmaktan başka çaresi olmayan... İşte onu tamir etmek... Var mı böyle bir şey?
İçimde hissettiğim şey vicdanımın acı çığlıkları, gözlerimi kapatmama mani olan o hırçın dalgalar... Kalp kırmak duyguların en farklısı diyebilirim. İnsana yaptığı hatadan ötürü ızdırap duyduran türden bir şey... Acı beraberinde çoğu kez pişmanlığı sürüklemez,yalnızca acır; olan biten için... Kalp kırmaksa pişmanlığın en dipsiz kuyularına çeker seni. Bir hortum gibi içine hapseder, kara delik gibi çeker. İçinizde sizi yiyip bitiren bir kurt gibi didik didik eder her köşeciğinizi... Pişmanlık, insanın kendisine ağlamasıdır. Kalp kırıklığıysa sizinle ağlayan birini ağlatmaktır. Bazen bir hiç uğruna... Masada konuşulan, havada kalan sözler gibi, oysa mesaj yerine ulaşmışsa, posta kutusundan çıkarılıp okunmuşsa bir zehir yudumlanır mecburi. Her zehrin panzehiri olmadığı gibi dipsiz kuyularında yoktur. Peki kalbi kırılan bertaraf edebilir mi? Tenine bir kor gibi değmiş o ateş pahası sözleri. Acıyı görmezden gelebilir mi? Kalbi kıran, pişmanlığını kırdığının ona yaşattıklarına sayabilir mi? Öyleyse bu haksızlık mı olur? İşte bunları ayırt edemeyecek kadar kararsızım ben...