“bir kere sakladım hayatımda sevdayı,
ve sonra anladım ki o en çok sevdiğimdi...”
Yaşadığım hiç bir şeyden pişmanlık duymadım şimdiye kadar. Zaman zaman düşünüyorum tekrar tekrar başa dönerek. “İyi düşün” diyorum “kendine yalan söyleme bari” , gülüyorum sonra da kendi kendime. Ben karşımdaki insanlara yalan söyleyemeyen saf balık, nasıl olurda kendime söylerdim ki?
O kadar çok düşündüm ve o kadar çok döndüm ki başa, en sonunda bir-keşke- buldum kendime. Hoş ben bunu hep söylerim, her zaman itiraf ederim de –bir sen bilmezsin hala- ne fayda. İş böyle olunca da ne pişmanlığı son bulur ne de keşke demek ilaç olur bu yaraya.
“Neden seni çok sevdiğimi söyleyemedim ki ben.?” Ah benim çocuk yüreğim ölesiye korktu bu sevdadan. Taşıyamam sandı. Oysa bilirdim ki ben hep çok güçlüydüm, yapamayacağım şey yoktu.
“Belki de çocuk kalbim senden ne istediğini bilmiyordu” diye bahaneler uydurdum kendime. Oysa ben hep ne istediğimi bildim. İnsanın kendine dürüst olması da ne zor, bir türlü çıkamıyorsun işin içinden, ince ayrıntıya girmeden.
İşte her şey bir yere kadarmış meğer, ne güçlü olmak ne de her istediğini yapabilmek işe yaramıyormuş böyle sevdalarda. Uzatsan elini alacaksın, biliyorsun ama tutulup kalıyorsun. Bu yavru kuş seni çok sevdi ama sen onu hep kaçırdın elinden. Bilerek ama bilmeyerek ki “bir adam 1 saat görebilmek uğruna 2 gün yol tepiyorsa, nasıl bilerek kaçırır elinden” diyeceksin ki sende haklısın ama kendince işte.
Sana yazdığım şiirleri hiç okuyamadın. Beni bu da çok üzer biliyor musun? Keşke – sende ne çok keşke kullanıyorum yeni fark ediyorum- şiirlerini verseydim sana diye düşünüyorum hep ki hiç değilse söylemiş kadar olurdum sana sevgimi de bende ki bu vicdan mı –pişmanlık mı her neyse huzur bulurdu. Bir de en çok sana şiir yazmışım. Huysuzluğuna, çocukça kaprislerine kelimeler mi yeterdi ki. Oysa ne çok yaş farkı vardı aramızda. Ya da benim çocuk düşüncemde –o zaman için çoktu aradaki fark. Oysa şimdi o kadar doğal. Bak aklıma ne geldi “belki de -ki belki değil ben biliyorum da hep susuyorum; bu yavru kuş en çok da yaşından korktu, uçamadı seninle beraber.” Ne dersin?
Ama sen hep bilirdin di mi seni nasıl sevdiğimi, söylemesem de, sevginin kelimelerden çok hareketlerle ve gözlerle ifade edildiğine inanıyorum . Benim gözlerim ve hareketlerim hep seni seviyorum dedi, sana her baktığında/ sana her dokunduğunda.
Sen diyeceğini demiştin zaten seni yolcu ederken__”zamanından önce gelmişim dünyaya”..... “buna rağmen yine de geç kaldım sana .”
Evet, erken geldiğin halde geç kalanda sendin aslında... Bir kere evet demiştim sana, ne olduğunu tam anlayamadım ama sanırım sen korkmuştun bu çocuktan... ikincisinde de geç kalmıştın, kırılmıştım, büyümüştüm ve ben korkmuştum sanırım bu koca adamdan...
Ve geçmiş olsun yeniden.... Bunca yıl sonra...
Bunca yıl sonra ....
içimizden geldiği gibi olmalı sevdalar
sevgililer-sevmeler,
anladım...
bunca yıl sonra bile
geriye baktığımda-
tatlı huysuzluklarını hatırladığımda
yüzümde hep kocaman
senden bir gülümseme buldum...
içimden geldiği gibi sevmeme,
ve istemediğim halde
kendi dünyalarımızda mutlu olabilelim diye
gitmek istediğimde
izin verdiğin için sanırım,
seni her zaman seveceğim...
oysa gözlerinin yeşilinde kalmak isterdim.
birde gülüşünün ukalalığında...
varlığında canım çok yanardı
ama yokluğun hiç acıtmadı beni...
ben seni yokluğunda daha çok sevdim sanki...
şimdi ki gibi...
ve bunca yıl sonra dün gibi...
Yine de saklamamalı sevdaları ki böyle dönüp dolaşıp o sevdaya takılı kalmamalı, bunca yıl sonra bile...