Babası.................... : Üçüncü Mehmed Han

Annesi.................... : Handan Sultan

Doğumu.................. : 20 Ocak 1591

Vefâtı...................... : 21 Kasım 1617 (1. defa), 19 Mayıs 1622 (2. defa)

Tahta Geçişi............ : 22 Kasım 1617

Saltanat Müddeti..... : 19 ay

Halîfelik Sırası.......... : 82





Osmanlı sultanlarının on beşincisi ve İslâm halîfelerinin seksen ikincisi. Sultan üçüncü Mehmed Han’ın oğlu. 1591 senesinde Handan Sultan’dan Manisa’da doğdu. Her şehzâde gibi sarayda iyi bir eğitim gördü. Ağabeyi birinci Ahmed Han’ın vefâtı üzerine 22 Kasım 1617 günü ilk defa ekberiyet kaidesine göre, yâni hânedânın en yaşlı mensubu olarak tahta çıkarıldı.

Sultan Mustafa Han, devlet mes’eleleri ile meşgul olmağa hazır olmadığını ifâde ederek saltanatı kabul etmedi ise de, devlet erkânı tarafından dinlenmedi. Bu yüzden kısa bir süre sonra devlet işleri karıştı. Yeni Sultan’ın acemiliğinden faydalanmak isteyenler ortaya çıktı. Hâkimiyet yeniçeri ağalarının eline geçti. Devletin geleceğini düşünen bâzı devlet adamları, durumun böyle devam etmesini istemiyerek, hal’ine fetva aldılar ve tahta geçtikten doksan altı gün sonra 26 Şubat 1618 günü sultan Mustafa’yı tahttan indirerek yerine Genç Osman’ı geçirdiler.

Yenilik taraftarı olmayanların tahrikleri, neticesinde isyân eden yeniçerilerin 19 Mayıs 1622’de Genç Osman’ı tahttan indirmeleri üzerine sultan Mustafa ikinci defa tahta geçirildi. Bütün istekleri yerine getirilen âsiler çok şımardılar. Veziriazam tâyin ettirdikleri Kara Dâvûd Paşa, Genç Osman’ı Yedikule zindanlarında şehîd ettirdi (Bkz. Genç Osman). Bunun üzerine sipahiler ayaklandılar. Kara Dâvûd Paşa, sultan Osman’ı Pâdişâh’ın emriyle öldürttüm demesi üzerine ayaklananlar dağıldılar. Yeniçeri halkın gözünden iyice düşmüştü. Onları gören halk; “Sultan Osman’ın katilleri” diye laf atıyordu. Bir süre sonra sarayda bulunan şehzâdelerin öldürüleceği haberi duyulunca, yeniçeri ve sipâhî ayaklanıp, Kara Dâvûd Paşa’nın konağı önünde toplanarak; “Sultan Osman’ın acısı yüreğimizde iken, şehzâdeleri öldürmek reva mıdır?” diye bağırdılar. Karışıklığın daha da ileri gideceğini fark eden şeyhülislâm Yahyâ Efendi, Sultan’a Kara Dâvûd Paşa’yı azletmenin lüzumunu anlattı. Sükûneti sağlamak için Kara Dâvûd Paşa 13 Haziran 1622 günü azledildi. Yerine Mere Hüseyin Paşa getirildi. Fakat sükûnet sağlanacağı yerde, karışıklık daha da artti. Bunun üzerine yirmi beş gün gibi kısa bir süre sadârette kalan Mere Hüseyin Paşa azledilerek, yerine Lefkeli Mustafa Paşa getirildi ise de bu makamda iki buçuk ay kadar kalabildi ve kendi isteği ile ayrılınca yerine Gürcü Mehmed Paşa tâyin edildi.

Osmanlı Devleti’nin iç karışıklıklarından istifâde etmek isteyen Lehistan kazakları, daha önce imzalanan anlaşma şartlarına uymayarak Şayka adı verilen yüz elli civarında küçük gemi ile Osmanlı kıyılarına saldırdılar. Kazakların üzerine gönderilen Karadeniz serdârı Dâmâd Recep Paşa, kazakları tâkib ederek Kilgra önünde bir çok gemilerini batırdı ve 21 gemiyi zabt ettikten sonra beş bin esir ile İstanbul’a döndü.

Diğer taraftan Anadolu’da Genç Osman’ın şehîd edilmesi nefretle karşılandı. Önce Trablusşam beylerbeyi Yûsuf Paşa isyân etti. Eyâletinde bulunan yeniçerileri öldürttü. Ardından Erzurum beylerbeyi Abaza Mehmed Paşa başkaldırarak, bölgesinde bulunan yeniçerilerin bir kısmını öldürttü. Genç Osman’ın intikamını alacağım diye and içen Abaza, İstanbul’a gelmek için yola çıktı. Bâzı Anadolu vâlileri de kendisine katıldı. Kırk bin kişilik bir kuvvet ile Ankara’yı muhasara etti. Daha sonra Bursa’yı kuşatan Abaza, şehrin suyunu kesti. Şehri ele geçirdi ise de, kaleyi alamadı. Kış geldiği için Niğde’ye çekildi (Bkz. Abaza Mehmed Paşa).

Anadoludaki ayaklanmalar ve Genç Osman’ın şehîd edilmesi yüzünden halk arasına çıkacak yüzü kalmayan sipâhîler, 17 Kasım 1622 günü dîvânın toplandığı sırada ayaklanarak sultan Osman’ın katillerinin bulunmasını istediler. Yolda yakalanan cebecibaşı, Genç Osman’ın su içtiği çeşmenin başında, halkın ağır hakaret ve lanetleri arasında îdâm edildi. Bir samanlıkta yakalanan Kara Dâvûd Paşa ve Kalenderoğlu denilen kişiler de yakalanarak îdâm edildi.

Bu sırada ikinci defa sadrâzam olan Mere Hüseyin Paşa, çıkan isyânları bastırmak için bir çok âsiyi İstanbul dışına sürdü ve bir kısmını ortadan kaldırmak istedi. Bunun öğrenen sipâhîler tekrar ayaklandılar. Bu durum üzerine Mere Hüseyin Paşa, 20 Ağustos 1623 günü sadâretten çekildi ve Kemankeş Ali Paşa getirildi. Ali Paşa sadârete gelir-gelmez, Osmanlı Devleti’ni düştüğü durumdan kurtarmak için harekete geçti. Osmanlı Devleti mutlâkiyetle idare edildiğinden; başta kudretli, azimkar, zekî bir pâdişâhın bulunması gerekiyordu. Bu yüzden Ali Paşa, şeyhülislâm Yahyâ Efendi ve diğer devlet erkânını toplayarak, sultan Mustafa’nın artık makâm-ı saltanatta kalmaması gerektiğini delîlleriyle ortaya koydu. Bütün devlet erkânı, pâdişâhın hal’i hususunda aynı kararda idi. Fakat yeni cülûsta yeniçeriye bahşiş verilmesi gerekiyordu. Hâlbuki hazînede para yoktu. Ali Paşa, askerin ileri gelenleri ile anlaşarak, bu sefere mahsûs olmak üzere bahşişten vazgeçmelerini te’min etti. Verilen fetva ile 10 Eylül 1623 günü sultan Mustafa ikinci defa tahttan indirilerek eski dâiresine götürüldü.

Sultan Mustafa Han, son derece dindar bir kimse idi. Sık sık türbeleri ziyaret eder ve çokça sadaka dağıtırdı. Saraydaki hayâtını ibâdet ederek, dînî eserler ve Kur’ân-ı kerîm okuyarak geçirmişti. İkinci defa tahta geçmesi için davet edildiği zaman odasında Kur’ân-ı kerim okuduğunu bir çok kaynak yazmaktadır. Hâl sahibi olan sultan Mustafa Han, saltanatta gözü olmadığı için her iki defâki hal’inde de en küçük bir memnuniyetsizlik göstermemiş ve tahttan sevinçle feragat etmiştir.

20 Ocak 1630 günü Topkapı Sarayı’nda vefât eden Sultan Mustafa Han, Ayasofya Câmii karşısındaki türbesine defnedildi.