insanlar zayıf yaratıklar, birçok insan zor anlarında savaşmak yerine kaçmayı tercih ediyor veya kendini kandırıp psikolojik bir savunma yolunu tercih ediyor. insanın kendini kandırması kaçmasından bile daha kötü bir durum. kaçan insan bir yerde gerçeğin farkındadır fakat kendini kandırmaya başlayan, var olmayan bir dünyanın içinde kaybolmaya mahkumdur, hiçbir gerçeği olduğu gibi göremez. gerçekleri sadece kendi dünyasında kendini inandırdığı şeylerdir. merak edilen genelde bir insanın kendini nasıl başlarda yalan olduğunu bildiği gerçeklere sonradan körü körüne gerçekmiş gibi inanmasıdır. kendini kandıran insanlar inandıkları yalan dünyadan gerçek dünyaya dönünce sudan çıkmış balık gibi olurlar. kendi yalanları ile etrafını da zehirlediği için etrafı bu yalanlardan daha çok etkilenir en çok acıyı kandırılan insanlar çekerler. inandıkları güvendikleri insanın yalanının içinde bir oyuncu olmak bu insanları yıkar.

yalanın ve doyumsuzluğun kölesi olmayı aşağıdaki gibi uzunca anlatabiliriz;

örnek olarak ilişkileri verebiliriz. ayrılık denen olgu gerçekleştiğinde taraflardan biri başta ne olduğunu anlayamaz ve birden kendisini duygusal bir boşluğun içinde bulur. bu duygusal boşluktan kurtulmak için kendine tutunacak bir dal arar. aslında başlarda her şey can sıkıcı olsada, yüreği paramparça etse de gerçektir ve tüm çıplaklığı ile karşısındadır. zaman geçtikçe bu duygusal boşluk kendine yer edinmeye başlar ve bir türlü dolmayacakmış gibi içten içe insanı yemeye başlar. hele bir de eskiye dair şeyleri gördükçe, beraber yapılan şeyler akıldan geçtikçe boşluk büyürde büyür. duygusal boşluğun yarattığı yıkıcı güce dayanma süresi kişinin doğruduan kişiliği ile ilgilidir. kimisi bununla çok rahat baş ederken kimisi asla baş edemez. baş edemediği anda da yalanlarını bir bir üreterek bu boşluğu doldurmaya çalışır. yalanların etki gücü büyüdükçe yarattıkları inandırıcılık da artmaya başlar ve insan kendi yalanlarının kölesi olmaya başlar. bu büyüyen yalanlar insanın kendisini de aşarak çevresine saçılır. kişi geçmişe ait şeyleri unutmak adına etrafına aslında çok iyi olduğunu her şeyi unuttuğu mesajını vermeye çalışır. normal bir hayat yaşıyormuşçasına yalanları ile yaşamına devam eder.

kişinin içindeki boşluğu doldurmak için kendine söylediği yalanların diğer bir etkisi kişiyi ilgi açlığına boğmasıdır. ilgi insanın kendisine olan güvenine katkı yapan bir yalandır. birçok insan etrafındaki zavallıların kendisine gerçekten ilgi gösterdiğini sanacak kadar aptaldır. başkaları tarafından gösterilen yalan ilgi, şakacıklar, oyunlar kişinin içindeki boşluğun dayanılmaz doyumsuzluğunu bastırabilmek için kişiye zaman kazandırır. kazanılan zaman başlarda süper eğlenleceli gözükür ve kişi kendisini seven bir çok kişinin etrafında olduğu sanrısına kapılır. bir anda yaşamadıklarını bu etrafındaki ilgi zavallılarının yaşattığını sanacak kadar düşer. bazen bu düşüş ona yücelmek gibi gelir. aslında düşerken kendi kadar yüksekte olan insanları görme yetisini kaybederken, alçaklardaki zavallıları görme yetisi kazanmaya başlar ve onların arasında kendini süper bir varlık gibi hisseder.

bir süre sonra bu yalanların oyununun yetmeyeceğini anladığı zaman en büyük oyunu oynama zamanı gelir. kurtuluşu başkalarında arar, her şeyi bu aranan insanın unuttracağı sanrısı yerleşir. buna o kadar inanır ki kişi, bu aranan kişi geldiğinde dünya bir anda değişicek ve o boşluk, doymayan boşluk kaybolacak sanmaya başlar. kişiyi bulunduğu zaman asıl acınacak durum ortaya çıkar. hiçbir şeyden haberi olmayan yeni insan bu yalanın içinde başlarda mutlu bir şekilde yaşamına devam eder gider. karşısındaki insan da bir anda her şeyden kurtulduğunu sanır. her şey ne kadar da güzel gidiyordur . taki oyunu yazan, oynayan senaryosunun kendisini tatmin etmediğini anlayana kadar.

bu tatminsizliği anladığı andan itibaren karşısındaki insan için kötü günler gelmiş demektir. karşıdaki insan her türlü şeyin hedefi olmaya başlar. yaşadıklarına anlam veremediği için, kendini içten içe yemeye başlar. bunun bir oyun olduğunun ve bunun parçası olduğunu başlarda asla anlayamaz. bunların ardından bir oyuncu olduğunu anladığunda ve bu oyundan çıkarılması gerektiğini öğrenince asıl acısı başlar. bir yalanın başrol oyuncusu olup, bir hayali yaşamıştır. aslında yaşadığı hiçbir şey gerçek değildir. kendisine karşı hissedilen duygular vs. hepsi birer oyundur. karşıdaki kendi geçmişini unutmak için, kişiyi sömürmüştür. yaşadığı her şeyin yalanlardan ibaret olduğunu, her sözün her davranışın bir rol olduğunu asla kabullenemez kişi. bir gerçek payı olmalıdır. bunu arar durur, tutunacak dal arar. fakat her tuttuğu dal elinde kalır çünkü var olmayan şeylere asla tutunulmaz. yine de direnir kişi, bir insanın bu kadar büyük bir yalan söyleceğini, kendisini bu derece kandıracağına inanamaz. bir duygusal boşluğun doldurulması için kullanılan bir köpek olduğunu kabullenemez.

kandırılan kişi zamanla bu gerçeği kabul eder. yaşadığı her şey bir yalandan ibaretken, kendi hissettikleri ve sonradan öğrendiği yalanların verdiği acı her şeyi ile gerçektir.

oyunu oynayan kişi içimdeki boşluğu böyle bir yalanın bile dolduramadığını anladığı zaman olayı belirli bir yerden tekrar etmeye başlar ve en güzel an dediğimiz ilgi odağı olma konumundan olayları tekrar başa sarar. artık zavallı bağımlıdan başka bir şey değildir. kendi ile yüzleşemediği sürece bu yalanların kölesi olarak yaşamak zorunda kalacaktır. olaylar aynı şekilde defalarca tekrar edebilir. bu tekrarlarda hep oyuncular acı çekecektir. hele bir sevgili durumuna gelen oyuncunun durumu en içler acısı olacaktır. bu sevgililerin sayısı olayın tekrar etme sayısı ile artıp duracktır.

gün geldiğinde kişi bundan kurtulduğunda geriye bakıp geri dönmek istediğin de bu oyuncular ona gerçekten değer vermiş olanlar asla yanında olmayacaktır. olmak isteseler bile bir yalanın tekrar parçası olma korkusu onları uzak tutacaktır. bu insanın büyük yalan dünyasına girmeye cesaret edemeyeceklerdir.

doyumsuzluğun ve yalanın kölesi olmuş insanı, kendsi gerçeği görmeği istemediği sürece kimse azadedemez çünkü o azad olma durumuna bile üretebilecek binbir türlü yalanı vardır.