Sözcüklere ihtiyaç duymadan, gözleriniz ve hislerinizle ne düşüneceğiniz, ne hissedeceğiniz, özgürlüğü yaşayabileceğiniz, hayalinizi dışa yansıtabileceğiniz bir dünya var, fotoğraflar…
Bazen karşılaştığınız bir kare size çok şey anlatabilir, mutluluğu, hüznü, uzakları, özlemi kısacası hayatınızın özetini, fotoğrafların dile ihtiyacı yoktur ama hisse ihtiyacı vardır, zannettiğinizden de çok…
Duygularınızı sözcüklerle anlatamıyorsanız fotoğraflarla deneyin!
Hayatınızın renklerini bir tabloya yerleştirin ve duygularınızı özgür bırakın tabloda gördüğünüz hisleriniz olacaktır veya karşılaştığınız bir manzarayı duygularınızla bütünleştirin ve onu sonsuzlaştırın.
Renginizi seçmek sizin elinizde gökyüzünün sonsuz maviliği ile yeryüzünün yeşille kahverengi karışımı, aralarında inci gibi parlayan bir güneş, sadece deklanşöre dokunun ve o an ki duygularınızı sonsuzlaştırın, işte size özgürlüğün resmi…
Yağmurlu bir günde gökyüzündeki aceleci bulutları düşünün dallarından ayrılmamak için çırpınırken acımasızca esen rüzgara teslim olmuş bir sonbahar yaprağını… Eminim bu görüntü size çok şey anlatacaktır kendi dünyanızla hemen özdeşleştireceksiniz, o an hissettikleriniz deklanşörünüze dokunduğunuz an sonsuz olacaktır.
Kim bilir tanımadığınız birisi bu manzara da sizin göremediğinizi görecek.
Bazen düşünüyorum da hayatımız da bir tablo ya da deklanşörüne dokunduğumuz bir resim değil midir, renklerinin seçimlerimizle şekil aldığı, düşlerimizle aydınlanıp, üzüntülerimizle karardığı.
Emek harcamadığımız hiçbir güzellik kolay kolay bize ait olmuyor, hayatımızı güzelleştirmek bizim elimizde ne istediğini biliyorsan neyi resmedeceğini biliyorsun demektir, hayatımızdaki güzelliklerde verdiğimiz emeklerin bize geri dönüşümüdür.
Tıpkı resim yapmak ya da çekmek gibi, elimize aldığımız fırçanın ucuna resmettiğimiz hayalimiz, deklanşöre basarken seçtiğimiz manzaranın güzelliği ya da önemi, hepsi verdiğimiz emeğin karşılığın da bize gelen güzellik ve paylaştığımız insanlara yansıttığımız duygular.
İşte emeğimizin geri dönüşümü paylaştığınız resimlerde kendini ve kaybettiği duygularını bulan insanlar.
Dünyayı kocaman bir resim gibi düşünün içindeki ayrıtılar sizin deklanşörünüzden yansıyanlar, hislerinizi bir bir sonsuzlaştırdığınız minik pencereler ise elinizdeki resimler ya da çizdiğiniz tablolar.
Bugün bir fotoğraf gördüm yağmur damlalarının konusu olduğu bir resim, resmi incelerken gördüklerim benim iç dünyamdan kesitlerdi, resme bakarken verdiği his belki size çok daha farklı şeyler hissettirecektir.
Maviliğinin yağmur bulutlarıyla gölgelendiği uçsuz bucaksız bir gökyüzü, bulutların arkasından yüzünü göstermek için çırpınan bir güneş, mis gibi yağmur havasına karışmış yüksekçe bir dağ yamacındaki çam kokuları, yağmur damlalarının usul usul hayalimdeki dağın üzerindeki minik patikayı çamura dönüştürürken dağ yamacındaki küçük bir evin balkonunda çamaşır ipindeki mandalların üzerinden süzülen yağmur damlalarını resmeden bir genç...
Ve bana verdiği asıl duygu bulunduğum ortamdaki hissettiğim ferahlıktı.
Resimlerinde bir dili vardır ve aslında bize sordukları şey hep aynıdır bana baktığında “Beni anlayabilir misin?” diye hep sorarlar sessizce ve çaresizce anladığınız zaman baktığınız resim veya tablo bilin ki gözünüzde daha da güzelleşecektir, onu anladığınızı hissedecektir.
Üzerinde yaşadığımız dev resim tablosunda hislerinizi bir bir sonsuzlaştırdığınız minik pencerelerdeki duygularınızın hep mutluluk olması temennilerimle..