kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Sayfa 5 Toplam 7 Sayfadan BirinciBirinci 1234567 SonuncuSonuncu
Toplam 66 adet sonuctan sayfa basi 41 ile 50 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #41
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    şok çeşitleri ve tedavisi

    Tıpta da akut dolaşım yetmezliğiyle ortaya çıkan çok ağır ve hayati ciddiyet belirten bir sendromu anlatır. Dolaşım yetmezliği kan basıncının düşmesine ve iç organlarla çevre dokulara giden kanın aniden azalmasına bağlı belirtilere yol açar.

    BELİRTİLERİ

    Şok durumunda tansiyon düşüldüğünün yanı sıra bilinç kaybına kadar varabilen bilinç bulanıklığı, şiddetli solgunluk, deride nemlilik, nabızda hızlanma ve zayıflama, solunum güçlüğü (hava açlığı), şiddetli susama, idrarda azalma ve beyindeki dolaşım bozukluğuna bağlı olarak bunaltı, huzursuzluk, saldırganlık, uyuklama gibi belirtiler görülebilir. Hastada bu belirtilerin hepsi bir arada bulunmayabilir; herhangi birinin tek başına bulunması da şok tablosuna işaret etmeyebilir. Sendromunun ortaya çıkma nedenlerine ve gelişme süreçlerine göre başlıca dört şok tipi ayırt edilebilir.
    Kalp kökenli şok kalbin kasılması (sistol) sırasında pompalanan kan miktarının düşmesine bağlıdır. Kalp kasına zarar veren enfarktüs ya da iltihap (miyokardit) ve kalp karıncıklarının yetersiz dolmasına yol açan ritim bozuklukları ya da kalp dış zarında sıvı birikmesi gibi bir nedenle kalbin pompaladığı kan miktarının düşmesi sonucunda gelişir.
    İkinci tip şok dolaşımdaki kan hacminin birden ve önemli ölçüde azalmasına bağlıdır. Bu tip şok kanamalarda, yanık, şiddetli ishal gibi durumlara bağlı organik sıvı kayıplarında ve travmalarda ortaya çıkar.Septik şok bakterilerin salgıladıkları endotoksinlerin etkisiyle dolaşım sisteminin zayıflamasına ve kan basıncının düşmesine bağlıdır.
    Sinir sistemi kökenli (nörojen) şok ise gerek omurilik hastalıklarında görüldüğü gibi kan damarlarının çapını denetleyen sinirsel iletinin kesilmesi, gerek şiddetli bir ağrı ya da güçlü bir duygu nedeniyle kalp atışlarının refleks olarak yavaşlaması sonucunda ortaya çıkabilir.

    NEDENLERİ

    Şok temelde dolaşımdaki kan miktarının azalmasıdır; dolayısıyla kan ya da plazma kaybına yol açan bütün durumlar şokla sonuçlanabilir. Bu tür durumların başında yaralardan kaynaklanan dış kanamalar ve tümör ya da ülser yakınındaki bir kan damanmn aşınmasıyla ortaya çıkan iç kanamalar gelir. İkinci sırada yanıklar önemlidir; yanık alanındaki küçük damarlardan bol miktarda plazma sızar. Bağırsak tıkanmalarıda yanıklara benzer; bu durumda plazma tıkanma noktasmda bağırsak duvarından sızar. Şiddetli ishalde ya da uzun süreli kusmanın yol açtığı aşırı su ve tuz kaybı en sık görülen öteki şok ne denlerindendir. Sıvı bölümü azalan kan koyulaşır, böylece dolaşımdaki kan miktarı da azalır.
    Kan besleyici maddelerin ve özellikle oksijenin dokulara ulaşmasını sağlar. Yaşamsal nitelikteki bu işlevin bozulması organizma açısmdan çok büyük sorunlar yaratır. İlk ve en önemli sorun atardamarlardaki kan basıncınm bazen çok şiddetle düşmesidir. Tansiyon düşmesiyle birlikte dokulara kan akışı da tehlikeli ölçüde azalır; hücrelere yeterli oksijen gitmediğinden hastalık belirtileri ortaya çıkar. Şok belirtileri zamanla bütün vücuda yayılır ve oksijen azlığına çok duyarlı olan sinir sistemi bu durumdan öncelikle etkilenir. Deri damarlarındaki kan miktarı çok azaldığından hasta çok solgun görünür. Ayrıca solunumu sıldaşır; bunun nedeni kana olabildiğince fazla miktarda oksijen sağlamaktır.
    Hasta çevresiyle ilişkisinin kopmasına yol açan bir uyuşukluk içine girer. Bununla birlikte genellikle huzursuzdur ve bunaltı eğilimi gösterir.
    Nabız çok hızlı ve zayıftır, çünkü vücut şokla karşılaştığmda edilgen kalmaz. Çeşitli savunma mekanizmaları hemen harekete geçer. Bunların en önemlisi böbreküstü bezlerinden adrenaun ve noradrenalin adlı hormonların salgılanmasıdır. Noradrenalin dokularda sempatik sinir lifleriııin uçlanndan da
    salgılanır. Adrenalin daha çok kalp üzerinde etkilidir; kalp atışlannı hızlandınr. Noradrenalin ise vücudun bütün küçük atardamarlarını daraltır. Bu düzenleyici süreçlerin yararı açıktır: Ritmi hızlanan kalp, dolaşıma daha fazla kan verir. Kasılarak daralan atardamarlar dolaşımda bulunan az miktarda kana uyum sağlayacak duruma gelir. Bu uyumun sağlanamaması kanın çok geniş bir damar yatağmda dağılarak çevrede göllenmesine ve hastanıiı ölümüne yol açar. Söz konusu iki savunma süreci birlikte kamn damarlarda normalden daha hızlı dolaşmasmı sağlar. Böylece dokulara en azından yaşamı sürdürecek düzeyde oksijen ulaşır. Kan ya da plazma kaybı bu süreçlerle karşılanamayacak kadar şiddetliyse beyne giden oksijenin yetersiz kalması nedeniyle hasta bilincini yitirir. Oksijen eksikliğinden etkilenen çevrel küçük damarlar da gerginlilderini yitirerek genişler; kan çevrede özellikle karın organlarmda göllenir ve kalbe geri dönemez. Böylece hasta şokun geriye dönüşü olmayan evresine girer.

    Yapılması Gerekenler;

    Acil durumlarda olayın nedenleri bir yana bırakılarak, öncelikle tablonun ağırlaşması önlenmeli ya da şok belirtileri henüz tam yerleşmemişse bunların ortaya çıkınası engellenmeye çalışılmalıdır.
    İlk önlem hastayı yatırarak bacaklarının vücudundan yüksekte kalmasını sağlamaktır. Böylece kanınkalbe dönüşü kolaylaşır ve başta beyin dolaşımı olmak üzere kan dolaşım iyileşir. Dolaşıma yardımcı olmak için sıkı giysiler de gevşetilmelidir. Daha sonra hasta örtülerek sıcak tutulur. Anıa aşırı sıcak uygulanınamalıdır; aşırı sıcak derideki damarların daha da genişlemesine yol açarak dolaşım bozukluğunu ve tansiyon düşüklüğünü şiddetlendirir. Şok bir kanamaya bağlıysa, kanama hemen denetim altına alınmalıdır. Ayrıca daha kapsamlı tedavi için beklerken, hastanın olabildiğince fazla sıvı alması sağlanmalıdır. Hasta su içebiliyorsa. şekerli ya da tuzlu bir eriyik verilir. Tuzlu eriyik 1 litre suda bir kaşık sofra tuzu eritilerek hazırlanır.

  2. #42
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Tromboangiitis obliterans Buerger hastalığı

    Tromboangiitis obliterans (Buerger hastalığı) en çok kol ve bacaklardaki küçük ve orta çaplı arterleri, venleri ve sinirleri etkileyen nonaterosklerotik segmental enflamatuar bir hastalıktır.

    Tromboangiitis obliteranslı bir hasta ilk olarak 1879 yılında Von Winiwarter tarafından tanımlanmıştır. Bundan 29 yıl sonra Leo Buerger ampute edilmiş 11 ekstremitede patolojik bulguların kesin ve ayrıntılı tarifini yapmıştır.

    Tromboangiitis obliterans bazı önemli yönleriyle diğer vaskülit formlarından ayrılır.

    Patolojik olarak, ileri derecede sellüler ve enflamatuar bir trombus vardır. Damar duvarı nispeten korunmuştur.

    Bu hastalarda sedimentasyon, CRP, serolojik test-ler (immüne kompleksler, kompleman, kriyoglobu-lin) ve otoantikorlar (antinükleer antikorlar, roma-toid faktör) normal veya negatifken arteriyel intimada immun reaksiyon varlığı gösterilmiştir. Arter duvarındaki kollajen I ve III e karşı artmış hücresel duyarlılığı, normal ve arteriosklerozisli insanlardan ayırıcı tanıda kullanılabilir. Eichhorn ve arkadaşları Buerger in aktif evresinde 7 hastada, serum anti-endotel antikorlarında artma (ortalama 1857 U, nor-mal 30 kişide 126ü, remisyonda olanlarda 461 U.) göstermişlerdir.

    Bu hastaların (klinik olarak) hastalıksız gibi duran ekstremitelerine, "Sodium nitroprusside" gibi endotele bağımlı olmadan vazodilatör etki yapan ajanlara verildiğinde vazorelaksasyon normal olmasına rağmen (endotele bağımlı) etkili "Acetyl-Choline" intra arteriyel verildiğinde; "Pletysmog-raphy" ile ölçülen relaksasyon normale göre düşük olmakta, yapılan arteriografik incelemede, küçük arterlerde multipl tıkanmalar olduğu, özellikle proksimal arterler normal görünürken, brakial arter distalinde, infrapopliteal arterlerde, hastalıklı olanla-rın normallerin arasına serpiştirilmiş gibi olduğu görülebilmektedir. Klinik seyrinde ayak ve bacakta "Flebitis migrans" tablosu tipiktir, patolojilerinde akut fazlarında çok hücreli inflamatuar trombüsler vardır. Kronikleştikçe trombüsler organize olur ve duvarda fibrozis gelişir. Ancak internal elastik lamina pek çoğunda korunmuştur. Bu özellikler arteriosklerozis veya vaskülitislerden ayırmada faydalıdır.

    Allen testi yapılması genç tiryakilerde, ellerdeki dolaşımı aydınlatır ve ayaklarda trofik değişikliklerin başlangıcında bile bu test sonucu anormaldir. Teş-his: flebitis migrans olması, ellerde de benzeri tutu-lum, istirahat ağrısı, sigara tiryakiliği, yaşın < 45 olu-şu, gangren veya iskemi belirtileri, oto immün has-talık olmayışı, diabetes mellitus olmayışı, emboli nedeni olmayışı, arteriografik bulgular ve nadiren biyopsi ile yapılabilir.

    Hastalığın erken dönemlerinde belirti ve bulguları silik olup, sıklıkla ayakta başlayan parmak yaraları, solukluk ve soğukluk, uyuşukluk, karıncalanma ve yanma tarzında şikayetler görülür.

    Hastalık ilerledikçe, yürüme ile artan istirahatle azalan bacak ağrıları yerleşir. Hasta uzun süreli yürüyüşlerde, giderek artan ağrı sebebiyle durmak ve dinlenmek zorunda kalır. Sıklıkla caddelerde, bu durma dönemlerinde vitrinlere bakılarak ağrının geçmesi beklendiğinden, klasik tıp kitaplarına bu durum vitrin belirtisi olarak geçmiştir. İleri dönemlerde ağrı sadece hareketle değil, istirahat dönemlerinde bile hissedilmeye başlar.

    Yine özellikle soğuk su ve hava ile temasta el ve bacaklarda morarma, ayakta şişme ve gangren ileri dönemlerde görülen bulgulardır.

    Hastalığın sigara ile ilgisi kesin olarak gösterilmiş olup, sigarayı bırakmayan hastalar, uzuv kaybına yol açacak sonuçlarla karşı karşıyadır.

    Hastalığın teşhisi için Doppler ultrasonografi ile damarlardaki kan akım seviyesi ve daralma gösterilir, damar içine kontras madde verilerek çekilen filmlerle teşhis kesinleştirilir.

    Tedavide gangren olmadan sigarayı bırakanlar-da, %94 amputasyon gerekmemiş, sigara içenlerde en az %43 amputasyon yapılmış.

    Günde 6 saat süreyle İloprost (prostoglandin analoğu) infüzyonu verilmesi, intraarteriyel "strepto-kinase" 10.000U ile başlayıp, saat başı 5000U veril-mesi nadir endikasyonlarda infra inguinal arteryel By-pass ameliyatı, omental transfer ameliyatları, spinal kord stimülatörleri, vasküler endoteliyal Growth faktör gen tedavileri ile başarılı sonuçlar bildiren raporlar vardır. Sempatektomi ameliyatla-rının, amputasyonları önlemede ve ağrıyı azaltmak-taki rolü yeterince aydınlık değildir.

    Isırgan otunun da tedavide faydalı olduğu iddia edilmektedir

  3. #43
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    TÜKRÜK BEZİ ENFEKSİYONLARI

    TÜKRÜK BEZİ ENFEKSİYONLARı

    Tükrük bezi iltihapları, Abseleşen ve abseleşmeyen ve özel tükürük bezi iltihabı şeklinde 3 tipde görülür.En sık görülen
    enfeksiyon Kabakulak (epidemik Parotit) tır.

    Kabakulak (Epidemik Parotit): Çoçukluk çağının en sık göerülen tükrük bezi
    hastalığıdır. Kuluçka süresi 14-21 gündür. Parotis isimli ve çenenin üstünde kulağın önünde yer alan tükrük bezinde şişlik, kızarıklık, kanal ağzında hafif bir
    şişme ve kızarıklık, kulak kepçesinin yer değiştirmesi gibi bulgulara sahiptir. Akıntı iltihap
    karakterde değildir. Ekşi gıdaların alınması ağrıyı arttırır. Olguların %30’unda ateş yoktur,
    %75’inde iki taraflı etkilenme vardır. Bir tarafın şişmesini takip eden 5 gün içinde diğer taraf ta
    şişer. Bazen çenealtı tükrük bezleride hastalığa eşlik eder. Kabakulak virüslerle oluşan bir
    enfeksiyondur. Etken paramikzoma grubuna ait nörotropik bir virus olup, 8. kafa sinirinde geri dönüşümsüz bir lezyon oluşturarak tek taraflı tama yakın bir sağırlığa yol açabilir. Pankreası
    tutarak şeker hastalığı , testisler veya yumurtalıkları tutarak kısırlık ve santral sinir sistemini tutarak
    menenjit yapabilir. Hastalığın 3-4. günlerinde kan ve idrarda amilaz miktarı maksimum düzeye
    ulaşır. Tedavi semptomatiktir ağrı kesici ateş düşürücü ilaçlar verilir. Ağrı azaltılır, ateş
    düşürülür.

    Diğer Viral Enfeksiyonlar: Sitomegalovirus, Coxackie A, Echovirus, İnfluenza virusu
    tükrük bezlerinde enfeksiyona neden olabilirler. Tedavi kabakulaktaki gibi semptomatiktir. HIV
    enfeksiyonu sıklıkla büyük tükrük bezlerinin tutulumu ile birliktedir. HIV için klinik şüphe
    olduğunda serolojik testler yapılır.

    Ani gelişen iltihaplı dişeti ve tükrük bezi infeksiyonu: Ağız içi boşluktan gelen bakterilerin
    oluşturduğu tükrük bezinin abseleşmeye meyilli enfeksiyonudur. Sıklıkla parotis bezinde gözlenir.
    En sık rastlanan etken Stafilokokkus aureusdur isimli bakteridir daha nadiren Streptokok, E.Coli, Hemofilus
    influenza görülebilir. Tükrük bezi aniden şişer ve ağrılıdır. Ateş ve beyaz kan hücrelerinde artma vardır. Parotis bezi
    tutlunca kulak kepçesi belirginleşir ve hastanın arkasından bakıldığında şişlik rahatlıkla
    farkedilir. Tükrük bezi elle muayenede hassasdır ve hamur kıvamındadır. Deride kızarıklık olabilir ve
    abseleşme varsa deri altında yumuşama hissedilir. Tükrük bezinin ağız içindeki kanal ağzına bakarken beze yapılan masaj ile pürülan
    akıntı geldiği izlenir. Enfeksiyon dış kulak yoluna atlayabilir.
    Hastada yüz felci olabilir. Derin boyun absesi ve göğüs boşluğu iltihabı gibi komplikasyonlar olabilir.
    Hastaların 1/3’ü ameliyat sonrası dönemde ağızdan gıda alımı kısıtlanmış ve elektrolit-sıvı dengesi bozulmuş
    hastalardır. Parotise yapılan masaj ile stenon kanalından ağız içine abse boşalımı izlenebilir. Tedavide
    bakterilere etkili yüksek dozda antibiyotikler verilir. Sıvı-elektrolit dengesi düzeltilir.
    tükürük bezi üzerine sıcak kompresler uygulanır. Siyalogoglar (%2’lik pilokarpin damlası verilir, çiklet
    çiğnetilir,C vitamini tabletleri veya limon emdirilir) ve ağız hijyenine dikkat edilir. Abse varsa,
    yüz siniri korunarak, yelpaze şeklinde kesi yapılarak abse boşaltılır
    Diğer yönlerden sağlıklı çocuklarda görülen parotisin süpüratif enfeksiyonu ayrı bir
    antitedir. Uygun antibiyotik tedavisi ve takip gerekir. Genelde adolesan dönemde semptomlar
    sonlanır ve nadiren cerrahi gerekir.


    Müzmin ve tekrarlayan dişeti-tükrük bezi iltihabı: En sık parotisde görülür. Altta yatan sebep olarak tükrük
    sekresyonunun azalması yada durması sorumlu tutulmaktadır. Klinik olarak hastada tekrarlayan, hafif ağrılı
    tükrük bezi şişmeleri söz konusudur. Şişliklerin arası birkaç hafta veya birkaç ay olabilir. Taş
    veya kolaylaştırıcı faktörler varsa bunlar tedavi edilmelidir. Yeterli sıvı alımı , bez masajları
    yanında akut ataklar sırasında antibiyotik kullanılır. Konservatif tedavinin yetersizliği halinde
    bezin cerrahi olarak çıkarılması gerekebilir.


    Çenealtı tükrük bezin müzmin ve daraltıcı iltihabı (Kuettner tümörü): Gerçek bir tümörden
    ayırtedilmesini zorlaştıracak şekilde Çenealtı bezde sertleşme ve büyüme görülür.
    Ayırıcı tanı ve histolojik inceleme için tükrük bezi çıkarılır ve böylece tedavi edilmiş olur.


    ÖZEL TÜKRÜK BEZİ İLTİHAPLARI:

    Tüberküloz (tbc): Parotis veya Çenealtı tükrük bezinde ağrısız bir şişlik olur.Enfeksiyonun primer yerleşim bölgesi akciğerlerdir:Röntgende kireçlenme
    gürülebilir. Akciğerlerde ve diğer organlarda Tbc aranmalıdır. Tedavi, anti-tbc ilaçlar ile yapılır.
    Enfekte lenf nodlarının ve tükrük bezlerinin fasiyal sinir korunarak çıkarılması gerekebilir.

    Aktinomikoz, kedi tırmığı hastalığı seyrek görülen özel tükrük bezi iltaplarıdır.

  4. #44
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    YUTMA GÜÇLÜĞÜ: DİSFAJİ

    Yutma güçlüğüne (Disfaji) özellikle yaşlılarda olmak üzere tüm yaş gruplarında yaygın olarak rastlanır. Disfaji terimi yemeklerin ve sıvıların ağızdan mideye geçmesi sırasında zorluk hissetmedir. Bu duruma çoğu tehlikeli olmayan ve geçici olan birçok faktör neden olabilir. Yutma güçlüğü nadiren tümör veya ilerleyici nörolojik hastalık gibi daha önemli patolojiye işaret eder. Kısa bir süre içerisinde yutma güçlüğü kendiliğinden iyileşmez ise kulak burun boğaz uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

    Yutma işlemi nasıl olur?

    İnsanlar katı yiyecekleri yemek sıvıları içmek ve vücudun ürettiği tükürük ve mukusu yutmak için günde yüzlerce kez yutma işlevini gerçekleştirirler. Yutma işlevinin dört fazı vardır:

    1) Birinci faz yiyecek ve içeceklerin çiğnenerek yutmaya hazır hale getirildiği dönem.

    2) Ağız fazı boyunca, dil yiyecek ve içecekleri ağızın arka bölümüne iterek yutma yanıtını başlatır.

    3) Yutak fazında yiyecek ve içecekler hızlıca yutaktan yemek borusuna geçer.

    4) Son faz olan yemek borusu fazında yiyecek ve içecekler yemek borusundan mideye geçer.

    Birinci ve ikinci fazlar istemli kontrol altında oluşurken,üçüncü ve dördüncü fazlar kendiliğinden oluşur.

    Yutma Hastalıklarının Nedenleri Nelerdir?

    Yutma işlevi sırasındaki herhangi bir kesinti yutma güçlüğüne neden olabilir. Yutma güçlüğü sağlıksız dişler, uygun olmayan takma dişler veya soğuk algınlığı gibi basit nedenlere bağlı olabilir. Yutma güçlüğünün en yaygın nedenlerinden biri mideden yemek borusuna geri kaçıştır. Bu durum mide asitinin yemek borusundan yutağa doğru yukarı hareketinin sonucu oluşur. Diğer nedenler arasında felç, ilerleyici nörolojik hastalık, trakeostomi tüpü varlığı, hareketsiz ses teli, ağız, gırtlak veya yemek borusu tümörü ile baş boyun bölgesine uygulanan cerrahi operasyonlar sayılabilir.

    Yutma Hastalıklarını Kim Değerlendirir ve Tedavi Eder?

    Yutma güçlüğü inatçı ise ve nedeni bilinmiyor ise bir kulak burun boğaz uzmanı, söz konusu hastanın hikayesini ele alarak muayenesini yapacaktır.

    Bu muayene, aynalar veya özel optik sistemle görüntüleme sağlayan endoskoplar kullanarak dilin arka bölümünün, boğaz ve larenksin incelenmesi yoluyla yapılır. Eğer gerekli ise yemek borusu, mide ve oniki parmak bağırsağı incelemesi, kulak burun boğaz uzmanı veya mide ve barsak hastalıkları uzmanı tarafından yapılır.

    Bunun sonucuna göre baryumlu yemek borusu geçiş filmi ile yutma mekanizması fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekebilir.

    Eğer özel patolojiler söz konusu ise,üst mide- barsak sistem filmi veya videofloroskopi ile beraber radyologla temasa geçilebilir. Böylece yutmanın her dört fazınında değerlendirmesi yapılır. Değişik kıvamda yiyecek ve içecekler kullanarak ve hastaya değişik pozisyonlar verdirerek, yutma yeteneğini değerlendirilebilir. Eğer yutma güçlüğü felç veya ilerleyici nörolojik hastalıklara bağlı ise nörolog tarafından değerlendirilmelidir.

    Belirtiler

    Yutma güçlüğünün belirtileri şunlardır.

    Ağızda tükürük artışı

    Yiyecek ve içeceklerin boğaza takılması hissi

    Boğaz ve göğüste rahatsızlık hissi( Mideden yemek borusuna kaçış var ise - Reflu)

    Boğazda yabancı cisim veya parça hissi

    Uzamış veya belirgin yutma güçlüğüne bağlı yetersiz beslenme ve kilo kaybı

    Yutma sırasında kolayca geçmeyen yiyecek parçaları sıvı ve tükürüğe ve bunların akciğerlere aspire edilmesine bağlı olarak gelişen öksürük ve boğulma hissi

    Mümkün Olan Tedaviler:

    Neden belirlenebilmişse, yutma güçlüğü tıbbi tedavi, yutma tedavisi veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir.

    Bu hastalıkların birçoğu tıbbi tedavi ile tedavi edilebilir. Mide asit salgısını engelleyen ilaçlar kas gevşeticiler ve asit gidericiler var olan ilaçlardan birkaçıdır. Tedavi yutma hastalığının nedenine göre düzenlenir. Mideden yemek borusuna kaçış sıklıkla beslenme ve yaşama alışkanlıklarını değiştirerek tedavi edilebilir. Örneğin :

    Hazmı kolay yiyeceklerden oluşan bir diyet ile sık aralıklarla ve az miktarlarda beslenmek

    Alkol ve kafeinden uzak durmak

    Kilo ve stresi azaltmak

    Uyku vaktinden önceki üç saat boyunca yemek yemekten sakınmak

    Geceleri yatağın başını yükseltmek.

    Eğer bunlar yardımcı olmazsa yemekler arasında ve uyku vaktinden önce asit giderici kullanmak rahatlama sağlayabilir.

    Birçok yutma hastalığı yutma tedavisinden yarar görebilir. Yutma kaslarının beraber çalışmasını sağlayan ve yutma refleksinin oluşmasını sağlayan sinirleri uyaran özel egzersizler yaptırılabilir.

    Hastalara ayrıca yutma işleminin başarılı şekilde yapılmasına yardımcı olacak vücut ve baş pozisyonlarını öğretebilir.

    Yutma güçlüğü olan hastalardan bazıları yetersiz beslenme problemi ile karşılaşırlar. Mesleki terapist beslenme teknikleri hakkında hasta ve ailesine yardımcı olabilir. Bu teknikler hastayı olabildiğince bağımsız kılar. Diyetisyen veya beslenme uzmanı hasta için gerekli olan yiyecek ve içecek miktarını ve ek besinlerin gerekli olup olmadığını belirler.

    Cerrahi tedavi belirli bazı problemlerin tedavisinde kullanılır. Darlık veya yapışıklık varlığında söz konusu alanın genişletilmesi gerekli olabilir. Kasların ileri derecede kasılması varlığında ilgili kasların genişletilmesi ve hatta serbestleştirilmesi gerekli olabilir. Bu yöntem kas kesilmesi olarak adlandırılır ve kulak burun boğaz uzmanı tarafından gerçekleştirilir.

  5. #45
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Varis

    TANIM:
    Yüzeysel toplardamarların uzayıp büklümlü genişlemiş hale gelmesi varis olarak tanımlanmaktadır.

    Kanı kalbe geri taşıyan damarlar toplardamar olarak adlandırılır. Bu damarlar kan akışının kalbe doğru tek yönlü olmasını sağlayan kapakçıklar içerirler. Toplardamarlarda oluşan tıkanıklıklar ve aşırı basınç bu kapakçıkların düzgün kapanmasını engelleyerek geriye doğru kaçaklara sebep olurlar. Sonuçta bacaklardaki yüzeysel toplardamarlar genişler, uzar ve büklümlü bir görüntü ile varisler oluşur.

    Gece oluşan kramplar, kaşıntı, şişkinlik, ayakta kalma ile ağrı, sıkça görülen şikayetlerdir.
    Bu şikayetler varislerin büyüklüğü veya sayısı ile orantılı değildir.
    Bayanlarda hamilelik ve menstruasyon sırasında varislerle ilgili şikayetler artar.

    Hanımlarda varislere, erkeklere oranla 4 kez daha fazla rastlanmaktadır.

    Anatomik olarak 3 tip varis vardır:

    1) Iri yeşilimtrak ana varisler.

    2) Cilt altında ağ biçiminde yapılar oluşturan morumsu retiküler varisler

    3) Kırmızı ipliksi varisler


    Varis oluşumu:

    Toplardamarlar (venler, venalar) açıklığı kalbe doğru bakan kapakçıklar içerir. Bu kapakçıklar, göğüs ve karın içinde, öksürme, hapşırma, ıkınma, yürüme, koşma vb. sebeplerle basıncın arttığı durumlarda bu artışın uzuvlardaki toplardamarlara yansımasını engeller ve kan akımı daima kalbe doğru olur.

    Kapakçıklarda herhangi bir nedenle ( Geçirilmiş flebit, aşırı şişmanlık, irsiyet, doğumlar vb.) oluşan kaçaklar, daha aşağıdaki damarlarda aşırı basınç artmasına sebep olur. Zaman içinde yüksek basınç ile normalden fazla gerilen bu damarlarda, genişleme, uzama ve büklümlenmeler oluşur. Bir yandan genişleyerek deforme olan bu damarlar, kendi içlerindeki kapakçıklar da karşılıklı gelemediklerinden, aşağıya doğru kaçaklara, venöz dolaşımda iki yönlü akımlara yol açarlar. Böylece daha da aşağılara yansıyan yüksek basınç, buralardaki venlerde de varislerin oluşmasına sebep olur.
    TEDAVİ
    1-SKLEROTERAPİ
    1 mm veya daha ufak varislerin giderilmesinde kullanılan bir tekniktir. Bu yöntemde hastalıklı damarın içine çok ince bir iğne ile girilerek, az miktarda, damarı kurutan ilaçlar verilir. Kullanılan ilaçlar genellikle yüksek konsantrasyonlu tuzlardan oluşur (Örneğin % 25 NaCl). Bu konsantre çözeltiler hasta damarın iç cidarını bozarak damarın kapanmasına neden olurlar. Kapanan damar daha sonra vücut tarafından eritilerek yok edilir. Tedaviden sonra bazen morumsu lekeler oluşabilir ancak 3-6 hafta içinde kaybolurlar. Toplam tedavi, orta derecedeki kapiller varislerde genelde herbiri 30 dk süren 3-6 seansdan oluşur. Seansları takiben istirahat etmek gerekmez, kişi günlük işlerini sürdürebilir

    2-FOTOTERAPİ
    Photoderm, Laser
    Isın kullanılarak yapılan tedavilerde, laser ve fotoderm uygulamasında temel prensip ışığın koyu renkli dokular tarafından emilip, ısıya donüşmesi esasına dayanır. Çok güçlü foton partiküllerinden oluşan ışın huzmesi, nispeten geçirgen olan cildi aşıp, cilt altındaki kötü görünüşlü, koyu renkli varis veya kapiller varisler tarafından tutulur. Güçlü ışık enejisi bu istenmeyen yapılarda 3/1000 saniye süre ile ısıya dönüşerek hasta damarsal yapılarda bozulmalara yol açar. Bozulan bu variköz damarlar daha sonra vücut tarafından eritilerek yok edilir.

    Photoderm ve Laser tedavileri için cildin ışığa geçirgen olması gereklidir. Yaz aylarında güneşli bir havada uzunca bir yürüyüş yapmak, cildinizi -- siz farkında olmasanız da -- hafifçe koyulaştırabilir. Bu, tedavi edilmek istenen damarsal yapılara ulaşacak olan ışın yoğunluğunu azaltacaktır.

    Solaryum veya kremle veya başka bir yoldan cildin koyulaşması, ışınlı tedavileri olumsuz yönde etkiler.

    Varisli damarların büyüklüğüne ve bünyenizin verdiği cevaba göre sıklıkla 1-3 seans tedavi ile sonuca varılır. Seanslardan sonra istirahat etmek gerekmez, günlük işlerinize devam edebilirsiniz.

    3-AMELİYAT
    tip varislerin (çapı 2mm veya daha büyük) tedavisinde kanımca tek tedavi yöntemi, bu varislerin cerrahi tekniklerle çıkartılmasıdır. Burada dikkat edilecek konular, sağlam damarların korunması, hasta damarların tamamının alınması ve ameliyat sırasında cilt ve ciltaltı dokularına azami ihtimam gösterilmesidir.

    Böylelikle hasta en az travma ile ameliyattan çıkacak ve erken dönemde işinin başına dönebilecektir.

    Ne yazık ki, bu prensiplere dikkat edilmeyen durumlarda, varis ameliyatı hasta için oldukça zahmetli, nekahat dönemi uzun ve sonuçları açısından da umulanın elde edilemediği bir girişim olacaktır. Her merkezde ceşitli cerrahi branşlar tarafından kolaylıkla üstlenilen varis cerrahisi, elde edilen kötü sonuçlar ve erken nükslerle haksız olarak "varis tekrarlar" kavramını oluşturmuştur.

    Konuda uzmanlaşmış cerrahların dikkatli bir teknikle gerçekleştirdiği varis ameliyatlarından sonra 5 yıl içinde varisin tekrarlama olasılığı sadece %2-5 arasındadır. Diğer bir deyişle, %95-98 oranında KESİN tedavi elde edilir.

  6. #46
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    ABDOMİNOPLASTİ

    Karın, insanın dış görünümünü etkileyen, estetik önemi olan bir bölgedir. Karında doğum sonrası oluşan çatlaklar, karın kaslarının anatomik olarak gevşemesi sonucu karın bölgesinde dolgunluk ve sarkmalar olabilir. Abdominoplasti, orta ve alt karın bölgesindeki fazla deri ve yağ dokusunun alınmasını, karın duvarı kaslarının eski gerginliğine ulaşmasını sağlayıcı bir ameliyattır. Kişinin arzusuna bağlı olmak üzere abdominoplasti ameliyatı ile birlikte bel inceltme ya da liposuction ameliyatı da bir arada uygulanabilir.

    Bu ameliyat için en uygun adaylar, iyi bir karın şekline sahip olup, diyet veya egzersizle giderilemeyen karında yağ fazlalılığı ve deri gevşekliği şikayeti olan kadın ve erkeklerdir. Abdominoplasti, birkaç gebelik sonrası karın derisi ve kasları normale dönemeyecek kadar deforme olmuş kadınlar için özellikle çok yararlıdır. Deri elastikiyetinin kaybı ile birlikte bir miktar yağlanma şikayeti olan daha yaşlı hastalarda da bu ameliyat iyi sonuç vermektedir. Önemli ölçüde zayıflamayı planlayan hastalar ameliyatı ertelemelidir. Aynı zamanda gelecekte hamile kalmayı düşünen kadınların, ameliyat sırasında sıkılaştırılan karın kasları gebelik ile gevşeyebileceğinden, ameliyat olmak için gebelik sonrasını beklemeleri önerilir. Abdominoplasti iki şekilde yapılabilir. Sadece alt karın bölgesinde hafif derecede çatlak ve sarkma olan kişilerde mini-abdominoplasti uygulanır. Ciddi derecede çatlak ve sarkmış olan karınlarda total abdominoplasti işlemi uygulanır.

    Total abdominoplasti, tam teşekküllü bir hastanede genel anestezi altında yapılır ve yaklaşık 3 saat süren bir ameliyattır. Karnın alt kenarında kasığın hemen üstünden bir kalça kemiğinden diğer yandaki kalça kemiğine dek uzanan bir kesi yapılır. Göbeği çevre dokulardan serbestleştirmek için, göbek çevresine ikinci bir kesi yapılır. Karın derisi tamamen, kaburga kenarına kadar alttaki karın kaslarının üzerinden kaldırılır. Karın kasları bir araya getirilerek sağlamlaştırılır, böylece daha sıkı bir karın duvarı ve daha ince bir bel hattı elde edilir. Karın üzerinden kaldırılan deri aşağıya doğru gerilir ve fazla deri kesilerek alınır. Gerdirilen karın derisinde göbek için yeni bir delik açılarak, sapıyla serbestleştirilmiş olan göbek buraya yerleştirilip dikilir. Sonuçta, kesi hatları dikilir; pansuman örtüleri ile örtülür ve toplanabilecek fazla sıvıyı boşaltmak için yara bölgesine geçici bir ince tüp yerleştirilebilir.

    Mini-abdominoplastide, deri, sadece kesi hattı ile göbek deliği arasındaki bölgede kaldırılır. Deri aşağıya doğru çekilir, göbek deliğinde yer değişimi olmadan fazla deri kesilip atılır, kesi hattı dikilir.

    Hastanın durumuna göre 1-3 gün hastane bakımı gerektirir. Hasta, ameliyatın ertesi günü bir kişinin yardımını alarak ayağa kalkıp yürümeye başlayabilir, 3-4 gün sonra yardımsız, ancak ağır hareketler ile yürüyebilir. İlk hafta içinde karın bölgesine yük binecek hareketlerden uzak kalınması gerekir. Kişinin kendisini iyi hissetmesi halinde, 7-14 günlük ev istirahatını takiben ofis ortamında masa başı işlerini yapabilir. İlk 2 hafta korse ya da bandaj uygulaması önerilir. Spor ve egzersizlere 1 ay sonra hafif olarak başlanabilir. Mini-abdominoplasti, total abdominoplasti ameliyatı kadar geniş bir bölgeye uygulanmaz. Bu nedenle ameliyat süresi ve ameliyat sonrası iyileşme süresi yarı yarıya daha kısadır.

    karındaki fazlalık dokuların çıkarılmasının yanı sıra göbek bölgesinin doğal kıvrımları da orijinaline uygun bir şekilde oluşturulur. Derideki ameliyat izi, bikini ya da iç çamaşırın içinde kalacak şekilde tasarlanır. Ameliyat gizli dikişler ile tamamlanır, deri yüzeyinde dikiş olmaz. Ameliyat izleri ilk aylarda kırmızı renkli ve oldukça belirgindir. Bu izlerin rengi aylar içinde soluklaşarak normal deri rengine yaklaşır ve belirginliği azalır. Arzu edilmeyen gerginliğe bağlı olarak ortaya çıkabilen kötü izler lokal anestezi altında revizyon yapılarak düzeltilebilir.

    Abdominoplasti uygulamasının hemen ardından karın bölgesinin görünümünde son derece çarpıcı bir düzelme dikkati çeker, yaşam kalitesinde ciddi bir artış izlenir. Abdominoplasti, sadece karın bölgesindeki fazla ve sarkmış dokulardan kurtulmanızı sağlamakla kalmaz, kendinize olan güveninizi de arttırıcı niteliktedir.

  7. #47
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    KAŞ KALDIRMA

    Kaşlar, insanın bakışlarının ifadesini etkileyen önemli yapılardır. Kaşlar, yaş ilerledikçe, sarkma eğilimindedir. Kaşların şeklindeki farklılıklar, kızgın, sert, yorgun, üzgün, yaşlı, öz güvenini yitirmiş bir kişi ifadesi kazandırabilir. Kaş kaldırma ameliyatları ile kaşların pozisyonundan kaynaklanan olumsuz yüz ifadesi giderilerek daha genç, daha canlı, daha kendinden emin görünüm kazandırmak mümkündür.

    Kaş kaldırma ameliyatları, üst yüz ya da alın germe ameliyatının içinde (bkz. yüz germe), blefaroplasti ameliyatı ile kombine edilerek ya da tek başına uygulanabilir. Kaşlarda sarkıklık ve düşüklük söz konusu olan durumlarda alın germe ameliyatı daha uygun bir seçenektir. Kaşlarda herhangi bir sarkma söz konusu olmayıp kenarlarının kalkması arzu edildiğinde alın germe işlemini uygulama gereği yoktur. Tek başına kaş kaldırma girişimi hastanede yatış olmadan, lokal anestezi altında uygulanabilir. Ameliyat, saçların arasından yapılan birkaç cm. lik kesi içinden girilerek kaşların altındaki dokuların yukarıya doğru asılması şeklinde yapılır. Ameliyattan sonra rahatsızlık verecek derecede ağrı oluşmaz, kişi günlük hayatına hemen dönebilir. Ameliyatı takiben 2 gün sonra banyo yapılabilir. Ameliyat, saçlı deri içinden girilerek yapıldığı için birkaç cm. lik izler dışarıdan bakıldığında gizli kalır ve görünmez.

    Kaş kaldırma girişimi ile daha genç bir görünüme, daha canlı ve etkileyici bakışlara sahip olabilirsiniz.

  8. #48
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    İnsan yüzünde stres, yer çekimi, sigara ve güneşin olumsuz etkileri yaş ilerledikçe ortaya çıkmaya başlar. Yaşlanmanın ilk belirtileri 30’lu yaşlarda fark edilmeye başlar, 50 li yaşlarda ise yerleşik bir görünüm kazanır. Yaşın ilerlemesi, yüzdeki tüm dokuları etkiler. Yüz kemikleri zayıflar, incelir, hacimlerini yitirir. Kaslar zayıflar, gevşer ve yer çekiminin etkisine yenik düşerek sarkmaya başlar. Yağ dokusu zayıflar, azalır ve incelir. Altındaki yağ dokusunun zayıflaması ile deri bollaşır, buruşur, elastikiyetini yitirerek tüm yumuşak dokular ile birlikte sarkma yapar. Bu mekanizma ile yüzdeki statik çizgiler ortaya çıkar. Diğer taraftan mimik kaslarının yıllarca çalışıp üzerini örten deri üzerindeki kıvrımları belirginleştirmesi ile dinamik çizgiler de ortaya çıkar. Yüz, alın ve göz çevresi çizgilerinin belirginleştiği, kaş, yanak, çene altı ve boynun sarktığı, göz kapaklarının yağ torbacıklarının belirginleştiği bir hal alır ve sonuç olarak daha yaşlı, yorgun ve çökmüş bir görünüm kazanır. Yüz germe işlemi, ilerleyen yaşın bu tür etkilerini hisseden her sağlıklı kişiye uygulanabilir. Yüz germe işlemi ile birlikte göz kapaklarının gerilmesi, estetik burun ameliyatı, çene büyütme, çene küçültme, çene altına liposuction, yağ ve doku injeksiyonu uygulamaları da yapılabilir.

    Yüz, anatomik olarak üç farklı bölgeye ayrılır ve gençleştirmeye yönelik olarak yapılacak cerrahi girişim için her bölge ayrı ayrı değerlendirilir. Üst yüz, şakak bölgesi, alın ve kaşları içerir, bu bölgeye uygulanan girişim üst yüz germe işlemidir. Orta yüz, yanak bölgesini içerir, bu bölgeye uygulanan girişim orta yüz ya da yanak germe işlemidir. Alt yüz, çene altı ve boyun bölgesini içerir, bu bölgeye uygulanan girişim alt yüz ya da boyun germe işlemidir. Her bir bölgeye tek tek ya da bir arada cerrahi girişim uygulanabilir.
    Kulak önü ve arkasını dolaşan ameliyat kesisi (mavi çizgi)


    Derinin kaldırıldığı alan


    Germe işlemi


    Üst yüz germe, kaşları kaldırmaya, alın ve şakak bölgesini germeye yönelik olarak yapılır. Klasik ameliyat tekniği ile saçlı bölgeden her iki kulak kepçesinin arasındaki mesafe kesilir, alın derisi sıyrılarak gerdirilir. Bu teknik oldukça kanamalı olur ve saçların içinde uzun bir ameliyat izi bırakır. Ancak, uyguladığımız modern endoskopik teknik ile saçların arasında 2 cm uzunluğunda 4 adet kesi ile ameliyat kanamasız bir şekilde yapılır ve saçların içinde belirgin yara izi kalmaz, sonucu doğal ve kalıcıdır.

    Orta yüz germe işlemi, yanakların sarkıklığını gidermeye ve yanak derisini germeye yönelik olarak yapılır. Yanaklar; kaslar, yağ tabakası ve deri ile birlikte sarkar. Bu işlem, sadece deriyi gerdirerek yapıldığında, derindeki yağ tabakası ve kasların sarkıklığı sadece kamufle edilir, kısa bir süre içinde de etkinliğini yitirir. Doğru olan teknik ise yanak kaslarının, üzerindeki yağ tabakası ve kılıfı ile birlikte yukarıya asılmasıdır. Bu şekilde yanak dokularının gençlik yıllarındaki pozisyonu sağlanır, ayrıca üzerini örten deri de gerginleştirilir. Böylece en etkin ve kalıcı sonuç, aynı zamanda da doğal bir görüntü elde edilmiş olur. Ameliyatın kesisi kulak önü ve kulağın iç kısmından yapılır, bu sayede karşıdan bakıldığında görünür bir iz kalmaz. Yanak germe işleminde endoskopik teknik uygulandığında ise sadece saçlı deri içinde 2 cm uzunluğunda izler kalır.

    Boyun germe işlemi genellikle orta yüz germe işlemi ile bir arada uygulanır. Yanak germe işleminde yapılan ameliyat kesisi kulak arkasından saçlı deriye doğru uzatılır. Boyun derisi ve kasları serbestleştirilerek yukarıya doğru asılır. Boyundaki sarkma ve kırışıklıklar giderilir, çene açısı belirginleşir, gergin bir boyun görünümü kazandırılır. Kesi, kulak arkasında kaldığı için, dışarıdan bakıldığında görünür bir iz kalmaz.

    Ameliyat, tam teşekküllü bir hastanede genel anestezi altında yapılır. Her bir yüz bölgesine uygulanan işlem 1,5-2 saat sürer, tüm yüzü germe işlemi 6 saat sürebilen bir girişimdir. Hastanede kalış süresi 1-2 gündür. Ameliyatı takip eden 3 gün boyunca yüz, hafif baskılı bir bandaj ile sarılı kalır. Ameliyattan sonra yüz bölgesinde ağrı, gerginlik hissi, ödem (şişlik), morarma ve deri yüzeyinde uyuşukluk gibi şikayetler olabilir. Ağrı rahatsız edecek şiddette olmaz ve ağrı kesici ilaçlar ile rahatlıkla kontrol altına alınabilir. Şişlik ilk birkaç hafta içinde hızla azalır, geri kalan ve dikkat çekecek kadar belirgin olmayan hafif şişliğin kaybolması ve cildin yüz üzerine tam olarak oturması yaklaşık 6 ay sürer. Şişliğin hızlı bir şekilde düzeldiği ilk birkaç hafta içinde cilt yüzeyindeki gerginlik hissi ve uyuşukluk da azalarak kaybolur. Kalıcı uyuşukluk sık rastlanan bir durum değildir. Ameliyat bölgesindeki morlukların kaybolması ise kişinin hassasiyetine göre değişebilir. Bu süre hassas kişilerde 15 güne kadar uzayabilir. Ameliyatın hemen ardından ödem ve morluklardan dolayı yüzünüz tanınmayacak bir haldedir, ancak ödem ve morluklar azaldıkça, yaklaşık 7-10 gün sonra gerçek yüz hatlarınız ortaya çıkmaya başlayacaktır.

    Ameliyattan 1 hafta önce, mimik kaslarının hareketlerine bağlı olarak ortaya çıkan dinamik çizgilerin tekrar oluşmasını engellemek ve bu kasların ameliyat öncesi gevşemesini sağlamak üzere botox uygulaması, 1 ay sonra ise yüz cildinin canlılığını ve tazeliğini kazandırmak üzere peeling uygulamaları önerilir.

    Alın, yanaklar ve boyun bölgesini içeren yüz gençleştirme ameliyatları, yurdumuzda endoskopik yüz germe tekniği uygulamalarının öncülüğünü yapmanın verdiği gururla ameliyat riskleri en aza indirilerek ve son derece güvenli bir şekilde yapılmaktadır.

    Yüz germe ameliyatı, kişinin yaşlanmasını durdurmaz. Yaşlanma, her şeye rağmen devam eden bir süreçtir ve yapılan ameliyattan sonra da devam eder. Bu ameliyat, kişinin içinde bulunduğu yaştan daha genç görünmesini sağlayıcı niteliktedir. Yüzünüz normal görünümünü kazandığında yüzünüzde çarpıcı bir gençleşme fark edeceksiniz.

  9. #49
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    BLEFAROPLASTİ

    Göz kapakları, insanın yüz ifadesini ve dış görünümünü etkileyen, estetik ve aynı zamanda fonksiyonel önemi olan bir organdır. İlerleyen yaşın, yüz üzerindeki etkilerinin ilk ortaya çıktığı yerlerden biridir. Yaş ilerledikçe üst göz kapağı derisinde bollaşma, kaş ile birlikte, bollaşan bu deride aşağı doğru sarkma oluşur. Alt göz kapaklarında ise deride bollaşma, kırışıklık ve göz altı torbalarının belirginleşmesi dikkati çeker. Bu durum, kişinin göz kapaklarında ağırlaşmaya, yüzünde ise yorgun, üzgün, düşünceli ya da kızgın görünen bir ifadeye yol açar.

    Blefaroplasti ameliyatları bu tür şikayetleri düzeltmeye yönelik olarak yapılan girişimlerdir. Alın kırışıklığı ve kaşlarda sarkıklığın söz konusu olduğu durumlarda üst yüz germe ameliyatı, yanaklarda sarkıklığın söz konusu olduğu durumlarda ise yanak kaldırma ameliyatı, göz kapaklarına yönelik yapılan girişime ek olarak yapılabilir. Alt ve üst göz kapakları, konumları ve anatomik yapıları farklı olduğu için ayrı ayrı değerlendirilir, uygulanan cerrahi girişimin niteliği de farklıdır. Ameliyat, üst göz kapağında kıvrım çizgisi üzerinden, alt göz kapağında kirpiklerin hemen altından girilerek yapılır, bu sayede ameliyat izleri -zaten belirgin değildir- gizli kalır.
    Göz kapaklarındaki
    cilt fazlalıkları

    Göz kapaklarındaki
    yağ torbacıkları

    Üst göz kapağı derisindeki bollaşma, hem dikey, hem de yatay doğrultuda olmak üzere iki boyutlu olarak, yeni geliştirdiğimiz bir teknik ile düzeltilmekte ve ayrıca göz kapağına dolgun görünümünü veren yağ torbacıkları da alınmaktadır. Alt göz kapaklarında kırışıklık oluşturan bollaşmış deri düzeltilmekte, dışarıya doğru bombelik oluşturan yağ torbacılarının pozisyonu değiştirilmektedir. Yeni geliştirilmiş olan bu teknik sayesinde yağ torbacıkları alınarak yapılan klasik tekniklerin uygulandığı ameliyatlarda oluşan yaşlı bakış ifadesi ortadan kaldırılmaktadır.

    Blefaroplasti ameliyatları genel ya da lokal anestezi altında yapılabilir. Blefaroplasti ile birlikte ek bir girişim planlanıyorsa genel anestezi tercih edilir. Her bir göz kapağının düzeltilmesi yaklaşık 30-40 dakikadır. Ameliyattan sonra aynı gün eve dönülebilir. Rahatsız edici bir şekilde ağrı şikayeti oluşturmaz. Göz kapaklarında ameliyatın etkisinden kaynaklanan ödem (şişlik) ve morarma oluşur. Ödem ve morluklar, yapılan girişimin derinliğine ve kişinin hassasiyetine göre 5-7 gün içinde azalır. Göz kapaklarının derisinin tam olarak oturması ve şekillenmesi 4-6 ay sürer, ancak bu süre içinde görünüm ile ilgili herhangi bir şikayet oluşturmaz.

    Uyguladığımız teknikler, bakışlarda canlanma, üzgün, yorgun ve kızgın görünen yüz ifadesinde düzelme ve gençleşme sağlayacaktır.

  10. #50
    Painfully - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    04.Şubat.2014
    Mesajlar
    144
    Mentioned
    6 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    RİNOPLASTİ

    Burun, yüz görünümünü etkileyen estetik ve fonksiyonel bir organdır. Rinoplasti ise burnu şekillendirmeye yönelik yapılan cerrahi girişimdir. Rinoplasti ameliyatı ile burnun büyüklüğü arttırılabilir ya da azaltılabilir, burun ucu şekillendirilebilir. Burun delikleri küçültülebilir. Burnun dudakla ve alınla oluşturduğu açılar değiştirilebilir. Burundan nefes alma zorluğu olduğu durumlarda, nefes alma problemlerini çözmeye yönelik müdahaleler (septoplasti, konka rezeksiyonu...) ile birlikte yapılabilir. Özellikle burun cerrahisinde estetik ve fonksiyon birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Bu bağlamda başarılı burun ameliyatı yüzünüzle uyumlu doğal bir burun görüntüsü sağlamalı ve nefes almayı daha da rahatlatmalıdır.

    Burun ameliyatlarının başarısı, kişinin burnu ile ilgili problemleri ve beklentilerini doktoruna tam olarak ifade etmesine bağlıdır. Bu nedenle ameliyatla ilgili beklentilerinizi ve burnunuza ait sorunları tartışmanız, yapılacak girişimin planlanması konusunda doktorunuzu yönlendirecektir. Gerçekçi olmayan ya da mükemmeli hedefleyen beklentiler kişide hayal kırıklığı oluşturabilir. Bu nedenle burun ameliyatlarından sonra mükemmel bir görünüm değil de, daha iyi ve uyumlu bir görünüm beklentisi içinde olan kişiler ameliyattan memnun kalırlar.

    Rinoplasti ameliyatını standart bir şekilde yapmamaktayız, hastanın ihtiyaçlarını karşılayacak, kişiye özel rinoplasti cerrahisi uygulanmaktadır. Gerçekçi beklenti, sağlıklı birey ve psikolojik denge rinoplasti adayı için önemli kriterlerdir.

    Hastaya ait özellikler sonucu etkiler;

    * Yaş : Erkeklerde 17, kızlarda 16 yaştan itibaren bu ameliyat yapılabilir.

    * Burun derisinin kalınlığı

    * Burun eğriliği (aksı)

    * Burun büyüklüğü

    * Daha önce geçirilmiş burun ameliyatları

    * Yara iyileşme problemleri

    Ameliyat öncesi çekilen fotoğraflar üzerinde analitik ölçümler yapılarak yüzünüz için en ideal burun modeli belirlenmektedir.


    Doktorunuz tarafından burun içi ve dışı ayrıntılı bir şekilde muayene edilir. Ek bir hastalık ve problem var ise bu aşamada tespit edilir (sinüzit, nazal polip vs ...). Rinoplasti ameliyatınız için gerekli (6 değişik açıdan) fotoğrafınız çekilir. Bu pozlar ameliyatınızı planlamada kullanılır. Ayrıca digital kamera ile alınan görüntüler üzerinde bilgisayar ortamında çalışma yapılır. Böylece ameliyat sonrası görüntü hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Ameliyat kesileri burun deliklerinin içinden yapıldığı için dış görünümde herhangi bir ameliyat izi olmaz.

    Ameliyat, genel anestezi altında, tam teşekküllü bir hastanede yapılır. Ameliyat süresi hastadaki problemlerin büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Ortalama 2 saattir. Ameliyat sonrası en fazla bir gece hastanede kalınır. Ameliyatın sonunda burun deliklerine tamponlar ve burun üzerine plastik bir atel yerleştirilir. Ameliyatı takiben göz çevresinde şişlik ve morarma oluşur, ilk birkaç gün burun deliklerinden kanlı sızıntı olabilir, rahatsız edecek derecede ağrı olmaz, olabilecek hafif ağrı, ağrı kesici ilaçlar ile kolayca giderilebilir. 1-3 gün sonra tamponlar, 7. gün atel ve dikişler alınır. Takip eden bir hafta burun bandajı uygulanır. Morluklar 7 gün içinde kaybolur. Şişliklerin çoğu ilk 10 gün içinde hızla azalır ve burun son şekline yakın normal bir görünüm kazanır. Bu andan itibaren kişi normal yaşamına dönebilir. Kalan şişliklerin azalması, burnun tam olarak oturması ve son halini alması yaklaşık 6 ay sürer. Ameliyat sonrası en az 2 ay süre ile burnunuzu darbelerden ve güneş ışığından korumanız önerilir. Bu süre içinde gözlük kullanmamanızda da yarar vardır. Düşük bir oranda da olsa burunda kalabilecek belli belirsiz şekil bozuklukları gibi istenmeyen sonuçların oluşması halinde ek cerrahi operasyon gerekliliği her zaman göz önüne alınmalıdır.

Sayfa 5 Toplam 7 Sayfadan BirinciBirinci 1234567 SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 2 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 2 misafir)

Benzer Konular

  1. Yazın estetik yapılır mı? Estetik İçin en Uygun Zaman
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Plastik Estetik Cerrahi
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 10.Mayıs.2017, 23:52
  2. Cevap: 0
    Son Mesaj : 21.Mayıs.2015, 18:23
  3. Estetik diş hekimliği
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Ağız Diş Sağlığı
    Cevap: 9
    Son Mesaj : 11.Nisan.2015, 01:21
  4. Estetik Ben aldırma
    Konu Sahibi aRZuU Forum Genel Bilgiler
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 01.Mart.2014, 15:47
  5. Estetik Diş
    Konu Sahibi aRZuU Forum Ağız Diş Sağlığı
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 12.Şubat.2014, 01:35

Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort