Gülme Komşuna Gelir Basına

Köylünün birinin iki eşeği varmış. Şehirde pazar kurulduğu gün bunlardan birisine tuz, diğerine de sünger yükleyip pazarın yolunu tutmuş.

Tuz yüklü eşeğin yükü çok ağırmış. O kadar ağırmış ki zavallı eşek bu ağır yükü taşıyabilmek için çok gayret sarfediyor, düşüp uçurumlara yuvarlanmamak için canını dişine takıyormuş.

Oysa sünger yüklü eşek çok rahatmış. Üzerinde sahibi olduğu halde zorluk çekmeden rahat bir şekilde yürüyen eşeğin keyfine diyecek yokmuş. Üstüne üstlük, tuz yüklü eşeğe bakıp bakıp âdeta alay edercesine gülüyormuş.

Pazara ulaşmak için yola çıkan eşekler ile sahibi, dağlar, tepeler aşıp sonunda büyük bir nehir ile karşılaşmışlar.

Köylü, önce tuzlu yüklü eşeğe nehirden karşıya geçmesini söylemiş. Tuz yüklü eşek, oldukça yorgun olmasına rağmen cesaretle nehire atılmış ve suyu kolayca geçmiş.

Çünkü suya girince üzerindeki tuzlar eriyip yok olmuş. Sırtındaki yükleri hafifleyen eşeğin karşıya geçtiğinde ise keyfine diyecek yokmuş.

Tuz yüklü eşeğin kolayca karşıya geçtiğini gören sünger yüklü eşek de hemen dalmış suya. Ama o da ne? Sırtındaki süngerler suyu çektikçe eşeğin yükü ağırlaşmış da ağırlaşmış. Eşeğin ayakta durmaya mecali kalmamış.

Eşek giderek batmaya başlayınca üzerindeki sahibi çaresizce "İmdaaaaaattt! Yardım edin! Boğuluyoruz! Kimse yok mu?" diye bağırmaya başlamış.

O sırada yoldan geçen birisinin yardımıyla eşek de, sahibi de canlarını zor kurtarmışlar.

Sünger yüklü eşek, arkadaşına yaptıklarından dolayı pişman olmuş. Ona zor durumda yardım etmediğinden dolayı çok utanıp özür dilemiş.

Yolculuğun geri kalan bölümünde ise tuz yüklü eşek rahat rahat giderken sünger yüklü eşek büyük sıkıntılar çekmiş.