Düşlemeyi bıraktım.. Bağırmayı da.. Ağlamayı da bıraktım.. Sigarayı bırakamadım.. Okumayı bıraktım.. Düşünmeyi bırakamadım ..


Uyumayı unuttum yıkanmayı kedilerimi sevmeyi yemek yemeyi de.. Zaten mutfak leş gibi izmaritlerle dolu tabaklar saçlarımı kazıttım.. Kimseyle konuşacak birşeyim kalmadı.. bekliyorum…


Yolum düşmüyor artık deniz kenarına kaç zamandır martıların seslerini de unuttum üstümde bir gece öncesinden kusmuk lekeleri bulunan eski hırkayı giymekte rahatsız etmiyor artık bunları benden nefret diye yazmıyorum ama istersen edebilirsin buruşmuş kağıtlarla dolu çalışma odam(ız) o çok istediğin(miz) cam kapaklı kitaplığın camları kırılmış ayağıma batınca farkettim tarçın beni görünce korkuyor eskiden eve gelince kucağıma çıkar beni teselli ederdi balkon penceresine ekmek kırıntısı koymadığım için kuşlarda yok artık


“Şu sigarayı bırak artık” diyordun ya bana bende bırakabileceğim halde bırakmıyordum. Senin benim için üzülüyor olmana içten içe sevindiğimden.. “Ben ölürsem üzülür müsün?” dediğimde “Saçma saçma konuşma Allah aşkına” deyip beni hafifçe itelediğinde ben içten içe gülüyordum. Gece uykunda dönüp bana sımsıkı sarıldığında hani ben hafifçe kaçmak isterken -ki sen uykunda bile- beni tutardın ya ben içten içe sıcacık…


Sokağa çıkmak arkadaşlarla buluşmak konuşmak içmek bunların hepsini unuttum telefonumu kapattım sonra da kaybettim zaten kaybolması iyi oldu aslında akşam olunca sıkılıyorum biraz zaten uyumadığımdan sokakta sesler azalınca sanki hava da temizleniyor herşey çekilince köpekler bazen hiç susmuyor bazen kediler atışıyorlar


“Aslında herşey çok başka olurdu.. biraz çaba gösterseydin” demiştin ya bana -üzüntülü- hani hiç sesimi çıkarmamış ve pencereye dönmüştüm.. Kapı sesiyle saç tellerime kadar biriken ağrıyı atmak istercesine haykırarak.. Her neyse.. Ben beklemeye devam ediyorum senin burada kalman doğru olmazdı zaten.. Hoşçakal diyememiştim ya sana;