kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Sayfa 14 Toplam 17 Sayfadan BirinciBirinci ... 4567891011121314151617 SonuncuSonuncu
Toplam 165 adet sonuctan sayfa basi 131 ile 140 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #131
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    GRIPTEN KORUNMANIN YOLLARI


    Kış, insanların en çok gribe yakalandığı mevsimdir. Belirtiler tanıdıktır, ilk olarak boğazda bir karıncalanma, ardından hapşırık gelir; nihayet burun akmaya başlar. Bunlara bir de baş, eklem ve boğaz ağrıları, öksürük eklenir ve ateş çıkar. Teşhis: grip. Çoğu zaman buna yol açan zayıf bir bağışıklık sistemidir. Soğuk algınlığına neden olan yaklaşık 200 çeşit virüse karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekir.

    Soğuk duş

    Her sabah soğuk bir duş, özellikle burun - gırtlak bölümünde kan dolaşımını düzenler ve saldırgan virüslere karşı iyi bir savunma oluşturur.

    Sauna

    Saunada terledikten sonra soğuk suyla dolu bir küvete girmek çok önemli. Soğuk suyun uyarıcılığı damarları hareketlendirir, metabolizmayı düzenler ve bedenin serbest radikallere karşı savunma gücünü çoğaltır.

    Ayaklara dönüşümlü sıcak - soğuk su banyosu

    Her iki ayağınızı yaklaşık 12 derece soğukluktaki suya daldırın, bir kaç dakika sonra 40 derece sıcaklıktaki suya sokun. Bir kaç defa tekrar edin. Burada dikkat edeceğiniz nokta, daima soğuk suyla bitirmeniz. Bu uygulama, ağız ve gırtlak bölümündeki mukozanın sıcaklığının bir derece yükselmesini sağlar. Bu bir derecelik fark ise, hastalığa yol açan virüsleri anında öldürür.

    Dayanıklılığı arttırıcı egzersizler

    Bisiklete binmek veya yürüyüşe çıkmak (en azından haftada iki defa), vejetatif sinir sisteminin düzenleme yeteneğini artırır. Ayrıca vücudun serbest radikallerden korunma mekanizmasını güçlendirir.

    Doğru beslenme

    Sağlıklı ve vitamin açısından zengin besinler yemelisiniz. A vitamini (süt, balık), C (narenciye), ve E (bitkisel yağlar, bakliyat) antioksidan özelliklere sahip besinlerdir. Soğan ve sarımsak, grip virüslerini öldüren bitkisel yağları içerir.

    Diş etini fırçalamak

    Dişlerinizle beraber, diş etinizi, damak ve dilinizi de fırçalamayı unutmayın. Bu işlem, mukozanın virüslere karşı dayanıklılığını artırır. Bağışıklık sistemini güçlendiren bir diğer etmen de, soğuk suyla yapılan gargara.

    Doğru giysiler

    Bir tek kalın giysi yerine, bir kaç tane ince giysiyi üstüste giymek daha iyidir. Ayakların üşümesini engellemek için saf yün çoraplar ve sağlam, kalın ayakkabılar kullanılmalı.

    Oda sıcaklığı

    Odayı aşırı ısıtmayıp devamlı havalandırın. En iyisi, bir kaç damla bitki özlü yağ (ör.nane yağı) damlatılmış nemli bezleri ısıtma cihazınızın üzerine serin.

    Kış uykusu

    Soğuk mevsimlerde, vücudun enerji ihtiyacı artar. Bu nedenle daha uzun süre dinlenmek gerekir. Yani yeterince uyumak çok önemlidir.

    Güneşe çıkın

    Fırsatını buldukça güneşe çıkın. Doğal ultraviyole ışınları, bedenin savunma mekanizmasını uyarır. Böylece, kemik oluşumu ve kalsiyum dolaşımı için önemli olan D vitamini üretimi artar. Güneş ışığı ayrıca kış depresyonlarına yol açan "üzüntü" hormonu, Melatonin in üretimini azaltır
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

  2. #132
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    GUATR


    Latince boğaz anlamında olan guttur kelimesinden gelen guatr terimi, çeşitli birçok durumu belirtmek için kullanılır. Aslında guatr sadece tiroid bezinin büyümesini belirtir. Bu büyüme az. küçük, lokalize bir şişkinlik şeklinde, veya her iki lobun daha genel bir şişkinliği şeklinde olabilir.

    Büyüyen tiroid bezi hormonunu, normal, normalin altında veya aşırı ölçüde salgılayabilir. Nadir durumlarda büyüme nefes borusunun çevresini sararak nefes borusunun daralmasına yol açar. Bu büyüme yutkunmayı zorlaştırabilir. şaşırtıcı olan şey, genelde guatrların fazla rahatsızlık vermemesidir. Kişinin boğazında bir basınç veya şişkinlik hissi duyulduğu çoğu vakalarda rahatsızlık duygusal gerginlikten kaynaklanmaktadır.

    Geçmişte guatrın en sık görülen nedeni, toprağın iyot yönünden yetersiz olduğu bölgelerde beslenmedeki iyot eksikliğiydi. İyotlu tuz piyasaya çıktıktan sonra, guatr çok daha nadir görülür oldu, hem de şimdi yiyeceklerimiz öyledir ki insan iyotlu tuz kullanmasa bile iyot eksikliği olma ihtimali pek yoktur. Dünyanın başka yerlerinde eksiklikleri pek de az rastlanan bir durum olmasa da Amerika Birleşik Devletleri nde iyot takviyesi almak gereksiz ve dolayısıyla arzu edilmeyen bir şeydir.

    Basit Guatr

    Basit guatrın özelliği, tiroid bezinin yumuşak ve yaygın şekilde büyümesidir. En yaygın olduğu dönemler hamilelik ve buluğ çağıdır şayet basit guatr estetik problemi yaratacak kadar büyükse, küçültmek için tiroid hormonu verilebilir

    Graves Hastalığı

    Graves hastalığı, genellikle tiroid bezinde hafif, fakat genel bir şişme meydana getirir. Bu, tiroid bezinin 1 aşırı derecede uyarılmasının sonucudur. Bazen bezin kendisi de büyüyebilir.

    Adenomlu Guatr

    Adenomlar, kendilerini bezin geri kalan kısmından bir duvar gibi ayıran az çok normal tiroid dokusu büyümeleridir. çok sık rastlanmayan bir durum olarak, bir veya daha fazla adenom aşırı miktarlarda tiroid hormonu üretir ve bunun sonucunda hipertiroidizm ortaya çıkar. Bazen de ender olarak bir adenom nefes borusunu kısmen tıkar ve bu durum yüzeysel olarak astımı andıran bir nefes alma zorluğu doğurabilir

    Tiroid Kanseri

    Çoğu tiroid kanserleri yavaş gelişir. Bunlar, boyundan radyasyon tedavisi görmüş olan kimselerde bir ölçüde daha sık görülme eğilimi gösterirler. Sık görülen tipleri papiler ve folüküler tiplerdir. Papiler tipi boyundaki lenf bezlerine yayılma (sıçrama) eğilimi gösterir. Folüküler tipi akciğerlere ve vücudun daha uzak yerlerine atlayabilir.

    Tiroid kanseri gelişirken, başlangıçta tiroid bezinde küçük bir şişkinliktir ve bir adenomdan kolayca ayırt edilemeyebilir.

    Kanserli olduğundan şüphelenilen şişkinlikten iğneyle doku alınıp mikroskop altında incelenir. Bu test her zaman şişkinliği kanserli olup olmadığı konusunda net bir cevap sağlamazsa da alınan sonuç şişkinliği cerrahi olarak çıkartılmasında yol göstermeye yeterli olur.

    Ameliyatta şişkinliğin habis olduğu ortaya çıkarsa. (patalog, cerraha çıkartılan şişkinliğin habis olup olmadığını birkaç dakika içinde söyleyebilir), cerrah tiroid bezinin büyük bölümünü çıkartacaktır. Belirli şartlar altında ameliyattan sonra cerrahi tedaviyi desteklemek için radyoaktif iyot verilebilir ilaç olarak tiroid hormonu vermenin de geri kalan kanser hücrelerinin büyümesini geciktirdiği düşünülmektedir.

    Tiroid Bezinin Medüler Kanseri

    Bu az görülen bir tiroid kanseri çeşididir. Bu kanserin hücreleri Kalsitonin denen bir hormon salgılar ve kanserin ilerlemesi kandaki Kalsitonin konsantrasyonunu ölçülmesi yoluyla izlenebilir. Medüler karsinom sıklıkla aynı ailenin üyeleri arasında ortaya çıkar ve buna tutulan kişide aynı zamanda feokroma sitoma da bulunabilir.

    Lenfositik Tiroidit

    Bu tip guatra bazen Hashimoto hastalığı denir; bu isim hastalığı tarif eden Japon pataloğun adıdır. Bu durumda anormal bir antikor, tiroidin normal fonksiyonunu kaybetmesine neden olur. Bu etki hipotiroidizme yol açar. Genelde bez orta derecede büyümüştür ve doku olarak oldukça esnek lastik gibidir.

    Genellikle tiroid hormonu tedavisi bezin küçülmesini sağlar; öyle ki ameliyata gerek kalmaz. Bu, bütün tiroid bozuklukları içinde en çok görülebilir. Antikoru tespit etmek için yapılan kan testi teşhise yardımcı olur ve yapılacak tiroid iğne biyopsisi genellikle bunu teyid edecektir.

    Subakut Tiroidit

    Bu, yutkunma ile artan bir tiroid ağrısına yol açan, az görülen bir durumdur. Tiroid bezi hafifçe büyümüş olup çok hassastır. Sedimantasyon hızı testi denen özel bir test yapılabilir. Subakut tiroidit durumunda sedimantasyon hızı çok yüksek, tiroid hormonu değerleri düşük veya yüksek olabilir.

    Tiroid genellikle birkaç ay içinde normale döner. Çoğu zaman aspirin, belirtiler düzeltebilir, yalnız doktorunuz, eğer belirtileri daha belirgin hale gelirse kortikostiroid ilaçlar verebilir.
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

  3. #133
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    GUILLAIN-BARRE SENDROMU


    Guillain Barre sendromu akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar. Hastalık, sinir liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip olmasından kaynaklanır.

    Belirtiler

    - Ayak veya el parmaklarına yayılan uyuşmalar ve karıncalanma;

    - Kas zafiyeti

    - Yaygın karıncalanma ve uyuşma;

    - Solunum zorlukları.

    Guillain-Barre sendromunun nedeni belli değildir ancak vakaların üçte ikisinde viral bir enfeksiyondan sonra ortaya çıktığı görülür. Bu viral enfeksiyon, Epstein-Barr virüsünde olduğu gibi bir tür herpes olabileceği gibi, grip, nezle veya diğer basit enfeksiyonlardan sonra da ortaya çıkabilir. Bu sendrom ayrıca Hodgkin hastalığı gibi diğer rahatsızlıklarla da beraber görülebilir.

    Tüm vakaların yüzde beş ile onu bir ameliyat sonrası ortaya çıkmaktadır. Kısa bir süre için, Guillain-Barre sendromuna bir aşının neden olduğu düşünülmüştü. 1976-1977 yıllarında yaygın bir grip aşısı kampanyasından sonra bu kanıya varılmıştı. Ancak yürütülen araştırmalar bunun doğru olmadığını ortaya koymuştu. Belirtiler, neden olan iltihaplanmadan birkaç gün ile bir-iki hafta, veya bir ameliyattan bir veya dört hafta sonra görülebilir. El ve ayak parmaklarında karıncalanmanın ardından genel bir kas zafiyeti oluşabilir. Bu zafiyet hissi giderek bacaklardan kollara ve yüze yayılır. ciddi vakalarda zafiyet felce dönüşebilir ve solunum kasları etkilenebilir. Göz, yüz, konuşma, çiğneme ve yutkunma ile ilgili kaslara da yayılabilir.

    En ağır şeklinde, Guillain-Barre sendromu acil tıbbi müdahale ve hastanenin yoğun bakım servisine kaldırılmayı gerektirebilir. Bu rahatsızlığı olan kişilerin bazıları hastalığın bir aşamasında solunum yardımına gereksinim duyarlar.

    Genelde, iyileşme birkaç ay süren bir devre sonrasında gelir. Ciddi şekilde etkilenmişseniz, uzun süren rehabilitasyon dönemine gereksinim vardır. Tüm vakaların yaklaşık yüzde onunda geçmeyen bir sakatlık kalır. Ölüm oranı yüzde üç ile dört arasında değişir.
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

  4. #134
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    GUT HASTALIGI


    Hastalığın diğer isimleri: podagra, damla hastalığı, nikris.

    Pürin adı verilen ve bir madde ile ilgili meydana gelen sorunlar nedeni ile gelişen bir hastalıktır.

    Metabolik ve renal adı verilen iki tip gut hastalığı vardır. Metabolik olarak adlandırılanda; pürinli maddelerin fazla yapımı, renal tipinde ise pürinli maddelerin böbreklerden yetersiz düzeyde atılması söz konusudur.

    Her iki durumda da vücutta artan pürin maddesi sonunda ürik asite (ürat) dönüşür ve vücutta ürat miktarı artar. Kanda artan ürat eklemlerde, deride, eklem kılıflarında ve kulak kepçesinde birikir. Bunlara tofus adı verilir.

    Hastaların %90 ından fazlası erkektir. Ayrıca yaş ilerledikçe kandaki ürik asit miktarı artar.

    Zamanla beyin ve böbrek damarlarında sertleşme ve darlık meydana gelebilir. Gut hastalarında böbrek taşı gelişimi sıktır.

    Gut hastalığının tanısının konulabilmesi için; dokularda ürat kristalleri birikmeli ve en az bir eklemde artrit meydana gelmesi gerekir. Yani kanda ürik asit miktarının artması tek başına gut hastalığı tanısı koydurmaz. Hastalık akut ataklarla seyreder.

    Ailevi bir durum söz konusudur. Aşırı beslenme ve alkol bu hastalığın gelişmesine katkıda bulunur.

    İlk ortaya çıkışı ve ilk gut atağı genelde ayak başparmağının ilk ekleminde ortaya çıkar. Eklem şiş, üzerindeki deri kırmızı-leylak rengi karışımı ve son derece ağrılıdır.

    Atakların tedavisi

    Hasta yatak istirahatine alınır ve kolşisin, antiinflamatuvar, kortikosteroid grubu ilaçlar kullanılır.

    Ataklar arasında yapılacak tedavi

    Gut krizi tedavi edildikten sonra; soğuk ve rutubetten korunulur, günde 2-3 litre su içilir ve kilo vermeye çalışılır.

    Diyet: Bol miktarda pürin içeren sakatatlar, konserve balıklar ve diğer deniz ürünleri, et suları alınmamalıdır. Diğer beyaz etler ve sığır eti az miktarda alınabilir.Alkol kesinlike zararlıdır. Çay, kahve ve kakaoda az miktarda pürin bulunur, bunlar az miktarda alınabilir. Baklagiller de bol miktarda pürin içerir, bu nedenle alınmaz. Pirinç alınabilir, tereyağında pürin yoktur.

    Ürik asit yapımını azaltan ilaçlar kullanılır: allopürinol.

    Ürik asit atılımını arttıran ilaçlar kullanılır: probenesid, sulfinpirazon.

    Ürik asit normal değerleri:

    Erkeklerde : 2.5 - 8.0 mg / dL

    Kadınlarda : 1.5 - 6.0 mg / dL
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

  5. #135
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    HALLUKS VALGUS


    Ayak başparmağı diğer parmağın üstüne bindiğinde bunyon oluşur. Bu durum, halluks valgus (Latincede çarpık anlamına gelen valgus ve ayak başparmağı anlamına gelen halluks sözcüklerinden gelir) denilen kalıtımsal bir özelliğin sonucudur ve ayakta şekil bozukluğu-na neden olur. Ayak başparmağının ayağa birleştiği bölüm, ayağın normal profilinin dışına taşarak, bunyon denilen çıkıntıyı yapar. Bunyon sürekli sürtünmeye maruz kaldığı için, bu bölgedeki deri zamanla kalınlaşır.

    Belirtiler

    - Ayak başparmağının ayağa birleştiği bölümde kemiksi bir çıkıntı

    - Ağrı ve hareket kısıtlılığı da olaya eşlik eder

    Bu hafif ancak yaygın sorun kadınlarda daha sık görülür. Bazı kişiler genetik olarak bunyona eğilimli olsa da, daha çok yüksek topuklu ve sivri burunlu dar ayakkabıların giyilmesi sonucu oluşur.

    Teşhis

    Doktorunuz teşhisi doğrulamak için birkaç açıdan röntgen çektirebilir.

    Bunyon genellikle hafif bir rahatsızlığa neden olur. Bununla birlikte, bunyona bursit ya da osteoartrit eşlik ederse ağrı ve eklemde katılık oluşabilir. Bunyon ayağınıza uygun ayakkabı bulmanızı zorlaştırabilir ve uygun ayakkabıların dış görünüşü de hoşunuza gitmeyebilir. Eğer ağrınız olursa, doktorunuza başvurun.

    Tedavi

    Ayağınıza iyi uyan ayakkabıların kullanımı çoğu kez en iyi çaredir ve bunyonun yarattığı rahatsızlığı önleyebilir. Eğer bursit gelişirse, eski bir ayakkabının bunyonun üstüne gelen bölümünde açılacak bir delik rahatlama sağlayacaktır.

    Bunyonun üstüne konacak yumuşak bir yastıkçık yararlı olabilir. Bazı nadir durumlarda fazla kemik dokusunu çıkartmak ve kemiğe eski biçimini vermek için ameliyat yapılabilir.
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

  6. #136
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    HAREKETSIZLIGIN BEDENSEL ETKILERI


    Hareketsizliğin insan organizması üzerinde olumsuz etkiler meydana getirdiği, çok eski dönemlerden beri bilinmektedir. Beden hareketliliğini azaltan bir hastalık, yaralanma veya belirli bir neden olmadan insanların sedanter yaşam tarzını seçmeleri sonucunda, organizmanın pek çok fonksiyonunda gerilemeler ortaya çıkmaktadır. 1960 lı yıllarda başlayan uzay hekimliği çalışmaları çerçevesinde, uzun süreli uzay yolculukları sırasında insanların karşılaşacakları yerçekimsiz ve hareketsiz yaşam koşullarında organizmada oluşan değişiklikler ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu çalışmaların paralelinde, tüm dünyada hareket azlığının kardiovasküler risk faktörlerinden biri olarak kabul edilmesiyle birlikte konuya ilgi artmış ve çalışmalar hızlandırılmıştır.

    Hareketsizliğin olumsuz yöndeki etkileri başlıca 4 grup insan üzerinde incelenmiştir:

    1.Hastalık ya da yaralanma sonucu uzun süre yatak istirahati yapan kişiler,

    2.Çeşitli paralitik (felç) durumlar nedeniyle nöromüsküler (sinir-kas iletimi) aktivitesi önemli ölçüde kısıtlanan hastalar,

    3.Yerçekimi etkisini azaltan, oturma, yatma gibi değişik pozisyonlarda uzun süre kalan kişiler,

    4.Uzay yolculuklarında ve uzun süreli su altı çalışmalarında yer çekimsiz ortamda bulunanlar.

    Sayılan bu inaktivite tiplerinin her biri, kısa süre içinde, gizli fizyolojik değişikliklere yol açabilmektedir.

    Ortostatizm gibi belirgin klinik tablolar 5-7 gün içinde ortaya çıkabildikleri halde, ankiloz veya böbrek taşı gibi komplikasyonlar, ancak bir kaç ay sonra görülebilirler.

    Hareketsizliğin mekanizmasının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla, fizik kapasiteyle ilgili bazı kavramları hatırlatmakta yarar var:

    1.Fonksiyonel kapasite : Zorlu bir çaba sırasında varılan maksimum metabolik değeri ifade eder.

    2.Fizyolojik maksimum potansiyel : Aynı kişinin sistemli bir antreman programından sonra varabildiği maksimum metabolik değerdir.

    3.Fonksiyonel rezerv : Fonksiyonel kapasite ile fizyolojik maksimum potansiyonel arasındaki farktır.

    Hareketin daha da azalması, örneğin kesin yatak istirahati halinde, fonksiyonel kapasite iyice azalır. Daha sonraki dönemde bu durumdaki bir kişiye birden bire aşırı fizik aktivite programı verilirse, fonksiyonel kapasitede iyileşme sağlanamaz. Kişinin önceki fonksiyonel kapasitesi ve rezervi dikkate alınarak yavaş yavaş artan yoğunlukta bir egzersiz programı verilerek durumu düzeltilmeye çalışılır.

    Düzenli fizik egzersizler yapan kişinin fonksiyonel kapasiteleri, fizyolojik maksimum potansiyel düzeyine çok yakın olduğu halde sedanter kişilerde fonksiyonel kapasite düşüklüğü çok belirgindir. Fonksiyonel rezerv önemli ölçüde azalmıştır.

    Uzun süreli hareketsizliğin sistemler üzerindeki etkilerini şu şekilde özetleyebiliriz Merkez Sinir Sistemi Duygusal algılamada azalma olması nedeniyle bazı duyu bozuklukları gelişebilir, parestezi ve ağrı eşiğinde düşmeler görülür.

    İstirahat sırasında kaslarda kasılmalar yapılmadığı taktirde, motor verimlilikte azalmalar belirir. Özellikle felçli hastalar durumun çok belirgin örneğidir.

    Sedanter kişilerde otonom sinir sistemi oldukça dengesizdir. Düşük veya aşırı aktivite şeklinde fonksiyonel bozukluklar saptanabilir. Bu dengesizlik kardiovasküler sistemin çalışmasını da olumsuz yönde etkiler.

    Aktivite azlığı, kişilerde anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunların gelişmesine de zemin hazırlar.

    - Hareket Sistemi: Hareket azlığının uzun zaman sürecinde en belirgin etkileri hareket sistemini oluşturan elamanlardan ortaya çıkar.

    En önemli belirtiler kas ve kemik dokularında görülen değişikliklerdir.

    Hareket azlığıyla birlikte kas gücü azalmaya başlar. Örneğin hiç bir fiziksel rahatsızlığı olmayan bir kişinin bir haftalık kesin yatak istirahatinden sonra eldeki kavrama gücü % 20 oranında azalır. Kas gücündeki bu azalmaya parelel olarak, kişinin dayanıklılığında da azalma olur. Diğer taraftan hareketsiz kaslarda, kısa süre içinde atrofi (kas kaybı) gelişir. Atrofinin derecesi, hareketsizliğin süresine bağlıdır.

    Atrofi, güç kaybı ve duyarlılığın azalması sonucu, hareketlerin koordinasyonunda yetersizlik ortaya çıkar. Bu durum hem alt, hem de üst uzuvlarda görülür ve günlük yaşamda beceri isteyen aktivitelerin yapılmasında veya sportif aktivitelerin yapılışı sırasında eksiklik ortaya çıkar.

    - İskelet Sistemi: Hareketsizliğin en olumsuz etkilerinden biri, kemik dokusunda ortaya çıkan osteoporozdur. Bilindiği gibi kemik yapımının düzenli olabilmesi ve kemik kitlesinin yenilenebilmesi için, tendonların (bağlar) çekme fonksiyonu ile oluşan gerilmelere ve ayak ta durma sırasındaki yer çekimi kuvvetine gereksinim vardır. Hareket azaldığı durumlarda ise kemiğin organik ve inorganik elemanlarındaki kayıplar sonucunda, kemik kitlesi azalmaya başlar, kemikteki kalsiyumun mobilize olmasıyla geçici bir hiperkalsemi (kan kalsiyum seviyesinin artışı) ve yumuşak doku içinde ektopik kalsifikasyonlar (kemikleşmeler) gelişebilir. Sonuçta kemiklerin kırılganlığı artar ve kendiliğinden yada minör travmalarla kırılma olasılığı ortaya çıkar.

    Kemik dokusunun yanı sıra eklemlerde aktif ve pasif hareketlerin azlığına bağlı sertlikler gelişir ve eklem hareket açıklığı azalmaya başlar. Başlangıçta geri dönüşebilir nitelikte olan sertleşme, hareketsizliğin uzun sürmesi halinde kemiksel nitelik kazanır ve geri dönüşümü mümkün olmayan eklem hasarları ortaya çıkar.

    - Kardiovasküler Sistem: Uzun süre hareketsizlik sonucunda kardiovasküler sistem büyük zarar görür ve bazal koşulların üzerindeki metabolik gereksinimleri karşılayamaz duruma gelir.

    Kardiovasküler sistemdeki gerilemenin en belirgin göstergesi, maksimum oksijen tüketiminin (Max V02) azalmasıdır.

    10 günlük yatak istirahatından sonra tamamen sağlıklı ve genç kişilerde dahi Max V02 nin % 20 oranında, kalp atım hacminin ise % 10 oranında azaldığı gösterilmiştir. Bir kaç günlük istirahatten sonra dahi, aynı şiddetteki egzersize verilen nabız yanıtında artma olmaktadır.

    Kardiovasküler sistemle ilgili bir diğer olumsuz gelişme kan basıncıyla ilgilidir. Uzun süre istirahatlarden sonra ortostatizm denilen durum gelişmekte ve kan basıncı dengesi bozulmakta ve kişi ayağa kalktığında ani tansiyon düşüklüğü olmaktadır.

    Toplar damarlar üzerindeki kasların pompalayıcı etkilerinin azalması sonucu venöz yatakta birikmeler olmakta ve tromboflebit gelişebilmektedir.

    Pıhtılaşma mekanizmasındaki değişiklikler, trombosit kümeleşmesindeki artış, tromboflebit gelişmesine yardımcı olmaktadır.

    - Solunum Sistemi: Hareketsizliğe bağlı olarak solunum sistemi ile ilgili hemen tüm parametrelerde gerileme olur ve sonunda kısıtlayıcı tip solunum bozukluğu tablosu ortaya çıkar.

    Sağlıklı kişilerde solunum parametrelerinde önemli bir düşme görülmemesine karşın istirahat süresinin uzaması durumunda, örneğin felçli hastalarda, solunum kapasitesi ve fonksiyonel solunum kapasitesinde % 25-50 oranında azalmalar olur. Sınırlayıcı tarzdaki gelişmeler ve yatay pozisyonun akciğer dolaşımı üzerindeki etkisi sonucu solunum-kanlanma oranında önemli bozukluklar ortaya çıkar.

    Ayrıca mukus temizleme fonksiyonlardaki azalmaya bağlı olarak, solunum sisteminde mukus birikmeye başlar. Bu koşullar altında öksürük mekanizması bozulur. Karın kaslarındaki zayıflık durumu daha da kötüleştirir ve basit bir üst solunum yolu enfeksiyonunda ciddi akciğer rahatsızlıkları gelişir.

    - Sindirim Sistemi: Hareket azlığı, sindirim sistemindeki aktivitelerin azalmasına yol açar. Bu azalma, hem içeriğin ilerletilmesinde hem de salgılama fonksiyonlarında olur. Sonuçta bir taraftan iştah kaybı gelişirken, diğer taraftan bağırsak hareketlerindeki azalma nedeniyle kabızlık görülür.

    - Endokrin (hormonlar) ve Böbrek (renal) Sistemler: Endokrin sistemin diğer sistemlerle karşılıklı etkileşmesi sonucu, önemli metabolik ve renal değişiklikler görülür.

    Vücudun uzun süre yatay pozisyonda kalması nedeniyle hücre dışındaki sıvılar, kılcal damar yatağının venöz (toplar damar) kısmına geçer ve kirli kanın kalbe dönüşünde artma olur. Sonuç olarak, sağ atriumun (kalp kulakçığı) hacim sensörlerinde bir uyarılmayla birlikte antidiüretik hormonda azalma ortaya çıkar ve idrar çıkışı artar.

    Hareketsizliğin etkisiyle sodyum ve kalsiyum atılımı da artar.

    İdrarla fazla kalsiyum atımı, üriner yolda tıkanma ve enfeksiyon faktörlerinin etkisiyle, hareketsiz kişilerde idrar yollarında taşlar oluşmaya başlar.

    - Deri: Uzun süreli hareketsizlik, deri ve deri üzerindeki oluşumları da olumsuz yönde etkilenir.

    Deri altındaki yağ dokusundaki incelme ve deri gerginliğinin bozulması nedeniyle basınç yaraları gelişebilir. Aynı vücut bölgelerin sürekli olarak basınç altında kalmaları ve bu bölgedeki basıncın kılcal damar basıncın üzerine çıkması, yara oluşumunu kolaylaştıran dış etkenlerin başında gelir.

    Saydığımız tüm bu olumsuz gelişmeler, hareketsizliğe bağlı problemlerin yalnızca bir kısmıdır.

    Hareketsizliğin uzun sürdüğü durumlarda, olumsuz gelişmelerden etkilenen doku ve sistemler durmadan artar ve bir noktada yaşamı tehdit eder duruma gelebilir.
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

  7. #137
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    HEMOROİDDEN NASIL KORUNULUR ?


    Hemoroid oldukça yaygın olarak görülen bir hastalıktır. Makat bölgesinde 3 ana toplardamar ağı mevcuttur. Biri solda, ikisi sağdadır. Bunlara toplardamar yastıkları denir. Kabızlık nedeni ile bunlar genişler ve iç hemoroidleri oluşturur. Zamanla bunlar makat dışına sürüklenir ve dışkılama esnasında dışarı sarkarlar.


    Kanama, ağrı, akıntı gibi şikayete sebep olan hemoroid hastalığı erken evrede ise ameliyata gerek kalmadan lazer, bant ligasyon ve ilaç enjeksiyonu ile tedavi edilir. İleri evredeki hastalar için tek tedavi seçeneği ameliyattır. Hemoroid hastalığı sıklıkla kabızlık, şişmanlık ve gebelik gibi karın içi basıncının arttığı durumlarda ortaya çıkar. Kansere dönüşmez, ancak hemoroid hastalığından korunmak için yapılan uygulamalar kabızlığı ortadan kaldırdığı için fissür ve bağırsak kanseri riskini de azaltır.


    11 Altın kural


    Kişisel tuvalet temizliğine dikkat edilmeli, mümkünse tuvalet kağıdı yerine daha yumuşak olan ıslak mendil veya havlu kullanılmalı.


    Fazla kilo almaktan, sigara, alkol, acı biber ve baharatlı yiyeceklerden sakınılmalı.


    Düzenli olarak egzersiz yapılmalı.


    Lif yönünden zengin besinlerle (meyve, sebze, kepekli ekmek) dengeli beslenilmeli, öğün atlamamalı ve mutlaka kahvaltı yapılmalı.


    Bol su içilmeli (gün içinde 8 bardak).


    Oturarak çalışılıyorsa her saat başı en az 10 dakika ayağa kalkmalı, ayakta çalışılıyorsa 10 dakika oturulmalı.


    Günde en az bir defa ve düzenli olarak tuvalete gitmeli (örneğin kahvaltıdan 10-15 dakika sonra).


    Uzun süre dışkı yumuşatıcı (laksatif) kullanmaktan kaçınılmalı.


    Tuvalette fazla ıkınmaktan ve zorlanmaktan kaçınılmalı, gazete, dergi okuyacak kadar kalınmamalı, gün içinde tuvalet ihtiyacı geçiştirilmemeli.


    Sıcak yerlerden (sauna, hamam) kaçınılmalı.


    Dar giysiler giymekten kaçınılmalı.
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

  8. #138
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    HEPATIT A


    Hepatit A hastalığı, Hepatit A virüsünün (HAV) neden olduğu bir karaciğer hastalığıdır. Bulaşma dışkıdan olur. Hastalık geçirildikten sonra kanda HAV bulunmaz, bu nedenle taşıyıcılık ve kan nakli ile bulaşma olmaz. Siroz meydana getirmez.

    Kuluçka dönemi 2-6 haftadır.

    Kırıklık, hafif ateş, bulantı, kusma, ishal, iştahsızlık, hafif kas ve eklem ağrıları gibi genel şikayetlerle başlar. Sarılık bulguları 3-4 haftada kaybolur ve 6-8 haftada hastalar tamamen iyileşir. Sonuç genelde iyidir, ancak hastaların %1 inde fulminan hepatit denilen durum ve ölüm meydana gelebilir.

    Tanı

    İlk hafta içinde IgM tipi antikorlar yüksek düzeydedir ve 2 ay içinde tamamen kaybolur. IgG tipi antikorlar ise 1 ay sonra ortaya çıkar ve yıllarca kalır. IgG tipi antikorların saptanması hastalığın daha önceden geçirildiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir ve kanda saptandığı sürece o kişide HAV hastalığı tekrar gelişmez.

    Korunma

    Hepatit A dan korunmak için, el ve tırnak temizliğine son derece dikkat etmek gerekir.

    Şehirlerin kanalizasyon sistemlerinin uygun olması önemlidir.

    Hepatit A geçiren kişilerin mikrobu bulaştırmalarını önlemek için, iç çamaşırlarının, çarşaflarının ve tuvaletlerin %3 lük formalin veya %2.5 lik kloramin solüsyonu ile temizlenmesi gerekir.

    Hastayla ilgilenenlerin (doktor, hemşire, bakıcı, akraba gibi) sık sık ellerini mikrop öldürücü sıvılarla (zefiran) temizlemeleri gerekir.

    Aşı

    iyi seyirli bir hastalık olduğu için Hepatit A ile meydana gelen hastalıklar için aşı genelde gerekli değildir. Ancak hasta ile irtibatı olan kişiler için (hekim, aile fertleri gibi) immünglobülin ile korunma önerilebilir (Beriglobin). Yetişkinlere kas içine 4-5 ml yapılır ve 4-8 hafta korunma sağlar.

    Tedavi

    Yatak istirahati : Sırt üstü yatmak karaciğerin kanlanmasının en iyi şekilde olmasını sağlar. Bu şekilde istirahat edilerek karaciğerin yükü azaltılır ve iyileşme hızlanır.

    Diyet : İlk günlerde hastalar genelde iştahsız olduklarından sindirimi kolay besinler (meyva suyu, açık çay, süt, çorba, püre, kızarmış ekmek, bal, reçel ve yoğurt) verilmelidir. Ancak hastaya yemesi için ısrar edilmemelidir; çünkü karaciğer kendini korumak için iştah azaltıcı bazı önlemler alabilir. İştahsızlık uzun sürerse asidik özel karışımlar hekim tarafından verilir. Böyle bir durumda iştah açılınca hemen proteinli besinler verilir. Karbonhidratlı gıdalar normal şekilde verilmeye devam edilir. Tuzsuz yemeğe gerek yoktur. Alkol yasaklanır. Günlük alınan yağ miktarı 50 gramı geçmemelidir. Günlük kalori 3000 i geçmemelidir. Sarılık ortadan kalktıktan sonra 6 ay boyunca alkol, kızartma, baharat, sirke ve mezeler verilmez.

    İlaç : Sindirim zorluğu olanlara sindirimi kolaylaştırıcı ilaçlar verilir. Ayrıca B ve C vitaminleri verilir. Kaşıntı, bulantı-kusma için de gerekirse ilaç verilebilir. Kusmaları fazla olanlara serum takılabilir. Yine hastanın durumuna göre ilaç tedavisi hekim tarafından başlanabilir.
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

  9. #139
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    HEPATIT B


    Hepatit B, hepatit B virüsünün (HBV) neden olduğu, tedavisi bulunmayan ciddi bir karaciğer hastalığıdır. Belirti olmadan ya da iştahsızlık ve bulantı gibi hafıf belirtilerle geçirilebilir ya da enfeksiyonun yaşam boyu devam etmesi, karaciğer sirozu, karaciğer kanseri, karaciğer yetersizliği ve ölüm gibi ciddi bir hastalık tablosuyla seyredebilir. HBV ye karşı en iyi korunma, öncelikle virüsün bulaşmasını engellemektir. |HBVv nin Bulaşması:
    HBV, enfekte kişinin kanı ya da vücut sıvılarıyla doğrudan temas yoluyla ya da enfekte anneden yenidoğana bulaşır. |Aşılanma ?
    Hepatit B aşısı, tıbbi, bilimsel ve toplum sağlığı ile ilgili kurumlar tarafından, hastalık ve ölümün önlenmesi için güvenli ve etkili bir yöntem olarak önerilmektedir.
    Hepatit B aşılarının içinde bulunan, timerosaldeki (aşıdaki koruyucu madde) küçük miktardaki cıvanın aşı uygulanan yenidoğanlar için oluşturabileceği risk konusunad çeşitli tartışmalar olmuştur, ancak günümüzde timerosal içermeyen yeni aşılar piyasaya sunulmuştur. Birçok bilimsel çalışma bu aşının çok güvenli olduğunu ve multipl skleroz gibi başka kronik hastalıklarla ilişkisinin bulunmadığını göstermiştir. ABD deki birçok sağlık örgütü, bu aşının çocuklara rutin olarak uygulanmasını önermektedir.|Hepatit B nin Bulaşmasının Önlenmesi:
    ·Sizde ya da eşinizde HBV enfeksiyonu varsa, cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanın.
    ·Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişide hepatit B varsa, test yaptırınız, henüz enfekte olmamışsanız aşılanınız.
    ·HBV enfeksiyonu olan bir kişiyle birlikte yaşıyorsanız, , test yaptırınız, henüz enfekte olmamışsanız aşılanınız.
    ·Gebeyseniz, HBV enfeksiyonu için tarama yaptırmalısınız; enfeksiyon varsa ya da durumunuz kesin bilinmiyorsa, çocuğunuza doğumu izleyen birkaç saat içinde hepatit B aşısı yapılmalıdır.
    ·HBV ile enfekte kişilerin kan ya da diğer vücut sıvılarıyla temas etmeyin.|Hepatit B Enfeksiyonu Olanların:
    Yapması Gerekenler:
    ·Kanınıza ya da diğer vücut sıvılarınıza dokunduktan sonra ellerinizi yıkayın.
    ·Kullandığınız kağıt mendilleri, adet sırasında kullandığınız petleri ve tamponları kağıt torbalara koyarak atın.
    ·Vücudunuzdaki tüm açık yaraların ve kesiklerin üzerini kapatın.
    ·Karaciğerle ilgili anormallikler yönünden kontrol edilmek için 6 ay ila 1 yılda bir hekiminizi müraccat edin.|Yapmaması Gerekenler:
    ·Ciklet, diş fırçası, jilet, havlu ya da kan ya da başka vücut sıvılarınızla temas edebilecek herhangi bir eşyayı başkalarıyla ortak kullanmayın.
    ·Bebeklere çiğnediğiniz yiyecekleri vermeyin.
    ·Kan, plazma, organ, doku ya da sperm bağışında bulunmayın.
    ·Kullandığınız şırınga ya da iğneleri başkalarıyla paylaşmayın.
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

  10. #140
    Schwarz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Angemeldet bleiben..
    Üyelik tarihi
    02.Şubat.2014
    Mesajlar
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    HEPATIT C


    Hepatit C, hepatit C virüsünün (HCV) neden olduğu bir karaciğer hastalığıdır. Viral hepatite neden olan beş farklı virüsten (A, B, C, D ve E olarak tanımlanır) biri olan hepatitis C, karaciğerde iltihaba neden olur. Enfekte kişinin kanı ya da cinsel ilişki yolu ile yayılır. Her yıl, HCV ile enfekte kişilerin % 85 inde kronik enfeksiyon geliştiği tahmin ediliyor; bununla birlikte, enfeksiyon bulunan birçok kişide belirti görülmez. Bazılarında ise bu enfeksiyon, siroza (karaciğer hücrelerinde hasar), karaciğer yetersizliğine ve olası karaciğer kanserine yol açabilir.
    Hepatit C, en sık görülen kanla bulaşan enfeksiyonlardan biridir ve karaciğer nakline yol açan nedenler arasında birinci sırada yer alır. Tüm dünyada yaklaşık 170 milyon kişi bu virüs ile enfektedir. Hastalığa yakalananlarda bazen 20 yıl boyunca belirti gözlenmediğinden, kişiler hastalıklarının farkına çok geç varırlar. Önümüzdeki on yılda bu hastalık nedeniyle ölenlerin ve karaciğer nakli için bekleyenlerin sayısında dramatik bir artış beklendiğinden, toplumda öncelikli bir sağlık sorunu durumuna gelme olasılığı yüksektir.
    Erken tanı, hepatit C nin daha fazla yayılmasını önlemede ve virüsün karaciğerde yol açacağı hasarın azaltılmasında büyük önem taşır.|Hepatit C Testi:
    Aşağıda belirtilen kişiler / gruplar risk altında oldugundan Hepatit-C testi uygulanmalıdır.
    - Temmuz 1992 tarihinden önce kan nakli ya da organ nakli yapılan kişiler, 1987 yılından önce pıhtılaşma sorunları nedeniyle kan ürünü verilenler ya da uzun süreli böbrek diyalizine bağlı olanlar
    - Kronik böbrek yetersizliği, hemofili ya da kemoterapi gerektiren kanser vakaları gibi sık olarak kan ürünlerinin verildiği hastalar
    - Sağlık hizmetlerinde çalışanlar
    - Enjeksiyonla madde kullananlar, eskiden enjeksiyonla madde kullanmış olanlar
    - Yüksek risk taşıyan cinsel etkinlikleri, birden çok eşi ve/veya cinsel yolla bulaşan hastalığı olan kişiler|Korunma
    - Üzerinde kan bulunabileceğinden iğne, diş fırçası, makas ya da benzeri araç ve gereci kimseyle paylaşmayın.
    - Eldiven giymeden kimsenin kanına dokunmayın.
    - Cinsel etkinliğiniz varsa, güvenli cinsel ilişki kurun ve prezervatif kullanın.
    - Vücudunuza dövme yaptıracaksanız, kullanılan araç ve gerecin steril olmasına dikkat edin.
    - Hepatit C virüsü taşıyorsanız, kan ya da plazma bağışlamayın.
    - Hepatit C enfeksiyonunuz varsa fazla miktarda alkol kullanmayın.
    Ah nefesi Çernobil kokan kadın. Şimdi dudaklarında kanser olmak vardı!...

Sayfa 14 Toplam 17 Sayfadan BirinciBirinci ... 4567891011121314151617 SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 8 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 8 misafir)

Benzer Konular

  1. Dis Sagligi Sözlügü
    Konu Sahibi aRZuU Forum Ağız Diş Sağlığı
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 12.Şubat.2014, 01:21

Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort