Birine aşkla sevgiyle bağlanmak ve tüm ömrünü onunla beraber geçirmek istemek… ne kadar özel bir duygu değil mi? Çoğumuz için nerede, ne zaman yakalayacağımızı bilemediğimiz ama, için için merak ve arzuyla beklediğimiz çok güzel bir dünya…
Peki ya o dünyada eşler arasında bir eşitlik yoksa; eğitim düzeyleri, kültürleri ve yetişme şekilleri birbirine taban taban zıtsa?
Filiz vermeye başlayan sevgi tohumlarını geri çevirmek, o sıcacık beraberliğe hayır demek kolay mı?
Çevrenin baskısı, ailelerin şiddetle karşı koymaları, kendi içimizdeki acaba’lar bu sevgiyi yok edebilir mi? Yoksa tam tersine körükler mi?
Örneğin üniversite mezunu birisinin ortaokul terk birisine aşık olması, bir master öğrencisinin ilkokulu bile zar zor bitirmiş birisi ile beraber olması ne derece doğru? Birbirlerini yeterince anlayabilirler mi?
Diğer bir deyişle ortada bir yanlışlık var mı, bu eksiklikler aradaki dengeyi bozar mı, mutluluğu gölgeler mi, her şeye rağmen beraberlik başlarsa eğer ömrü ne kadar sürer?
Bu sorulara cevap verebilmek, sadece şu tez doğru, diğerlerini düşünmek bile olmaz demek oldukça zor, öyle değil mi? İstisnalar elbette olabilir ama genel hatlarıyla bir şekilde orta dengeyi tutturmak, aradaki güzel duyguları yıpratmadan sevgiyle beslemek lazım diye düşünüyorum. Bunu yaparken de her iki taraf için eğitimin ve kendini yetiştirmenin çok önemli olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Ben öyle üniversite mezunu gençler tanıyorum ki içleri bomboş; ama öyle ilkokul mezunları tanıyorum ki hayatın feleğinden geçmiş ve birçok şeyi yaşayarak öğrenmiş, kendisini yetiştirmiş. Bu nedenle kıyaslama yaparken daha geniş bir yelpazeden bakmak lazım biraz da. Beynin sonsuz kıvrımlarını kendisine yararlı şeylerle dolduranlar, hayatta hemen her konuda başarılı olurlar. Çünkü eksikliklerinin farkındadırlar ve onu tamamlamak adına sürekli uğraş verirler.
Pek çok üniversite mezunu gençten daha bilgili, daha düzeyli olabilirler. Ama öte yandan üniversite yaşamının mesleki bilgi yanında gençlere verdiği şeylerde yansınamaz. Kültür yuvalarından uçan her kuş belirli bir bilgi birikimi kazanır. Gerisi ise kendisinin yine kendisine katacağı artılarla katmerlenir. Tüm bu birikimler ikili ilişkilerine yansır ve zorlukları yenmede sevenlerin en büyük yardımcısı olur.
Yine de aşkına, sevgisine güvenip gözünü tamamen kapatarak kendisini olayın akışına bırakmak yeri gelir insanı yanıltabilir. Kültür çatışmasını kimseler önleyemez, birikim eksikliğini kolay kolay tamamlayamaz. Asgari seviyede tutunmak, dengeyi bulmak önemlidir. Arada uçurum gibi engeller varsa onun önünde ne yazık ki aşkın dayanması zordur. Çünkü aşkı sevgiye dönüştürmek için zamana ve emeğe ihtiyaç duyulur. Elbette biraz da şansa.
Yaşamın zorlayıcı engelleri arasında her aşk binlerce kez sınavdan geçer. Ne derece dayanıklı olduğu, nerelerde yara bere alıp dağıldığı ise her durum ve şarta göre değişir. İşte bu nedenle karşılıklı ilişkilerde denk olmayı da önemsemek gerekir. Gerisi biraz emek biraz gayret harcanarak kazanılacak güzel bir hayat paylaşımı olur. Siz ne dersiniz?
Belgin ERYAVUZ