kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Toplam 2 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 2 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Dedikodu ..

  1. #1
    aSk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    aSk

    Dedikodu ..

    Dedi ve kodu… Ama ya sonrası ?



    Kusurlar, eksiklikler ve yaşadıkça yaptığımız hatalar hepimize mahsus elbette. Hiç birimiz dört dörtlük değiliz. Ama asıl olan onları içsel disiplinle düzeltmeye çalışmak. Kendi içimizde güçlenmek, güven tazelemek. Oysa ki bizler kendi içimize odaklanacağımıza işin kolayına kaçıyoruz. Başkalarını eleştiriyoruz. Varsa kusurları gözler önüne seriyoruz. Yanlışlarını kendisiyle özelinde paylaşmak yerine; başkalarına açıklamaktan rahatsızlık duymuyoruz. Üstelik işin ilginç yanı söylediklerimize öyle inanıyoruz ki; karşımızda bizi dinlemeyen, sözümüze itibar etmeyenleri görmeye tahammül edemiyoruz.
    Şimdi bu satırları okuduğunuzda, başkaları hakkındaki düşüncelerimizi hiç mi belirtmeyeceğiz dediğinizi duyar gibiyim. Elbette belirteceğiz. Ama buradaki ince nüans çok önemli. Çünkü paylaşılanlar, aktarılanlar; yeri geldiğinde bahsi geçen kişinin yüzüne de cesaretle söylenebilecek şekilde ve içerikte olmalı. Kanıt barındırmalı. Kendimizin ve başkalarının yorumları eklenmemeli. Sevginin o tılsımlı dokunuşlarından asla uzaklaşmadan, saygıyla süslenerek yapılmalı.

    Bunun formülü ise doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen; Antik Yunan filozofu Sokrates’in ÜÇ FİLTRE KURALI’nda saklı. Zamanını Atina sokaklarında dolaşarak, karşılaştığı insanlarla konuşarak, gerçeği arayarak geçirdiği bir güne ait aşağıdaki satırlar.

    Ve yazımın ana teması.

    İnternet ortamında defalarca paylaşıldı. Belki de çoğunuz biliyorsunuz. Ama tekrar etmenin bir zararı yok diye düşünüyorum. Kurallar çok önemli çünkü. Yaşam şeklimize taşıyıp, kullanır hale geldiğimizde kalitemize kocaman bir art daha katacağını söyleyebilirim.
    İşte Sokrates’in ders niteliğindeki manidar öyküsü;

    Bir gün bir tanıdığı “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” diye sorar Sokrates’e. “Bir dakika bekle” diye yanıtlar Sokrates ve devam eder.
    “Bana bir şey söylemeden önce küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna ‘Üçlü Filtre Testi’ deniyor…”
    Tanıdığı şaşırır elbette. Sokrates sözlerine devam eder. “Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.
    Birinci filtre ‘Gerçek Filtresi’: Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçeği yansıttığından emin misin?” Adam duraklar ve kısa bir düşünme molası sonrası “Hayır. Aslında sadece duydum’’ der. Bunu duyan Sokrates. “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun.

    Şimdi ikinci filtreyi deneyelim; ‘İyilik Filtresi’. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?” diye devam eder. Adamın yanıtı yine “Hayır, tam tersi…” olur.
    “Öyleyse,” der Sokrates. “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı. ‘İşe Yararlılık Filtresi’. Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?” Adam şaşkınlıkla Sokrates’e bakar. Ve der ki “Hayır, gerçekten pek işine yaramayabilir.”
    Bunu duyan Sokrates derin bir nefes alarak; sözlerine vurucu noktayı koyar. ‘’İyi. Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru, iyi ve faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?”
    İşte öykümüz böyle. Bundan sonrası bizlere kalmış.

    Dedikodudan uzak duramıyorsak, birileri hakkında düşüncelerimizi aktarmamız, paylaşmamız gerekiyorsa bunları göz önünde bulundurmakta; yaşam şeklimize taşımakta fayda var.
    Yaşadığımız dünyada DOĞRU, İYİ, FAYDALI olan her şey hepimizin kalitesine etki edecek. Bunu unutmayalım olmaz mı? Yaşam şeklimiz, saygının ve zarifliğin önderliğinde; ÖZde güzelliğe ve paylaşmaya olsun.


    Belgin ERYAVUZ

  2. #2
    aSk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    aSk

    Dedikodu ...

    Dedi ve kodu… Ama ya sonrası?



    Günümüzde üniversitelerde insanlar arasındaki ilişkiler çerçevesinde üzerinde çalışılan bir konu DEDİ-KODU. Tanımını yapmanın zor olduğunu belirtiyor uzmanlar.
    Güzel Türkçemizde iki fiilin birleşmesiyle oluşmuş. Öznesi gizli.

    Yabancı dillerden Almanca ‘Klatschbase’;
    İngilizce Gossip; Fransızca Commérage;
    İspanyolca Comadreria olarak karşılığını buluyor.

    Buna değinmemin bir sebebi var. Çünkü batı dilleri kullandıkları bu kelimelerle;
    dedikodu kaynağı olarak yakın akrabaları ve kadınları gösteriyor. Toplumbilim açısından daha çok kadınlarımıza yakıştırılıyor olsa da; bizde cinsiyet ayrımı yok. Anlamı kendi içinde. Türkçemizin güzelliği de burada değil mi zaten?

    İnsanları cezbeden yönü bir yönü var ama. Ve bu her neyse vazgeçilemiyor bir türlü. Hatta gazetelerde köşe yazılarından ziyade daha çok okunuyor. TV’de tercih edilen programların başında geliyor. İnternet ortamında en çok böylesi haberler tıklanıyor.

    Genellikle plansız, programsız bir şekilde ve önemsizmiş gibi başlıyor. Sözler dile geldikçe içeriği bir o kadar doluyor. Aktarılan sözler küçük, keskin oklar misali. Vardığı yerlerden şöyle bir geçerken; son noktada can yakmaya müsait.

    Yer ve zaman dedikodu söz konusu olduğunda hükmünü yitiriyor adeta. Sosyal çevreler başı çekiyor elbette. İnternet ortamları, arkadaş grupları, okullar, toplantılar, evler, iş yerleri ve hatta telefon kısacası insanların olduğu her yerde yapılıyor.
    Bize bir faydası var mı diye sormadan geçemeyeceğim? Açıkçası ben olmadığını düşünenlerdenim. Üstelik bir başkası hakkında doğru olduğuna emin olamadığımız bilgileri; kaldı ki emin olsak dahi izinsiz; bir başkasına aktarmak, paylaşmak bana naif bir duruş gibi gelmiyor. Ama çoğumuz seviyoruz. Sanki söylemesek, dedikodu yapmasak içimizde volkan patlayacakmış gibi; daha öğrenir öğrenmez hemen başkalarıyla paylaşmak için fırsat kolluyoruz.

    Oysa ki her şeyden önce ne büyük bir zaman kaybı. Onun yerine hayatla ilgili paylaşılacak o kadar güzel konular varken; bizlere hiçbir getirisi olmayan bilgilerle beynimizi meşgul etmek; sizlere de anlamsız gelmiyor mu ben gibi? Duyguların zarar görmesi, güvenin sarsılması, hiç yoktan günahın alınması, gereksiz bilgilerle donanmak, kafaların karışması, sinirlerin gerilmesi ise bambaşka etkileri.
    Dedikoduda taraflar var aslında.

    Bir yanda aktif bir şekilde dedikoduyu yapanlar.
    Diğer yanda her şeyden habersiz, pasif ve hatta günahsız dedikodusu yapılanlar.
    Kıskançlığın, belki kin ya da öfkenin kol gezdiği; zaman zaman en mahrem sözlerin bile dile geldiği bir olaydan bahsediyoruz aslında. Masumluğu tartışılır. Çünkü sonuçları vahim olabiliyor. Dedikodu kazanına atılan kişinin itibarı zayıflayabilir. İşini kaybedebilir. Evliliğini, sevdiklerini de. Hayatı kararabilir. Görünüşte siz sadece iki çift cümle söyleyip kendinizi rahatlatmayı, belki içinizdeki kini yok etmeyi düşünürsünüz.
    Ama bahsi geçen kişinin tüm yaşamını alt üst edebilir, kıyımlara yol açabilirsiniz. Bunu hiç unutmamak gerek.

    Peki zararlarını bildiğimiz halde dedikodudan neden hiç vaz geçilemiyor dersiniz? Hatta neden baldan tatlı geliyor kimileri için? Cevabı hiç de kolay değil.
    Kültürlü, eğitimli, saygılı, erdemli, kendini bilen, kendisine güvenen, zamanın değerinin farkında olan insanların tercih edeceği bir durum değil diye düşünüyorum ben ısrarla. Bazı uzmanlar tarafından toplumsal bir hastalık olarak belirtilmesi de bunu güçlendirir yönde zaten. Çünkü dedikodudan vazgeçemeyen, bulduğu her fırsatı değerlendiren bu kişilerin kimseyle gerçek arkadaş ve dost olması mümkün değil diyor uzmanlar.

    Bir şekilde kendilerinde olmayanları dedikodunun sisli perdesi ardına saklamaya çalışıyorlar. Çünkü kendilerine güven duymuyorlar. Kendi kendilerine yetemiyorlar. Kendilerine has kusurlarını görmezden geliyorlar. Gerek yaşamla gerekse sosyal çevrelerinde insanlarla kurdukları ilişkileri sağlıksız. Ruhsal hastalıkların temel nedeni de bu değil mi zaten?
    Bakın GOSSIP (Dedikodu) kitabının yazarı İngiliz profesör Patricia Meyer Spacks, dedikoduyu yorumlarken, madalyonun iki farklı yüzünden bahsetmiş.

    ‘’Dedikodu, nispeten küçük gruplar içinde yapılır. Genellikle, insan sayısı arttıkça da seviyesi düşer. Ancak yine de bu önemli konu iki farklı açıdan incelenmelidir. Madalyonun birinci yüzüne baktığımızda, dedikodu tamamen kötü bir varlık olarak görünür. Bu eylemi yapanların hesabına, konu olanların ise aleyhine çalışır. Kıskançlığı ve kızgınlığı körükler. Anlık da olsa dedikoducuya güçlülük hissi kazandırır. Madalyonun ikinci yüzünde ise dedikodunun samimiyet boyutu vardır. Bu açıdan bakılınca, her ortamda rahatlıkla içini açamayan veya baskı altında olduklarını hisseden kişilere kendilerini ifade etme imkanı verir. Yani bu haliyle mühim bir dayanışma aracı olarak da yorumlanabilir.’’

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Dedikodu Yapmak
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum İlginç Olaylar ve Yazılar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 16.Ocak.2016, 22:19
  2. Tarkan dedikodu...
    Konu Sahibi Misal Forum Türkçe Şarkı Sözleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 12.Ocak.2016, 11:18
  3. Dedikodu Yaparmısın ?
    Konu Sahibi aRZuU Forum Forum Çöp Kutusu
    Cevap: 12
    Son Mesaj : 02.Ocak.2016, 12:39
  4. Dedikodu :))))))))))))))))))))))
    Konu Sahibi Einsatz Forum Komik Videolar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 28.Ekim.2014, 11:27

Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort