Evet, bu sefer; Padişah 3. Selim'in Fransa'ya gönderdiği elçi casus muydu? Sorusunun cevabını bulacağız.

1796 yılı... Osmanlı Devleti'nin ilk kez bir ikamet büyükelçisini Paris'e göndermesi nedeniyle, Avrupa ile ilişkilerindeki dönüm noktalarından biridir.

Osmanlı elçisi Moralı Esseyid Ali Efendi, karayolu güzergâhı, geçilecek bölgelerde yaşanan karışıklıklar nedeniyle güvenli olmadığı için deniz yoluyla geldiği Fransa'ya Marsilya'dan giriş yapmıştır.

Fransa, Fransız Devrimi (1789) sonrası düzenin yeni yeni sağlanmaya başlandığı bir dönemde, Osmanlı elçisine özel bir önem verdiklerini göstermek için seferber olmuştur. Fransızlar, tarihi boyunca çok önemli bir liman kenti olan Marsilya'nın sokaklarını 1 hafta boyunca yıkayıp temizlemiş, dilencileri bölgeden uzaklaştırmış. Osmanlı Elçisi ile yanındaki heyetin geçeceği yolları da süslemiştir. Osmanlı elçisini taşıyan gemi Marsilya limanına girişinde ise top atışlarıyla karşılanmıştır.

Elçi Moralı Esseyid Ali Efendi'nin karşılanmasına yönelik seferberlik Marsilya ile sınırlı kalmamış, Paris'e giden yolda geçilen irili ufaklı kent ve kasabalarda da ilgi hep üst düzeyde olmuştur. Yol boyunca yaşanan birbirinden ilginç olaylar ayrı bir yazı konusu olduğu için şimdilik ayrıntılı girmeyeceğiz.

Paris'te yayımlanan gazetelerde alan, "Osmanlı Sultanı 3. Selim"in, birçok aday sırasında özenle seçitiği 'Egzotik' Türk elçisi geliyor" yönündeki haberler, kentte meraklı bir bekleyişe yol açmıştır. Paris'e gelişinin ilk haftasında, yaptığı resmi ziyaretlere 4 atın çektiği arabasıyla giden Moralı Esseyid Ali Efendi, özellikle kalabalık semtlerde arabadan inerek, yaya dolaşmaya, halkın arasına karışmaya özen göstermiştir. Girdiği her ortamda ise en çok başındaki sarık dikkat çekmiştir.

Fransız kadınları tarafından çok beğenilen sarık, kısa sürede de moda olmuştur. Fransızların "Türban" (Böylelikle türbanın fransızca bir kelime olduğu bir kez daha anımsatalım) adını verdikleri sarık, sadece Paris'li kadınlar tarafından değil ülkenin farklı bölgelerindeki burjuva kadınlar tarafından da benimsenmiştir.

Gazetelerin, 1721 yılında, Paris'e gelen Osmanlı elçisi Yirmisekiz Mehmet Çelebi'ye Fransızların gösterdiği ilgiyi ve yaşananları anımsatması, dikkatlerin Moralı Esseyid Ali Efendi üzerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Paris'teki yaşam da Osmanlı elçisini etkilemiştir. Esseyid Ali Efendi, kentin hareketli ve renkli yaşamın ayak uydurmaya, bu nedenler de her davete gitmeye çalışmıştır. Ancak tecrübesiz olması nedeniyle Fransa ile yürütülen ilişkilerde, başarı gösteremediği yönünde eleştiriler almıştır. İstanbul'daki rakipleri ise her fırsatta Padişaha, Esseyid Ali Efendi'nin Paris'teki başarısızlıklarını anlatan konuşmalar yapmıştır.

Morali Esseyid Ali Efendi, sarığının, Türban adıyla moda olması ve renkli kişiliğinin yanı sıra yaşadığı ihanetlerle de Paris'te çok konuşulmuştur. Üç tercümanından biri önemli miktarda parayı zimmetine geçirip Osmanlı elçiliğini borçlandırıp ortadan kaybolmuştur. Bu tercümanın daha sonra Fransız vatandaşlarığına geçtiği anlaşılmıştr.

Bir tercümanın ise Fransa adına casusluk yaptığı ortaya çıkmıştır. Fransızların casusluk için bu tercümana yüklü miktarda para ödediği öğrenilince, konu uzun süre Parislilerin arasında gizemli bir hikaye olarak kulaktan kulağa yayılmıştır.

Diplomatik çevrelerin aralıklarla gündeme getirdiği bir diğer konu ise Osmanlı elçisinin, dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Talleyrand ile olan ilişkileridir. Fransız Bakanın, Esseyid ali Efendi'nin dış politika ve diplomsi alanlarındaki tecrübesizliğinden yararlandığı, birçok konuda Osmanlı elçisini ya ikna ettiği ya da kandırdığı, bu durumun ise Osmanlı Devlet'nin çıkarlarına zarar vermeye başladığı çok geç anlaşılacaktır.

Osmanlı elçisinin Dışişleri Bakanı Talleyrand ile İmparator Napolyon'un oyuncağı olduğu söylentileri hızla yayılacaktır. Napolyon'un, hesaplarını Osmanlı elçisi sezmeye başladığında ise Talleyrand'ın hemen duruma müdahale edip, Esseyid ali Efendi'ye pembe tablolar çizerek ikna ettiği Paris'teki Rus, İngiliz ve diğer ülkelerin elçilerinin de dikkatini çekmiştir. İstanbul'u bu yönde uyaran da hep İngiliz elçisi olmuştur. Osmanlı Başkentinden gelen mektuplarda, ingiliz ve Rus elçilerine danışmadan Fransız yönetimi ile görüşmeler yapmaması istenen Esseyid ali Efendi, bu duruma çok içerlerse de, görevine bir süre daha devam etmiştir.

Esseyid Ali Efendi sonuçta Padişah 3. Selim tarafından İstanbul'a çağırılacaktır. Bu durum ise Paris gazetelerinde, "Geldiğinde ilgi gören, sarığı moda olan Türk elçi, Fransız diplomasinin oyuncağına dönüşünce gözden düştü" türünden yorumlarla anlatılacaktır.

Kimi Fransız tarihçileri, Morallı Esseyid Ali Efendi'nin, Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin yolunda giderek Fransa'daki gelişmeleri, yenilikleri yerinde görmek için birçok bölgeyi ziyaret ettiğini, gördüklerini raporlar halinde İstanbul'a bildirdiğini yazarlar. Tesadüf mü nedir bilinmez, ama Esseyid Ali Efendi, Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin 75 yıl önce ziyaret ettiği birçok yere tekar gitmiştir. Ancak Moralı, farklı olarak Fransa'da yeni yeni kurulmaya başlanan başlanan fabrikalar ve bazı üretim tesislerini de ziyaret etmiştir. Bu ziyaretleri bahane eden, etmiştir. Öyle ki, Osmanlı elçisi fabrikaları ziyarete giderken peşine mutlaka polis takıldığı, kimlerle hangi konuları konuştuğunun araştırıldığı, konuyla ilgili raporların da Dışişleri Bakanı Talleyrand'a iletildiği, İngiliz diplomatlarınca Esseyid Ali Efendi'ye bildirilmiştir.

Hakkında ne söylenirse söylensin, Moralı Esseyid Ali Efendi, hem ilk ikamet elçisi olarak, hem de sarığının Türban adıyla Fransız kadınları arasında moda olmasıyla tarihte kalıcı bir iz bırakmıştır.