Sen giderken nasıl ki bir suç yıkılırdı birinin üzerine tüm inançlarımı yıkarak üzerime gittin.Oysa sen vardın.Ben seni yazdım.Sen var oldun.Ben hep seni yazdım.Kimsenin anlamayacağı kadar mantıksızca ama senin tüm varlığınca ve beni acıttığın kadarıyla…Şaşkınlıklarım…Ve hep hayatımdan kayıp gideceğin korkuları yüreğimi her sarışında,benim yazdıklarımda hep sen vardın.
Sen gittin.Her zaman öğündüğüm kelimelerden oyuncağım bozuldu benim.Tuhaf bir şekilde ben bozuldum.Şimdi hangi kelimeyi yazsam eksik.Hangi cümlenin sonunda nokta varsa o kadar aklımdasın.Nokta.Ayıran iki cümleyi…Kimin cümlesi olduğunun önemi var mı son sözlerin.Olsaydı şayet hangimiz üstlenecekti bu sessizliği…Biz ancak son yaptığımız anlaşmadan sorumlu tutulabiliriz cümlesinin bile vurgusu değişti.Bu tepkisizlik ve sessizlik biliyorum ki ikimizi de vurup geçti.Sessiz sakin bir anlaşma yapmadık ki biz hiç.En büyük tartışmanın sonunda bile biz sarılıp ayrılırken şimdi sarılabilecek tek şey var.Sessizlik.Sessizlik ki en büyüğünden sensizlik…Biliyor musun gerçekten özledim ben seni.
Biz iki ayrı kişi olmadık hiç …Ama iki olduk,üç olduk,beş olduk ve gün geldi bir kasaba olduk.Kasaba bizle güzeldi.Kasaba sen varken güzeldi.Sen varken biz vardık.Şimdi korkarım kasabada ve bizli tüm mekanlarda son nefesiyle ayaklarını sürüyerek dolaşıyor tüm biz-siz-likler.Öyle olmasaydı biz böyle takatsız kalmazdık.Sen gittiğinden beri kasaba koynumda uyuyor geceleri…O da tuhaf bir şekilde benim gibi senli mekanları terk etti…Kasaba uyudu.Biz sustuk.Kasaba uyudu.Ben uyuyamadım.Sen gittin ya bende gittim.Benim kalemim gitti.En rahat sen kırardın o kalemi.Şimdi kırılacak kalem olmadığından beri günlerin anlamsızlığı tarifsiz bir şekilde yoruyor benliğimi.