Sancılarımı, iç çekişlerimi kendi içimde yaşadım...



Sevinçli anlarımda ''yüreğimin sahibi'' dediğim varken; hüzünlü olmama sebep olanda ''yüreğimin sahibi'' dediğimdi yine...



Beni yalnızlığa sürükleyen sadece “aşkın” ya da acısı değildi elbette
omzunda ağlayabileceğim, isyana gelip haykırışlarımı, çığlıklarımı duyurabileceğim bir dostum olmadı yanımda...



''Gözünden akan bir damla yaşa dayanamam, kurban olurum'' diyen sevdiğim

Gözyaşlarımla boğulmama sebep oldu!
İçimdeki sevdaya hitap eden, beni anlamaya çalışan olmadı...



Hüzünleri sırdaş bildim kendime, umutlarımı da katık ettim bu yalnızlık masasında yüreğime...



Zor gecelerde gökyüzündeki milyonlarca yıldızın göz kırptığını bilirim kalbime... Onlar bile üzülmüşlerdir bu halime...




Ben anlamsızca izlerken yalnızlığın en görkemli halini, ay bile durmazdı yerinde. Sonbaharda dökülen yaprakların rüzgârla dansı, görülmeye değerdi... Nispet eder gibiydiler şu kız
gönlüme...


Yüreğim büyük esasında, yalnızlığın karanlığında kaybolmayıp,
Muradını yitirmeden, düşlerine sarıldığına göre
Kocaman benim yüreğim...


Yüreğim minicik değil de,
Yalnızlığım kocaman benim...