Ne zaman kaçacak kadar cesaretim olsa,
-bütün heveslerim kollarında son buluyor sanki merhabanla.
Ne zaman kaçacak kadar cesaretim olsa,
-bütün heveslerim kollarında son buluyor sanki merhabanla.
Sana kızgınlığımdan yada kırgınlığımdan değil susuşum..
-gözlerine bakacak kadar cesareti bulamıyorum.
Yazıyorum.
-Ben hergün seni yazıyorum.
Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını…
Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek ağlamanın gardiyanı gibi sanki…
Ve anladım ki ne seninle ağlayabiliyorum, ne de sensiz gülebiliyorum.
Belki de sen aşka aşıktın, ben üstüme alındım bilmiyorum. Bir gün gerçekten seni terk edebilecek miyim onu da bilmiyorum. Üzerine sinen benin kokusunu duymadan yaşayabilecek misin?.. Çünkü, senden geriye sadece sen kalana dek terk edilmiş olmuyorsun.
İnsan yaşadığı anın değerini yaşadıklarından ötürü değil, neler yaşayacağını bilmediğinden ötürü bilmez. Seni çok seviyorum; bir gün seni terk etme gücümü kendimde bulup bulamayacağımı bilmeye bilmeye… Anlıyor musun?
Gel “biz” olalım demek kolay… Benimle hiç olur musun?
Ben sana ölümün kıyısında yaşama tutunmuş bir hayattan geliyorum.Sonbahar yağmurunda sensiz ıslanacaksam, kahvemin yanında kahvesini yudumlayan sen olmayacaksan, kabustan korkarak uyandığımda sana sarılamayacaksam, beraber hayal kurup birlikte yaşayamayacaksam, beni sevdiğini söylemenin ne anlamı var ki? Madem bunları seninle yapamayacağım, daha fazla varlığına alıştırmadan git.
Gerçekler acıdır; acıtır, incitir…Tam da hayatının yoluna girdiğini sandığı günlerde..
Ona kalbinizdeki kucuk kuslardan bahsedin...
Aşk istemektir belki…
Belki bir ticaret; pazarlıksız…
Bedeli kalbinizdir… Bedeli herşeydir…
Sonrası uzun bir yolculuk…
Sonrası; nasip.
Tarifini sorsalar
Her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi
Az kalsın ölüyormuşum gibi…
Şu anda 7 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 7 misafir)