BİR TÜRKÜ NASIL TANIYABİLİRSİNİZ…
*Ancak bir Türk şiddetli yağmur yağarken ceketinin yakasını kaldırarak yağmurdan korunacağını sanabilir.
*Başka yerde bu fiyata bulamazsın. Şöyle bir dolaş tekrar bana geleceksin” diyen birini görürseniz bilin ki bir Türk esnafla karşı
karşıyasınız.
*Yağmurlu günlerde bir şemsiyenin altına beş altı kişi sığmaya çalışıyorsa lafı uzatmaya gerek yok çünkü onlar öz be öz Türk’tür.
*Gözlüğünün camını silmek için önce ağzının içine sokup hohlayan daha sonra da gömleğinin kenarıyla iyice ovuşturarak silen kişi tabii ki
Türk’tür.
*Halıya düşen sigara külünü parmağının ucunu tükürükleyip mıknatıs ucu gibi hiç dağıtmadan alma başarısını sadece bir Türk gösterebilir.
*Buranın suyu şişiriyor” ,” Su içsem yarıyor”, “bugün hiç bir şey yemedim” gibi cümleleri sarf eden birisini görürseniz hemen Türk
olduğuna dair bir teşhis koyabilirsiniz.
*Kürdanla dişini karıştıran birisi önce çıkarıp bakıyorsa, sonra tekrar ağzına koyuyorsa o kişi tabii ki Türk’tür.
*Adres sorduğunuz kişi bilmese dahi adresi biliyormuş gibi tarif etmeye çalışıyorsa, anlayın ki büyük bir sorunla karşı karşıyasınızdır.
*Saç dökülmelerinizle, şişmanlama ve boyunuzla ilgili sorduğunuz sorulara “ne yapsan nafile ırsidir ırsi” diyorsa o kişi sizi ümitsizliğe iten bir Türk’tür.
*Dükkanının kir pas içindeki paspaslarını caddenin ortasına sererek temizleme fikrinin patenti her ne koşulda olursa olsun temizlikten ödün vermeyen bir Türk’e aittir.
*Her yeri cillop gibi asfaltlayıp kaldırımları döşeyen, ardından da doğalgaz, elektrik, su gibi şeyler, için, tekrar kazma kürek girişip asfaltı mahveden tabli ki bizim adamlarımızdır.
*Misafirliğe giden bir anne çocuğunun eve gelip gelmediğini kontrol etmek için evini arayıp da “alo” diyen çocuğuna ilk olarak “geldin mi?” diye soruyorsa hiç bir şey “yokmuş gibi davranabilirsiniz çünkü o aklı çocuğunda kalmış bir Türk annesidir.
*Çok güzel bilgisayarının üzerini yine çok güzel dantel işlemeli bir örtüyle örttüğünü görürseniz yabancılık çekmeyin geleneksel bir Türk evindesiniz demektir.
******
BUNLARI ANCAK BİR TÜRK YAPAR…
* Geçirdiği bir trafik kazasından sonra, kanlar içinde çıkıp, çarpılmış arabasına üzülen kişi Türk’tür.
* Tüp kaçırıyor mu, kaçırmıyor mu diye kibrit yakıp kontrol eden Türk’ten başkası olabilir mi…
* Kırmızı ışıkta durduğunuz için, size ancak bir Türk bağırabilir.
* Ancak bir Türk, trafik ışıkları kırmızıdan yeşile döndüğünde, önündeki herkesi salak sanarak kornaya basabilir.
* Oto yolda, otomobilin gaz pedalına tuğla koyup, yorulmadan kullanma fikri, bir Türk’ündür.
* Ancak bir Türk, Cola’yı çalkalayıp fışkırtarak asitsiz içmeyi akil edebilir.
* On yıllık bir otomobilin, koltuk ambalaj naylonlarını çıkarmadan kullanma becerisini, ancak Türkler gösterebilir.
* Ancak bir Türk, aracın sinyal lambaları dururken, kolunu çıkararak “dönüyorum” hareketi yapabilir.
* Arabasına öküz, köpek, horoz sesli korna taktırma fikrinin patenti bir Türk’e aittir.
* Gazete kağıdını en iyi şekilde kullanan Türk’tür .(Cam silme bezi, külah, kese kağıdı, mendil, sofra bezi )
* Arabasının arkasına yazı yazan, bir Türk değil de nedir? (Rahmetli de sollardı)
***
TÜRK ERKEKLERİNİN KLASİK AŞK YALANLARI…
Sadece arkadaşız.
Düzeyli bir beraberliğimiz var..
Eşim beni anlamıyor.
Hala genç ve güzelsiniz..
Bana, yıllar önce çılgıncasına sevdiğim bir kadını hatırlattınız.
Benim için önemli olan ruh güzelliği…
Senden başka kimseyi sevmedim. .
Sen olmazsan bu dünyanın anlamı yok..
Daha önce ne kadar güzel olduğunuzu söyleyen oldu mu?
Keşke seninle daha önce tanışsaydık.
Bi tanem; biricik aşkım…
Senin için her şeyi yaparım..
Dün gece seni düşünmekten gözüme uyku girmedi…
İki gözüm önüme aksın ki…
Ben sensiz naparım?
Gerçek aşkı sende buldum…
Canımsın..
Gözüm senden başkasını görmüyor.
Hayatımın tek anlamısın…
Tek aşkımsın inan…
Sen olmazsan bu dünyanın anlamı yok..
Senden ayrılırsam ölürüm..
Seni çok seviyorum..
Seni her şeyden çok seviyorum. Hep seni düşünüyorum, gözüm senden başkasını görmüyor.
Bana güvenmiyor musun, güven bana, söz senin güvenine layik olacağım.
Hayatım, ben sana sarılıp yatsam yeter bana, illaki o olacak diye bir şey yok.
Senin mutluluğun benim mutluluğumdur yavrum.
Bir defadan bir şey olmaz, korkma…
Hiç acıtmıyacak ki…
Sevdigim ilk ve son kadın, sen olacaksın.
Elbette seviyorum seni..
Kimsenin yanında, kendimi bu kadar rahat hissetmemiştim.
Ne yaptıysam seni sevdiğim için yaptım.
Sana asla yalan söylemedim…
Şunu bilmelisin ki seni hep sevdim…
Her şeyim senin biliyorsun.
Seni, sadece sen olarak sevdim ben. Canım benim.
Tamam son bi kez görüşelim bir daha asla aramayacağım.
Vallahi yalan söylemiyorum..
Bir tek seni sevdim…
Tamam, sen ilk değilsin, ama kimseyi senin kadar sevmedim, sen ilk aşkımsın benim…
Ben, senin iç güzelliğini sevdim aşkım..
Dünya ahiret bacımsın…
Yeni bir ilişkiye hazır değilim…
***
TÜRK DEVLET BÜYÜĞÜ YALANLARI….
Doğruları ne duymak, ne de söylemek kimsenin işine gelmediğinden, politikacı olsun, bürokrat olsun, efendime söyleyeyim, askeri yetkili olsun, irili ufaklı makam sahibi her devlet büyüğümüzün çekinmeden sıkça başvurduğu yalan türüdür.
Aşağı yukarı son 20 senesine bilinçli olarak şahit olduğum Türk siyasi tarihinde bunların örneklerine bolca rastladım şahsen.
Bu yalanlara örnek vermek gerekirse, en büyüğü ve en sık tekrarlananı şudur;
“KANLARI YERDE KALMAYACAK”
Türkçe meali;
“Valla, oldu bir kere. şimdi biz bir iki toplantı yaparız, bir iki hafta gazetelere demeç veririz, unutulur gider”
Ülkemiz tarihinde ne kadar siyasi cinayet, ne kadar can kaybına neden olmuş terör eylemi varsa, istisnasız hepsinden sonra devlet büyüklerimiz tarafından bu palavra sıkılmıştır. Genel olarak “devletimiz güçlüdür”, “bunu yapanlardan mutlaka hesap sorulacaktır” veya “teröre karşı kararlılığımız artarak devam etmektedir” gibi kalıplaşmış diğer yalanlar tarafından takip edilir.
Ancak 20 yıldır aynı lafı dinleye dinleye öyle bir hale geldim ki, bende sadece tiksintiyle karışık bir mide sancısı ve lafın kaynağına ağız burun demeden girişme isteği doğuruyor.
Bir diğeri;
“ÜLKE OLARAK BİRLİK VE BERABERLİĞE İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ ŞU GÜNLERDE TÜM VATANDAŞLARIMIZI SAĞDUYULU DAVRANMAYA DAVET EDİYORUM”
Türkçe meali;
“Ya, bi sakin olun. Sanki ilk defa oluyor. Bize birkaç gün verin, o arada nasıl olsa bir milli maç falan olur. Yenersek her şey normale döner. Yenemezsek de bir magazin gündemi oluştururuz, sonra siz sağ, biz selamet”
YALANLARDAN BAZI ÖRNEKLER…
“Biz sizin için varız”…
“Halkımızın huzuru için her türlü gerekli tedbir alınmıştır”…
“Üç beş çapulcu”…
“Böyle bir şey yok. ama olabilir de”…
“Konuyla ilgili olarak gerekli emirler verildi”…
“Her şey kontrolümüz altında”…
“Bu menfur saldırının faillerinin en kısa zamanda yakalanması için tüm güçlerimiz seferber edilmiştir”…
“Gerekli incelemeler yapılıp en kısa zamanda sonuca ulaşılacaktır”…
“Hükümetimiz bütün bunların üstesinden gelecek güçtedir”…
“Soruşturma tüm hızıyla devam ediyor”…
“Soruşturmalar çok yönlü olarak sürdürülmektedir”…
“Operasyonlar aralıksız sürüyor”…
“Failleri en kısa sürede bulunacak”…
“Suçlular en kısa zamanda yakalanarak adalete teslim edilecektir”…
“Yaralar sarılacaktır”…
“Kararlılığımız artmıştır”…
“Millet kazanacaksa biz kaybetmeye hazırız”…
“Yetkili kurullarımıza danışacağız”…
“Komisyonundaki görüşmelerde, konunun bir alt komisyona havale edilmesi kararlaştırıldı”…
“Konu yargıya intikal etti, daha fazla konuşmak istemiyorum”…
“Kimse bizden bir şey beklemesin, enkaz devraldık”…
“Milletimiz bize muhalefet görevi vermiştir”…
***
TÜRKLERİN, TEDAVİ EDİLEMEYEN KLASİK HASTALIKLARI….
Bunları Dünya’da bir terk Türkler yapar :
- “Geldiniz mi?” veya “Siz mi geldiniz?” gibi gereksiz sorular sorma hastalığı…
- “Kim o?” sorusuna, “Ben!” diye cevap verme hastalığı…
- “Ne olacak bu Türkiyenin hali” diyerek, dertlenme hastalığı…
- “Nerelisin?” sorusuna cevap aldıktan sonra otomatikman “içinden mi?” diye sorma hastalığı…
- Ağaçlara ve parktaki banklara kalp ve isim baş harfi kazıma hastalığı…
- Arkadaşının ensesine tokat atma hastalığı…
- Birbirimizi her gördüğümüzde, sarılıp öpme hastalığı…
- Biribirlerine sarılınca sağa sola sallanma hastalığı…
- Cep telefonuyla, bağıra bağıra konuşma hastalığı…
- Duvarlara ve boş bulduğu yerlere, “Ne Mutlu Tüğrküm Diyene” diye yazma hastalığı…
- Dolu otobüse binmek için, “Orta taraf yürüyelim biraz” deyip, bindikten sonra, arkaya yürümeme hastalığı…
- En iyi arabayı ben kullanıyorum, sanma hastalığı…
- Futbol takımı yenilince; “Artık önümüze bakacağız” deme hastalığı…
- Gazete ve dergilerdeki resimlere sakal, bıyık ve gözlük yapma hastalığı…
- Gol atan rakip oyuncuya küfretme hastalığı…
- Grup halinde bir meydana konan güvercinlerin üzerine koşup, onları kaçırmaya çalışma hastalığı…
- Kar yağdığında, eve bolca ekmek alma hastalığı…
- Kardan adama, tekme atma veya bozmaya çalışma hastalığı…
- Kimsenin herhangi bir konu hakkında bilgisi olmadığını anladığımız anda, o konu hakkında atıp tutma hastalığı…
- Kumsalda deve güreşi yapma hastalığı…
- Ortaokul ve lisedeki anı – hatıra defterlerine yazarken “bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için,” diye başlama hastalığı,
- Reklam için duvarlara veya panolara yapıştırılan resimlere, bıyık ve gözlük çizme hastalığı…
- Sinyal verir vermez, şerit değiştirip kazaya sebebiyet verdiğimizde, “sinyal verdik, görmüyon mu” deme hastalığı…
- Takım elbise giyince, elini cebe sokma hastalığı…
- Telefonu açan kişiye kendini tanıtmadan “Orası neresi?” veya “Sen kimsin?” gibi sorular sorma hastalığı…
- Tozlanmış camlara “Beni yıka” diye yazma hastalığı…
- Trafikte, bizi geçen bir arabayı, mutlaka yakalayıp, onu geçmeyi ilke sayma hastalığı…
- Trafikte, kırmızı ışıkta dururken, yeşil ışık yanar yanmaz, kornaya basma hastalığı…
- Ünlü birini gördüğümüzde onunla fotoğraf çektirip, çok samimiyiz havası verme hastalığı…
- Yabancı dil öğrenirken önce küfürleri öğrenmek, yabancılara Türkçe öğretirken önce küfürleri öğretme hastalığı…
- Yaşamadığımız bir şeyi, yaşamış gibi anlatıp, ona kendimizi inandırma hastalığı…
- Yeni atılmış bir betona basma ve isim yazma hastalığı…
- Yüzsüzce rüşvet istedikten sonra abartıp “Helal et!” deme hastalığı….