Manasız buluyorum sanki artık her şeyi.

Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim, sonra gülüp geçerim gibi geliyor.

Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye anlamsızca bakabilirim gözlerine…
Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları…
Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım, geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin…
Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen, beni ben olduğum için mi, kendi var ettiği için mi ister… Var olanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der, yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider?

Bakışlarım dondu sanki yüreğim donunca… Nasıl da manasız bakıyorum etrafa.
Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi, görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi…
Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa. Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum. Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum…

Bir el istiyorum başımda…

Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın yalnızlığımı tılsımıyla… Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.

Bir göz istiyorum gözlerimde…

Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hala arkalarda kalmış ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma, yolum olsun yordamım olsun istiyorum…

Bir omuz istiyorum…

Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz…
Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak… İçimi huzur kaplasın, hiç konuşmadan saatlerde orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum…

Biliyorum ne de çok şey istiyorum…

Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.
Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu, aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.
Ama yine de seni çok özlüyorum, yine de çok üşüyorum ve yine de seni ...

Ben hüzünlerime geri dönüyorum…