Başkaldırıyorum içime kaçan sessizliğe
Azat ediyorum tek çizgi değmemiş geleceğime
bir ses düşürüyorum
kıyıda köşede kalan,saklanan herşeye
Ve en çokda sana sesleniyorum
Bilmediğin,anlamadığın bir dilde
Daha önce hiç kullanılmamış bir alfabeyle
Bunca zamandır senin dilinde anlatamadığım
Anlamlandıramadığın
Sır gibi düşündüğün ama aşikar olan
Sınırlarının dışında kalan
Müsadesiz girebileceğin bir kapı aralığından
Sana sesleniyorum!
Tarihler arası ve şehirlerarası yolcuklarımda
manzarama düşüyorsun,
düşürüyorum…
Mola yerlerinde ve zamanlarımda
Çayımın buharına karışıyorsun
İki kelam etmek için yanıma yaklaşan,
Yalnızlığını bulaştırmak isteyen,
Herkesin sesine yerleşiyorsun.
sahipsizliğimin izini düşürdüğüm
Kimsesizliğimin hüznünü döktüğüm
Kavuşma zamanlarının titreten heyacanına talip olduğum
Biletini dönüşsüz kestirdiğim
Yolculuk sana doğru
Karşılayan sen ol istiyorum
Çözülmesi zor,karmaşık bir problemle değil,
Sade,-bir o kadarda basit bir formülle
Kalabalık seslerle değil,
Sakin,-bir o kadarda sükûnet halinde
Sonu belli,-bir o kadarda sonsuz
İki özne ve olumlu biten çok yüklemi barındıran
Anlamı ömre tarih kaydı olarak geçmesi ihtimaliyle
Eksik kalan yanıma
Kaybıma
Meçhûlüme
Yani;
Sana sesleniyorum!
Ey yâren!
Ey çarem
Tamamlanmamış hikayem
Sesimin istikâmeti
Yolsun,
yolcusuyum bu yolun
Yaşarken ve ötelerde istediğim
Umudumun süsü
Hayalden gerçeğe açılan pencerem
Sana sesleniyorum;
"Geçilmesi gereken köprüleri geçtim"
Cesaretim oldun
Fırtına zamanlarında tüm gemileri yaktım
Olumsuz tabirleri hiçe çıkardım
Ey nâsibim!
Sevdakârım
Duam!
Sabrım!
Vakit vuslata kurulu
Duy artık!
Sana sesleniyorum!