Seni ilk gördüğümde başladı bu hikaye. Ondan öncesinde başka dertlerim, başka sıkıntılarımla boğuşuyordum. Aklımı toparlamaya çalışıyordum. Oysa sen aradığım ilaçmışsın, nereden bilirdim.

Önce bir kıpırtı gibiydin kalbimde. Sonradan kalbimi eline geçirdin. Artık o kalp senin adınla atıyor, senin varlığınla beni yaşatıyordu. Önceleri kendimle yüzleştim. Olabilir miydi? Ben gerçekten yeniden sevebilir miydim? Çok sürmedi bu hesaplaşma. Kendime neden sevemeyeyim ki? Ne var sevemeyecek? Ben zaten yeniden doğmadım mı dedim? Evet senin sayende yeniden doğmak kelimesinin anlamını kavramıştım artık. Varsa yoksa sendin. Sensiz hiç bişeyin anlamı olmadığını hatta daha önemlisi sensiz benim bir anlamım olmadığını hissetmeye başlamıştım. Seninle konuşurken bile seni düşünüyor olmak ve senin bunu bilmemen sanki sana ihanet etmek gibiydi. Artık benim için iki tane sen vardı. Biri içimdeki yaşama arzusunu tetikleyen, bana yeniden hayatı sevdiren sen; diğeri tüm bunlardan habersiz beni sadece eskilere hapsolmuş biri olarak gören daha doğrusu seninle eskiye sünger çektiğimi bilmeyen ve sünger çekmem için bana destek vermeye çalışan sen. Sonunda tüm cesaretimi topladım. İçimdeki bu hisleri bir şekilde öğrenmen gerekiyordu. Nasıl ve nerede açıklarım diye düşündüm. Bazı planlar yaptım. Olmadı. Olsun dedim bir yolunu bulurum. Buldum da. En sonunda tüm içimden geçenleri döktüm sana. Şaşırmıştın. Belki beklemiyordun. Oysa ben sonunda az da olsa rahatlamıştım. Bir süredir üzerimde taşıdığım o ağır yükü atmıştım üzerimden. Kuş gibi hissediyordum kendimi. Ne mutlu bir duyguydu artık hissettiklerimi saklamayacak olmam. Her aklıma geldiğinde sana seni sevdiğimi söyleyebilecek olmak, senin için bir şeyler yaptığımda bunu sadece sana olan sevgimden ötürü, sadece senin için ve hiçbir karşılık beklemeden yaptığımı bilecek olman benim için yeterliydi.

Ama artık ikinci bir sorunla başbaşaydm. Senin için hissettiklerimi, sana olan sevgimi ve içimdeki aşkı sana tarif etmek istiyordum. Ama mümkün değildi. İçim içime sığmıyordu. Daha doğrusu sen içime sığmıyordun. Yeniden şiirler okumaya başlamıştım. Uzun zaman olmuştu şiir okumayalı. Okudukça daha da zor bir durum halini alıyordu olay. Görüyordum ki herkes hissettiklerini bir şekilde kelimelere dökmek istemişti. Ama kimse ne kendi aradığı, ne de benim aradığım tarifi yapabilmişti. Beni kış günü terleten bir kor gibiydin içimde. Yakıyor, kavuruyordun beni ve ben sana olan bu hislerimi tarif etmek istiyordum. Hatta istemiyor, bunu başarmak için kendimi yıpratıyordum. Olmuyordu. Başaramıyordum. Ne desem ne yapsam tarifsizdin. Sana benim desem değildin. Bitanem desem ondan daha öteydin. Sadece saflığın ve temizliğin simgesiyle birleştirip bebeğim dedim. Oysa sen benim için tarifsizdin. Sana bebeğim diyecektim belki ama sen benim için hep Tarifi Olmayan Aşkım olarak kalacaktın

alıntı