BATI KARANLIKTAYKEN MÜSLÜMANLAR İLMİN DORUĞUNDAYDI


Müslümanlar; İspanya, Portekiz, İtalya, Kıbrıs ve Fransa’nın bir bölümünü içine alan, Avrupa’nın büyük bir kısmını ele geçirdiklerinde buralarda çok önemli ilmî ve kültürel değişiklikler meydana gelmiştir. İslâm medeniyetinin Avrupa’yı aydınlatması Rönesans’a kadar devam etmiş, Rönesans’ın ve aydınlanmanın sebebi İslâm kültür ve medeniyeti olmuştur. Nitekim o devirde Kurtuba, Sevilla, Palermo ve Granada gibi İslâm hâkimiyetindeki şehirlerde ilim ve kültür meşaleleri parlarken, Paris, Roma gibi diğer Avrupa şehirleri karanlık dünyalarında ve cehalet denizinde yüzüyorlardı. Endülüs, II. Abdurrahman, el-Hakem ve Mansur’un idaresinde iken (912-1002) bir milyondan fazla insanın yaşadığı Kurtuba’da 200.000 ev, 60 saray, 600 cami, 700 hamam, 17 üniversite ve 70 halk kütüphanesi vardı.

AVRUPA’NIN EN İLERİ TEKNOLOJİSİ ENDÜLÜSTE


Endülüs şehirlerinde sokaklar taş döşeliydi, bugünkü gibi kaldırımlar vardı ve geceleyin de aydınlatılırdı. Aralıksız uzanıp giden binaların önünden, sokak lambalarının ışığında on kilometre yürümek mümkündü. Arap mühendisler, Guadalguivir nehri üzerinde on yedi kemerden meydana gelen bir köprü yapmıştı. I. Abdurrahman’ın ilk işi suyolu yaparak Kurtuba’da, evlere ve bahçelere bol su getirtmek olmuştu.

BÜYÜK BİR MEDENİYET KURULDU


“Endülüs fatihlerinin dil, edebiyat, din ve diğer içtimaî müesseselerinin tesir ve cazibesi o derece büyük oldu ki fiilen İslâm dinine girmiş olmamakla beraber şehirlerde yaşayan Hıristiyan ahalinin çoğu Müslümanvâri bir hayat yaşıyordu. O devirde Endülüs’te hemen herkes okuma-yazma biliyordu. Buna mukabil aynı asırda Hıristiyan Avrupa’da çoğunluğu kilise mensubu pek az kimse ancak bazı bilgi kırıntılarını elde edebilmiş bir durumdaydı. Endülüs İslam medeniyetinde tıp, matematik, astronomi, mimari, felsefe, irfan, fıkıh, sanat vs. büyük bir gelişme kaydetmişti. Bütün bunlar Endülüs’te büyük bir medeniyetin kurulmuş olduğunu gösteriyor.

KAYIP MEDENİYET ENDÜLÜS MEDENİYETİDİR


Endülüs, kıta Avrupa’sının en batısında yer alır. Afrika’yla arasında Cebel-i Tarık boğazı var. Avrupalılar kayıp medeniyetin bugünkü İspanya’da olduğuna inanıyor. Gerçekten İspanya’da kayıp bir medeniyet vardır. Fakat bu, Avrupalıların zannettiği gibi Atlantik değil aslında Endülüs medeniyetidir.

İHTİLAFLAR MEDENİYET IŞIĞINI SÖNDÜRDÜ

Endülüs’te dikkat çeken husus, Arap, Berberi, Avrupalı unsurlardan müteşekkil Müslümanların birlikte bu medeniyeti kurmuş olmalarıdır. Müslümanların dayanışması ve birliği burada büyük bir medeniyet vücuda getirmiştir. Endülüs’te bazı noktalarda İslam âleminin diğer coğrafyalarından daha ileri seviyede bir gelişme kaydettiği müşahede ediliyor. Birlikte hareket ettikleri, farklı dil ve kültürleri bir potada yoğurdukları bu coğrafyada Müslümanlar büyük bir medeniyet inşa etmişlerdir. Onların bu ruhu Endülüs’te taş işlemeli yapılara yansıyarak ölümsüzleşmiştir. Bu nedenle Müslümanların orada bıraktığı eserler hâlâ yaşamaya devam ediyor. Fakat ne zaman ki Endülüs’te Müslümanlar birbiriyle uğraşmaya başladı, her kabile ve kavim kendi başına hareket etti, kurulan medeniyetin ışığı da sönmeye başladı. Endülüs şehirlerini aydınlatan sokak lambaları söndüğü gibi evlerin bile ışığı söndü. Taşlara işlenen aşk ve sanat, gam ve kedere döndü. Gemileri yakarak burayı fetheden Tarık bin Ziyad, bir gün Müslümanların oradan dönmek için gemi bulamayacağını aklından bile geçirmemişti. Tarık bin Ziyad bir daha geri dönmemek ve orayı ebedi bir yurt yapmak amacıyla gemileri yakmıştı. Fakat Müslümanlar birbiriyle uğraşınca zalimler onları katliamdan geçirdi.

ENDÜLÜS’ÜN RÖVANŞI ANADOLU’DA ALINDI

Anadolu coğrafyası ile Endülüs arasında büyük bir benzerlik vardır. Tarihi süreç içerisinde baktığımızda Türkiye ve İspanya’nın coğrafi konumları özel bir önem arz ediyor. Şöyle ki; İspanya, Avrupa’nın en batı ucu, Anadolu ise en doğu ucunu teşkil ediyor. İkisi de kıtaları birbirinden ayıran ve de birleştiren boğazlara sahiptir. Bu bağlamda bakıldığında Müslümanlar öncelikle Avrupa’yı Batı’dan fethetmeye çalışmış ve İspanya üzerinde bir Endülüs medeniyeti tesis etmişlerdir. Fakat maalesef Endülüs medeniyeti batılıların gaddarca saldırılarıyla tarih sahnesinden silinmiştir. Ama ilginçtir aynı dönemde İstanbul fethedilmiştir. Yani adeta Allah(c.c) Endülüs’ün rövanşını, ümmete Avrupa’nın en doğusunda vermiştir. Bu manada Anadolu’nun çağdaş Endülüs olduğu fikri ortaya çıkıyor.