Son dönemlerde hayatımızın sanallığı mı belirginleşti, yoksa yaşadığımız hayatta bir anormallik mi var?
Sanki hiçbir şey yerli yerinde durmuyor…
…Taş yerinde ağır olmuyor…
Ekmek, para doyurmuyor kimseyi, ruhumuz mu açtır, nedir?
Aşk, aşk gibi değil… İş, iş gibi değil…
Hayat, hayat gibi değil…
Kadın, kadın gibi değil… Erkek, erkek gibi değil…
Velhasıl dünya, dünya gibi değil…
Yönlendirilen, senaryosunda başkalarının imzaları olan hayatlar yaşıyoruz; farkında olmadan…
Kendimize ait doğrularımız yok ki, onları savunacak cesaretimiz olsun.
Çünkü manipüle edilmiş, iğdiş edilmiş beyinler kendi hayatlarına sahip olamıyor.
Hepimiz çığlık çığlığa bağırıyoruz belki: Düşünceye özgürlük, biraz hoşgörü, biraz adalet diye…
Kendi hayatımızdaki adaletsizlikleri görmezden gelip başka hayatlara
adalet dağıtmaya, içimizi cehenneme çeviren acılarımızı unutup başka hayatlara acımaya alıştık…
Çünkü; Böylesi daha kolay… Böylesi daha steril…
En azından ellerimiz kirlenmiyor…
Ruhlar kirlenmiş kime ne(!) Kim görüyor, kimin ruhunu…
Başkalarının aşklarını eleştirirken yanı başımızda duran adamı ya da evimizde bizi bekleyen kadını unuttuk…
Kendi aşkımızı başkalarıyla kıyaslarken içimizdeki yetinememe hissi ağır bastı
ve aşkı da küçümser olduk…
Bizim yaşayamadığımız aşkı başkaları niye yaşasın ki, biz aşık değilsek kimse aşık,
kimse mutlu olmasın; ayıplayalım ki unutsun herkes sevginin gücünü…
Çünkü; Böylesi daha kolay… Böylesi daha steril…
En azından ellerimiz kirlenmiyor…
Ruhlar kirlenmiş kime ne(!) Kim görüyor, kimin ruhunu…
Senaryosu başka eller tarafından yazılmış hayatlarımızda yine başkalarının düşünceleri hakim olsun,
kendi dinimizi başkalarından öğrenelim; onlar söylesin biz inanalım.
Peygamberi, iftira atıldığında; onunla ilgili karikatürler yapıldığında savunalım hiç tanımadan…
Tepkiler Muhammedi olsun olmasın kimin umurunda.
Biz vicdanımızı rahatlatalım.
Birileri yazsın, biz oynayalım…
Çünkü; Böylesi daha kolay… Böylesi daha steril…
En azından ellerimiz kirlenmiyor…
Ruhlar kirlenmiş kime ne(!) Kim görüyor, kimin ruhunu…
Kızlarımız başörtüsüyle okula gidemiyor mu?
Unutalım, paraları olanlar yurtdışında okutsunlar kızlarını, parası olmayanlar da evlendiriversin bir zahmet;
ya da başlarını eğip başörtülerini çıkarsınlar; mağlup, kimsesiz hissetsinler kendilerini, çok mu dert…
Muhalefet, sorunu çözemediniz der. Hükümet çözüm arayışlarının sürdüğünü söyler, olur biter.
Bize ne yaşananlardan, bizim hayatımız değil ki bu…
Komşularımız aç olsun ne çıkar, yardım programları var ya..
Onları izleyip birkaç damla gözyaşı akıtacağız ve üzüldüğümüzü,
elimizden bir şey gelmediğini söyleyeceğiz hesap gününde…
İşlerimizi layıkıyla yapmayacağız çünkü, patronlarımız bunu hak etmiyor,
biz onlar için çalışıyoruz, ömrümüzü tüketiyoruz ya bu yeter bize…
Bir sürü bahanemiz var ve o bahaneler bizi koruyacak savunmalarımızda…
Bize ne hayattan bizim hayatımız değil ki bu,
yaşayıp gidiyoruz işte kendi hayatımızın figüranları olarak.
Çünkü; Böylesi daha kolay…
Böylesi daha steril…
En azından ellerimiz kirlenmiyor…
Ruhlar kirlenmiş kime ne(!) Kim görüyor, kimin ruhunu…