"Aşk, imkansız olanı ümit etmektir. Şöyle ki: Biz âşık olduğumuzu düşündüğümüz insana, ne kadar olumlu sıfat varsa farkına varmadan yükleriz. O insanın bizim bir parçamız olmasını ve sadece bizi mutlu edecek işlere sahip olmasını isteriz. Bizi terk ettiğinde bile, bizi aşağıladığında bile bundan gizli bir mutluluk duyarız. Öyle bir şeydir ki aşk, sizin ruhunuzu olduğu gibi tutkunuzun emrine vermenizdir, zekânın, tutkunun bir kölesi olmasıdır. Artık nesnellik, sağduyu bitmiştir. Aşk olağan bir duygudur, sıradan bir duygu değildir. Olağandır çünkü her insan aşkı yaşar. Sıradan bir duygu da değildir; çünkü sık yaşanmaz. Gerçek aşk ise yaşadığınız bütün öteki düşüncelerin üstüne çıkar ve sizi kendi amaçları doğrultusunda yönlendirir ki, bu yolun sonunda bazen ölüm ya da başka birini öldürmek bile olabilir. Aşk, hayatı sıradanlıktan kurtaran duyguların en önemlisidir. Aşk, bir delilik halidir. Çünkü aklın devreden çıktığı, tümüyle o tutkunun emrine girildiği bir haldir."