Türk Alfabesi, diğer adıyla Orhun Alfabesi, tarihin bilinen en eski alfabesi olma özelliğini taşır. Tarih kaynaklarında izine sıkça rastlanan bu alfabe yoğun olarak Moğolistan, Kazakistan, Çin coğrafyasında görülmesinin yanında İskandinav ve Latin ülkelerinde, hatta Roma dönemindeki kalıntılarda da görülmektedir.
Antik Türk Alfabesi nin bu denli geniş bir coğrafyada görünüyor olması bir tesadüf ya da yanılgı değil bilakis bu köklü alfabenin tarihin en eski devirlerinden bu yana kullanılıyor olması ve bu yazıyı kullanan toplumların kendi kültürlerini göç ettikleri coğrafyalara da taşımış olmasından kaynaklanmaktadır.
Antik Türk Alfabesinin kökenine indiğimizde karşımıza ilk olarak Göktürk döneminde yazılmış Orhun abideleri çıkacaktır. Bu yazıtlar Göktürk ve Uygur Devletleri döneminde bilge kişilerce yazılmış, daha çok hükümdarlar ve ülkenin geçmişi hakkında bilgiler içeren kitabe şeklindeki yazılardır. Bu yazıtlar M.s. 550’li yıllarda yazılmış, günümüze kadar orijinal halleriyle okunabilecek şekilde bulunur durumdadır.
Orhun abidelerinde karşımıza çıkan Türk Alfabesi, daha eski dönemlere gidildiğinde Kurgan adı verilen anıt mezarlarda silah ve eşyalar üzerine yazılmış haliyle de karşımıza çıkarlar. Ölümden sonra hayata inanan Türk toplumları, ölülerine çok önem verirler ve önde gelen devlet büyüklerine anıt mezarlar yaparak bu mezarın içerisine sevdikleri eşyaları koyarlar. Yapılan pek çok arkeolojik çalışmada Kurgan mezarlarındaki eşyaların üzerine işlenmiş Antik Türk Alfabesiyle karşılaşmaktayız.
Tarihin daha eski dönemlerine gittiğimizde "Antik Türk Alfabesi" ne Roma döneminde rastlayabiliyoruz. Roma Medeniyetinin kurulduğu dönemlerde Roma Harfleri olarak gördüğümüz Alfabe’nin kökeni ile ilgili yapılan çalışmalarda bu yazının “FUTHARK” adı verilen biz yazıta dayandırıldığını görüyoruz. Yapılan etimolojik çalışmalarla bu yazının Asya’da karşımıza çıkan Orhun Alfabeleriyle aynı sistem ve grafik detaylarla yazıldığı bilim dünyasınca kanıksanmış bir gerçek olarak karşımızda durur. Zira bu yazının Roma yarım adasına bir Türk Toplumu olan Etrüksler tarafından getirildiği bilimsel olarak doğrulanmış bir tezdir.
Roma dönemine paralel olarak, özellikle İskandinav ülkelerinde gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkan eşyaların üzerinde de aynı Antik Türk Alfabesinin izlerine rastlıyoruz. Kafkas/Hazar bölgesinden göç eden toplumlarca Avrupa kıtasına taşındığı düşünülen bu yazı kuralı, etimolojik çalışmalarla Türk Alfabesine dayandırılmakta ve bilimsel olarak kabul görmektedir.
Türk Alfabesinin kökenine indikçe şaşırtıcı bilgiler ortaya çıkmaktadır. Zira Türk Alfabesi olarak karşımıza çıkan Runik alfabenin Sümer Döneminde kullanılan Dünyanın İlk Alfabesiyle büyük ölçekte benzeşmesi şaşırtıcıdır. Bilimsel çevrelerce Sümer Yazıtlarından evrilerek oluştuğu kabul edilen Türk Alfabesinin kökeni, Türklerin kökeninde olduğu gibi Sümer Medeniyetine dayanmaktadır.
İnsanoğlunun yazıyı bulma serüveni önce Resim Çizme merakıyla ortaya çıkmıştır. Günümüzden 30.000 yıl önce resimler çizmeye başlayan ilk asya insanları, zamanla çizdiği resimlere anlamlar yüklemeye başlamıştı. Önceleri amaç olan resim, sonraları anlamları ifade etmek için birer araç olarak kullanılmaya başlandı ve semboller haline gelerek okunması amaçlanarak gelişti. Bu gelişim zamanla resimleri sembollere, sembolleri ses anonslarına, bu anonsları da harflere çevirerek alfabe haline getirdi.
Tarihi bu ilk alfabesi tarih serüveni içerisinde önce Asya İnsanları, sonra Sümerliler, sonra da Asyaya göç eden İlk Türkler tarafından sahiplenilerek günümüze kadar ulaştırıldı. Doğuda Runik (Orhun Alfabesi) olarak varlığını devam ettiren bu yazı tekniği batıda Latin Alfabesi olarak karşımıza çıkmaktadır.