Usta Yazar Yaşar Kemal Hayatını Kaybetti

92 yaşındaki usta yazar Yaşar Kemal, tedavi gördüğü İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde hayatını kaybetti.


Yapıtları pek çok dile çevrilen, Paris'te kurulan Dünya Kültür Akademisi üyeliği olan, uluslararası birçok ödül alan ve Nobel ödülüne aday gösterilen, asıl adı Kemal Sadık Göğceli, Yaşar Kemal hayatını kaybetti. Kürt sorununa ömrünü adayan yazar, Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma çağrısı yaptığı tarihi günde öldü.

45 GÜNDÜR YAŞAM SAVAŞI VERİYORDU

"Çukurova'nın Homeros'u" 92 yaşındaki Kemal, uzun süredir İstanbul Üniversitesi'nde tedavi görüyordu. Kemal, akciğer enfeksiyonu ve kalp ritim bozukluğu sebebiyle 14 Ocak'ta İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesine getirilmişti.

ZATÜREDEN VEFAT ETTİ

Yapı Kredi Yayınları'ndan yapılan açıklamada, Türkiye'nin evrensel yazarı Yaşar Kemal'in kaybedildiği hatırlatıldı. Türkiye'nin en büyük edebiyatçılarından Kemal'in, zatürreye bağlı solunum yetmezliği rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yapılan tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdiği ifade edilen açıklamada, saat 16.46'da vefat eden yazarı kaybetmenin derin üzüntüsü içinde olunduğu belirtildi.

PAZARTESİ GÜNÜ TOPRAĞA VERİLECEK

"Büyük usta, kendi deyimiyle benzettiği 'dünya denen binbir çiçekli bahçe'yi terk ederken, geride bıraktığı yapıtlarıyla bize her zaman yol gösterecek ve kalbimizde yaşamaya devam edecektir" denilen açıklamada, Kemal'in cenazesinin 2 Mart Pazartesi günü Teşvikiye Camisi'nde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verileceği belirtildi.

BAŞBAKAN DAVUTOĞLU'NUN TAZİYE MESAJI

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Yaşar Kemal'in vefatı nedeniyle yayımladığı taziye mesajında, "Kürt Kökenli bir aydınımız ve ülke meselelerinde söyleyecek çok sözü olan Yaşar Kemal'i Çözüm Süreci nihai aşamaya gelmeden sonsuzluğa uğurladığımıza üzülürken, birlik beraberlik ve kaderdaşlığımız yolunda kat ettiğimiz mesafenin onu memnun ettiği umuduyla teselli buluyoruz" dedi.

USTA YAZAR'IN ÇOCUKLUĞU

Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan bir aileden dünyaya geldi.Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu. Ailesi, Birinci Dünya Savaşı'ndan dolayı Adana'nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite (bugün Gökçedam) köyüne yerleşti. Beş yaşındayken, babasının camide öldürülüşüne tanık oldu. Ortaokul döneminde çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği (1941), Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk (1942), Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği (1941-42), pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı.


SANAT HAYATI

1978 yılında yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe koyulduğunu ve okula başladığında "yaşlı halk şairleriyle çakıştığını" anımsadığını belirtti.İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı "berbat" çalmaktaydı. Bunun nedenini şu sözlerle dile getirdi:

"Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni. Okulda, düğünlerde bayramlarda beni hep Aşık Mecitle çakıştırırlardı. Aşık Mecitle Kadirlide bir kahvede bir gece sabaha kadar çakıştığımı şimdi iyice anımsıyorum."

Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurovadan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayınladı. 1944 yılında ilk hikâyesi Pis Hikâye'yi yayınladı. Bunu, Kayseri'de askerlik yaparken yazmıştı. Bebek, Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950'lerde yayımlandı.

Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi.

1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54'te bitirdi.Romanı yazma nedeni eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde geçtiğini, dayısının "en büyük" eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936'lara kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş Savaşı'nda Kadirli'yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü Remzi Bey olduğunu söyledi. Remzi Bey'in kendisine, ilk İnce Memed hikayesinde "Çakırdikeni" diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal'le "eşkıyalığın felsefesini" yaptı.

Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan eseri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Romenceye ve diğer dillere çevrildi.

SİYASET HAYATI

17 yaşından bu yana sosyalist politikanın içindedir.1961 Anayasası'ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi'ne 1962'de katıldı.Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal,TİP'te sekiz yıl çalıştı ve yöneticilerden biriydi.

1987'deki bir söyleşisinde Türkiye'de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Aynı söyleşideki "Nasıl bir sol modelden yanasınız?" sorusuna, şu cevabı vermiştir:

"Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için, bilinçli olarak kullanılmışlardır, emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."

TİP'ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı.Sovyetler Birliği çökmesinin, sosyalizmin de çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993'teki bir söyleşisinde dile getirmiştir.