18 Mart Çanakkale boğazı yenilgisinden sonra Müttefikler, karaya asker çıkarmak suretiyle Gelibolu Yarımadası’nı ele geçirmeye karar vermişlerdir. 25 Nisan 1915’te Müttefik kuvvetler, Seddülbahir ve Arıburnu’na donanmanın ateş desteği altında asker çıkarmaya başlamışlardır. Seddülbahir’de, Sarıtepe güneyi, İkiz Koyu, Teke Koyu, Ertuğrul Koyu, Morto Koyu’na çıkarma harekâtına başlamışlardır. İlk hedef olarak Alçıtepe ele geçirilecek, Kilitbahir platosuna ilerlenerek merkez tabyaları susturulacak, boğaz giriş bölgesi elde edilecekti.
Seddülbahir kıyılarına çıkarma yapan İngiliz kuvvetleri, bu kıyıları savunan kahraman Türk askerinin çok şiddetli mukavemeti ile karşılaşmışlardır. Bu çıkarma sırasında 26’ncı Alayın 3’üncü Taburu da her türlü takdirin üzerinde bir cesaret ve kahramanlıkla Müttefik kuvvetlere karşı mücadele etmiştir. Bu taburun komutanı Binbaşı Mahmut Sabri Bey, taburun yarı mevcudunu kaybettiği hâlde çekilmeyi düşünmemiş ve karşı taarruzla zafer azim ve kararını muhafaza etmiştir. Bu sırada Alaya bağlı beş mangadan oluşan bir takıma, başında subay kalmadığı için Ezineli Yahya Çavuş komuta etmiş ve Ertuğrul Koyu’nu 12 saat savunarak çıkarma yapan İngilizleri bertaraf etmiştir.
1962’de Seddülbahir köyünün iki km batısında Göztepe mevkiinde Yahya Çavuş ve arkadaşları için inşa edilen anıta yazılmış olan:
“Bir kahraman takım ve Yahya Çavuş’tular,
Tam üç alayla burada gönülden vuruştular,
Düşman tümen sanırdı bu şahane erleri,
Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular.”
sözleri Yahya Çavuş ve nice Yahya Çavuşları anlatmaktadır.
25 ve 26 Nisan günlerinde, Türk askerinin direnişi karşısında çok büyük zayiat veren İngiliz kuvvetleri hedefleri olan Alçıtepe’yi ele geçirememişlerdir. Donanmanın ateş desteği ve takviyeler ile kıyıda tutunabilmişlerse de bu mevkii ele geçirmek amacıyla birkaç kez daha girişimde bulunmuşlardır. Bu amaçla tekrar harekete geçen 2 İngiliz, 1 Fransız tugayından oluşan Müttefik ordusu, 28-30 Nisan 1915 tarihleri arasında yapılan 1’inci Kirte Muharebesi’nde Türk askerinin savunması karşısında başarısızlığa uğramış ve ilk mevzilerine geri dönmek zorunda kalmıştır. 2’nci Kirte Muharebesi’nde (06-08 Mayıs 1915) de 2 tümenle taarruza başlayan Mütetfik kuvvetleri Türk birliklerinin karşı taarruzlarıyla geri püskürtülmüştür.
Arıburnu Cephesi’nde Türk birliklerinin 19 Mayıs’ta başlattığı taarruzun başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Müttefik kuvvetlerin komutanı General Hamilton, bu durumdan yararlanarak Yassıtepe-Alçıtepe hedeflerini ele geçirmek amacı ile taarruza karar vermiştir. Taarruzunun ara hedefi olarak üçüncü defa Kirte köyüne yönelmişlerdir. 3’üncü Kirte Muharebesi (04-06 Haziran 1915) olarak adlandırılan bu muharebede, İngiliz ve Fransız kuvvetleri mevzilerimize 200 - 400 metre kadar girmişse de Türk ihtiyat birlikleri devreye girerek kısa zamanda bu girmeleri durdurmuştur. Bundan sonra Fransız Kolordusu, Kerevizdere sırtlarına yönelmiştir. 21-22 Haziran 1915 tarihleri arasında yapılan 1’inci Kerevizdere Muharebesi’nde, Türk savunması karşısında Fransız taarruzları bir sonuç vermemiştir.
Seddülbahir bölgesi muharebeleri içinde Türklerin en çok zayiat verdikleri muharebe, 28 Haziran-05 Temmuz 1915 tarihleri arasındaki Zığındere Muharebesi’dir. Zığındere’yi ele geçirmek isteyen İtilaf kuvvetleri bu muharebede hedeflerine ulaşamamışlardır.
Kerevizdere sırtlarını ele geçirmek için deniz ve kara topçularınca desteklenen İngiliz ve Fransız tümenleri tekrar taarruza geçmişlerdir. 2’nci Kerevizdere Muharebesi (12-13 Temmuz 1915) olarak adlandırılan bu muharebede Türk kuvvetlerinin karşı taarruzları ile İtilaf kuvvetlerinin ilerlemesi durdurulmuştur. Seddülbahir bölgesindeki harekât, diğer bölgelerde olduğu gibi Ağustos ayından itibaren mevzii muharebesine dönüşmüştür.
Mustafa Kemal, o günlerdeki kanlı muhabereyi anlatıyor:
"10 Ağustos 1915. Conkbayırı'nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzere idi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım.
Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri gideyim. Size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız dedim. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı'nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30'da kıyametler kopmuştu İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım elimi göğsüme götürdüm kan akmıyordu. Olayı Yb. Servet Bey'den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece yani 10 Ağustos günü beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.
Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale'nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular."
Çanakkale Savaşı sonunda, İtilaf devletleri denizden ve karadan Boğazı aşamayarak Aralık 1915’ten itibaren çekilmeye başlamışlardır. 8-9 Ocak 1916 gecesi, Seddülbahir’deki son birliğin de geri çekilmesiyle Çanakkale Cephesi’ndeki muharebeler Türklerin zaferiyle sona ermiştir.
Mustafa Kemal, Türk ulusunun ve ordusunun yiğit evlatlarını kendisi anlatıyor:
"Bombasırtı Olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiç bir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur."
“Çanakkale Geçilmez” özdeyişini tarihe, "Çanakkale Geçilmez" övüncünü Türk ulusuna armağan eden büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK başta olmak üzere Çanakkale’nin eşsiz kahramanlarını, Türk ulusunun ve ordusunun yiğit evlatlarını minnet ve şükranla anıyoruz.