Son makası attık hayallere… Bütünlüğü parçalarcasına kestik bağları! Darmaduman ettik ortalığı. Varılacak birçok kapıyı hiçbir zaman açılmayacak şekilde vurduk koca koca kilitlerle.
Paslanmış kapılar ardında şimdi hayallerimiz. Küflü toz pembe bulutlarımızla, yamalı gökkuşağı renklerimizle, bir tutam ayrılığımızla noktaladık eskimeye yüz tutmuş aşkımızı.Ve parçalanmış ruhlarımızda eriteceğiz bize dair her bir şeyi.Ayağımızın altındaki güzellikleri çiğneyecek kadar gözümüz dönmüş, kanlı gözlerimizle etrafı seyre koyulmuş olan aşk kokan ilkbaharları eriteceğiz…Akları salacağız en koyu karanlıklara, karaları bel bağlayacağız ayrılığın diyarlarına. Ağustos böceği miskinliğiyle salıvereceğiz her şeyi. Sana dair, bana dair, bize dair her şeyi!
O asil hülyalarımızın son ipini çektim bugün. Bırakıverdim en koyu karanlıklara. Gözyaşlarının havuzunda sellerle serpiştirdim önüne. Akıp giden sonu gelmeyecek yepyeni zamanlar verdim sana. Her bahar tekrar tekrar açacak zamanlar. Seni bende yok ederek beni sende imkansızlaştıracak zamanlar…
Ruhunu taşıyan bedenin esaretine kapılıp yap bildiklerini! Sıcaklığın doruğunda eriyen kum tanesi gibi vahasız çölde bırak paslı ruhunu.
Son cümlelerimde bıraktım sana dair öznelerimi. Sana ait olan her şeyi. Son durakta bıraktık aşkı.
İki farklı yolcu iki ayrı istikamete yol alır aynı yollardan.
Ve git ayrılığın yanık kokusu duyulmadan…
Beni kaybetmek istemediğini söylüyorsun. İnsan kaybetmek istemediği bir şeyin neden yanından gitmek ister? Yalan söylediğini anlamamam için gözlerimin içine bakıyorsun. Çünkü öyle demişti biri, konuşurken gözünü gözünden ayırmayan insanlar hep doğru söyler. Ama ben bazen yere bakıyorum? Sana inanmalı mıyım? Sen olsan, sana inanır mıydın?
Benim yerimde olup kendine bak istiyorum. Üzgün olduğundan bahsediyorsun. İçeride sözlerini çok sevdiğim şarkı sonuna yaklaşıyor. Böyle olmamasını istediğini söylüyorsun. Düşünüyorum. Düşünürken alnına bakıyorum, sonra dudaklarına, en son gözlerine. Utandığımda yere baktığımı bildiğin için yere bakmamak istiyorum. “Ne yapacağız?” diyorsun. İçimden; insan, “ne yapacağız?” sorusunu sordurtan kişilerle birlikte olmamalı diyorum.
Üzülmüyorum. O andan itibaren ne diyeceğini biliyorum. Artık alışıyorum, hiç şaşırmıyorum ki. Şarkı söyler gibi söylediğin seni seviyorumları özleyeceğim. Yine içimden konuşuyorum tabii. Hatırlayacağım çok şey olacağı için seviniyorum. Yüzüne bakarak ne de çok şey düşünüyorum. Ama o ara konuşamıyorum. Anlatsam da anlamayacağını bildiğimden, susuyorum. Susuyorsun. Sonra devam ediyorsun. “Daha iyi olucak, hem bazen konuşuruz ben senin hep yanındayım” diyorsun. Sence yalan mı söylüyorsun? Kelimelerinin ne kadar gerçek olduğunu yalnız sen biliyorsun. Ardından da; “Bensiz de mutlu olucaksın inan bana” diye ekliyorsun. Sanki elimden tutup beni senden çok kimsenin sevemeyeceğine inandıran kişi sen değilmişsin gibi, sensiz mutlu olacağımı söylüyorsun. Gece kesin uyumadan önce bu dediklerini düşüneceğim. Sonra içimden; “Bu dediklerini unuturum inşallah” diyorum.
Bugünlerde kelimelere ne kadar da çok anlam yüklüyorum. Yüzümü çevirdiğimi görürsen gidersin diye korkuyorum. Gitmemeni istiyorum aslında ama sonra da; “Bırak gitsin” diyorum. Kabulleniyorum. Dediklerini kabulleniyorum. Sonra, ben yüzümü yerdeki parkeye çeviriyorum. Demek ki aşk utanmak gibi bir şeymiş diyorum o ara tabii sen yine duymuyorsun. Demek ki diyorum, bir insan birlikte olacağı insanla tabii ki mutlu olmalı ama birlikte mutsuz olmayı göze alamayan birine aşık olmamalısın diyorum. Çünkü o mutsuz olduğu zamanlarda sarılanlardan değil diye devam ediyorum. Bu cümleleri tekrarlıyorum. Duymuyorsun.
Senden vazgeçtim çünkü sana öğretemediklerimden sorumlu tuttum kendimi. Özveriyi, emeği, sevmeyi, düşünmeyi öğretemediğim için suçladım yüreğimi! Sonra düşündüm ve dedim ki: Hamurunda yoksa öğrenmek, sen ister aşk vaat et, ister cennet!
Biliyorum, bu vazgeçiş için sana kızmaya hakkım yok, bu son en başından zaten belliydi. Sana sitemlerle dolu satırlar yazmayacağım, çünkü aşk bu değil, aşk yaşatılır, aşk alkışlanır, senin elinden kaçırdığın ve benim başkasında yakaladığım aşka herşeye rağmen pişmanlıkla ve utanarak alkış tutmuyorum.
Sana yalanım hiç olmadı, bunun için seni inandırmaya çalışmayacağım, keşke seni yalan bir aşkla sevseydim, belki böylesine sızın kalmazdı içimde, bana değilde aşkıma söylediğin sözler çok ağır geldi ama yinede teşekkürler; hayatta hiçkimsenin bu denli sevilmeyi haketmediğini öğrendim sayende.
Kaç kez kimlik değiştirdim ben bu aşk için biliyormusun; birgün ardına bakmadan giderek unuttuğun oldum, birgün geldi hiçbirşey olmamış, sanki hiç unutmamış gibi tozlu raflardan çıkartıp tekrar hatırladığın oldum, belki bir an sevdiğin, sırf sevdiğin için değil değişmezim olduğun için, herşeye göz yumarak, sanki yalnız benimmişsin gibi sevip imkansızın oldum, gururu atıp bir kenara seni bir defa görebilmek adına gurursuzun oldum, kimi gün kimi gece aklına düşüp sızlayan vicdanın oldum, tamda herşey bitti artık bu son dediğim zamanlarda kendini yeniden hatırlatmak zorunda olduğun hissin oldum, sonra yine unuttuğun, sonra yine hatırladığın ve daha neler neler...