Cengiz Han genel olarak türk olduğu kabul edilir. Cengiz Han Moğolca ayrıca Türkçe konuşurdu. En önemlisi Cengiz Han konuşmalarında kendini Türk olarak tanıtmıştır. Cegiz Han’ın soyu Çinliler’ce Türklere dayandırılır.Bu Türkler isebir bakıma Kök-Türkler’in devamıdır. Cengiz Han dış görünüş olarak Kök-Türk kağanları gibi kumral ve açık renk gözlüdür. Cengiz Han, bugünkü Afganistan’da kendisini ziyeret eden Kadı Vahideddin Fuşanci’ye ”Peygamber efendimiz Hz.Muhammed her şeyi önceden bilmiş diyorsunuz; acaba benim ortaya çıkışım için bir şey demişmidir ?” diye sormuş; kadı da “Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız” demiş olduğunu söylemiş ve Cengiz Han da bu sözü beğenerek kendisinin Türk olduğunu belirtmiştir.
Bir Arap, Cengiz Han’ın oğlu Ögedey Kağan’a, babasını düşünde gördüğünü ve kendisine bir söz söylediğini iletmiş Ögedey Kağan ona ”Babam bunu sana hangi dille anlattı” diye sormuş. O da Arapça anlattı dediğinde Ögedey, babasının Türkçe ve Moğolca’dan başka bir dil bilmediğini söylemiştir. Bu nakledilen olayları derlediğimizde Cengiz Han, Türk soyundan geldiğini açıkça söyleyebiliriz.
Moğol tabirini tarihe tanıtan Çengiz Han olmuştur. Kendisinden önce Moğollar’a ne dendiği tam olarak belli değildir. Çengiz Hanın’in “Moğol” topluluğu etnik değil, bir bakıma “Osmanlı” tabiri gibi siyasî bir tabirdir. aralarında Türkçe konuşan veya Türk olan boylar ve uruklar da vardır. Kaşgarlı Mahmud, Tatarlar’ı, ayrı lehçeleri olan bir Türk kavmi olarak göstermiştir. On Üçüncü Yüzyılda ise büyük Çengiz İmparatorluğunu gezen Marko Polo, “Tatar” kelimesini Türkler’le Moğollar’ın ikisini birden kapsayan bir deyim olarak kullanmıştır. Türkler “Tatar”ı Türkler’in bir parçası ve doğu Türkçe’siyle konuşan Türkler olarak kabul etmişlerdir. Âşıkpaşaoğlu, tanınmış tarihinde Süleymanşah’la birlikte Anadolu’ya gelen Türkleri “elli bin miktarı göçer Türkmen ve Tatar evi” olarak kaydetmiştir.
Türkler’le Moğollar aynı kökten aynı boydan gelen iki kardeş millet olduğunu söyleyebileceğimiz gibi Çengiz Han, Moğol olmaktan daha fazla Türk’tü. Çengiz’in Türklüğü tarihî geleneklerin dışında tarafsız çağdaş Çinlilerin tanıklığı ile de sabit olduğunu söyleyebilmek mümkün. Profesör Zeki Velidi Togan, 1941’de yayınladığı “Moğollar, Çengiz ve Türklük” adlı küçük eserinde ve 1946’da yayınladığı “Umumî Türk Tarihine Giriş” adlı eserinde Çengiz Kağan’ı 1221’de ziyaret eden Çao-hong adlı bir Çin elçisinin verdiği bilgiyi nakletmektedir. Bu elçi, Çengiz’in eski Şato Türklerinden geldiğini gayet açık olarak belirtmiştir. Çengiz’in tipi hakkındaki tarihî bilgiler de (uzun boylu, kumral saçlı, beyaz tenli, yeşil gözlü) eski Gök Türk kağanlara uymaktadır. Çengiz’in aile adı olan “Börçegin”, “Börü Tegin’in Moğolca söylenişinden ibaret olduğu gibi “Çengiz” kelimesi de “Tengiz” yani “Deniz” kelimesinin Moğolca söylenişidir. Türkçe’de “t” ile başlayan kelimelerin Moğolca’da “ç” ile başladığını Altay dilleri uzmanları ifade etmektedir.
Çengiz’in ailesi eski Türk devlet geleneğine uygun olarak Moğollardan bir kısmı üzerinde beylik eden bir Hanedanı kolu idi. Bu hanedanda Türk geleneklerinin devam etmekte olduğu Çengiz’in oğullarından Çağatay ve Ögedey’in adlarından anlaşılmaktadır. “Çağa” ve “Öge” bilindiği üzere, Türkçe kelimelerdir.
Yukarıda söylenenler ışığında Türk tarihinin iki büyük şahsiyeti olan Çengiz Han ile Temir Bek’i Türk’ten gayrı ve daha acısı Türk düşmanı olarak görmek, göstermek ve düşünmek tarihi tahrip etmekten öteye gidemez.