Bran Şatosu:
Bran Şatosu
Filmlere konu olan ve efsanevi Kont Dracula’nın yaşadığı yer olarak bilinir. 14. yy’da inşaa edilmiştir ve gizemi hala çözülememiştir.Esrarengiz mimarisi ve özellikle içerisinde yer alan el izleri henüz bir kayda tabi tutulamamıştır. Ortada birçok kanıtın ve delilin olduğu söyleniyor ancak az önce de belirttiğim gibi kesin bir bilgiye ulaşmak söz konusu değil. Kont Dracula’nın esirlerini mahzenlere topladığı ve burada işkence ettiği söylenir ve gece yarıları bu şatodan gizemli seslerin yükseldiği de efsaneler arasında.
Alcatraz Hapishanesi:
Alcatraz Hapishanesi
Dünyanın en büyük hapishanesi ve aşılmaz duvarlar olarak nam salmıştır. Ünlü mafya babaları ve seri katilleri konuk eden Alcatraz,disiplini ve mahkumlara yapılan işkencelerle adından uzun süre söz ettirmeyi başarmıştır.Alcatraz hakkındaki en büyük hikaye gece yarıları koğuş kapılarının sessizce kapanması ve yükselen çığıklardır.Bunu ortaya atan Alcatraz’ın bekçiliğini yapmış bir isimdir. Çoğu araştırmacı bu kişinin pskolojisinin bozulduğunu ve söylediklerinin doğru olduğunu ortaya koymuştur.
Edinburgh Kalesi:
Edinburgh Kalesi
İskoçya’nın bir dönem savunma ve saldırı amaçlı inşaa edilen büyük kalelerinden bir tanesi… Bu kale görselliği ve harika mimarisi ile her yıl çok fazla turist çekmekte ve hikayeleriyle birçok insanı konuk etmektedir. Doğruluğu bilinmez ancak bu kalede savaş zamanları ortaya çıkan hayalet davulcunun ve onun çocuklarının efsanesi dilden dile dolaşmaktadır. Gece yarıları nöbet için bekleyen bekçilerin ardı arkası kesilmeyen istifaları da ilginç olan bir diğer nokta.
Renwick Hastanesi, Roosevelt Island, New York
Renwick Hastanesi, Roosevelt Island, New York
Bu terkedilmiş çiçek hastalığı hastanesi, granit kaplamaları, bindirmeli parapetleri, mansard çatısı ile Gotham’ın korkunç tarihini anımsatıyor. Yüz yataklı hastane, önceleri korkunç hastalıklar yüzünden karantinya alınan göçmenleri barındırmış. Devam eden 4,5 milyon Dolarlık restorasyon projesi sonunda 2013 yılında halka açılması planlanıyor. Proje, site üzerinde dev kelebeklerin yerleştirilmesi konulu bir sanat projesini de içeriyor.
Loretto Şapeli, Santa Fe, New Mexico
Loretto Şapeli, Santa Fe, New Mexico
Bu etkileyici Gotik dönem kilisesinin spiral merdivenleri zemin katı merkezi bir taşıyıcı olmadan çatı katına bağlıyor, metal yerine ahşap çiviler kullanılmış bu merdiven tam bir ahşap işi şaheseri.
Söylenenlere göre 1878 senesinde isimsiz bir marangoz ustası merdiveni yapmış ve parasını almadan ortadan kaybolmuş.
Buralara yolunuz düşerse, La Posada de Santa Fe’nin hemen köşesinde Victoria döneminden kalma bir konut, sanatla dolu bir pansiyona dönüştürülmüş, belki burada kalabilirsiniz. 100 numaralı oda eskiden sahibi olan Julia Stabb’ın yatak odasıymış, ve ruhunun buraya dadandığı söyleniyor.
Yaxchilán, Chiapas, Meksika
Yaxchilán, Chiapas, Meksika
Bu belirsiz, 4. yy’dan kalma, Guatemala sınırında Usamacinta Nehri boyunca devam eden, sarmaşıklar tarafından ele geçirilmiş alanda maymun sesleri yankılanıyor. Meksika’nın diğer kalıntılarının arasında “turistlere serbest” bir alan olarak göze çarpıyor. Ziyaretçiler botlarla gelip labirente giriyorlar. Kireç taşından yapılmış binanın cephesindeki “Ay kafatası'”işlemeli, hükümdarlara ithaf edilmiş, alçıdan yapılmış dekoratif paneller binayı süslü kılıyor.
Yaxchilan 9. yy’da esrarengiz biçimde terkedilmiş, ama nehrin her tarafındaki kazıklar, bir asma köprünün kalıntılarıymış gibi görünüyor, ki asma köprü Batı Dünyası’nda çok daha sonra keşfedilmişti.
Rubjerg Knude Feneri, Hjørring, Danimarka
Rubjerg Knude Feneri, Hjørring, Danimarka
1900’lerde inşa edilmiş bu gözcü kulesi, kumun onu yutmaya başlamasıyla 1968’de terkedilmiş. 75 metre uzunluğundaki yapı, kum erozyonları sebebiyle muhtemelen önümüzdeki 10 yıl içinde tamamen kumun altında kalacak. Bu bilgi insana kumun altında bir yerlerde, birçok Antik Viking eserinin olabileceğini düşündürüyor.
Kule denizden en az 656 metre yukarda, 200 metre uzaklıkta inşa edilmiş, tüm kurtarma giririşmlerine rağmen, yıllar içinde kum onu tamamen yutacak.
San Juan Parangaricutiro, Michoacán, Meksika

1943’te Meksika taraflarındaki Michoacan’da meydana gelen volkan patlamasında, San Juan Parangaricutiro ve Paricutin köyleri tamamen lavlar altında kalıyor.
San Juan Parangaricutiro’nun tepesindeki haç kulesi o derece yıkıcı bir lavdan kurtulmuş tek alan, kilisenin sunağı tamamen yok olmuşken, kilisenin diğer tarafı hala girilebilir durumda.
Coral Castle, Homestead, Florida

1100 tonluk kireçtaşı kayalarından yapılmış bu yapı -Stonehenge’den daha büyük- Miami’nin hemen kuzeyinde, 1923-1951 yılları arasında , Edward Leedskalnin adında genç ve bekar bir adam tarafından, düğününden bir gece önce onu terk eden aşkı için yaptırdığı bir ev.
Peki bunun nasıl yapmıştı? Terkedilmiş bu adam belki de Piramitler’in sırrını biliyordu. Diğer detaylar ise; harç kullanılmamış olması, yapının fizik kurallarına meydan okuması, yıllardır bilim adamlarını şaşırtıyor.
Maunsell Sea Forts, North Sea, İngiltere

İngiliz Kraliyet Donanması tarafından 2. Dünya Savaşı sırasında inşa edilen bu esrarengiz Star-Wars kuleleri, şimdi Suffolk, İngiltere açıklarında, Sealand Prensliği olarak da bilinen Güney denizi civarında öylece terkedilmiş. Bu yalnız kuleler için, tuhaftır ki, kendi kendilerini ulus-devlet kabul eden Bates ailesi tarafından telif hakkı talep edilmiş.

Mont Sainte-Odile, Fransa
Mont Sainte-Odile, Fransa
Fransa’nın uzağındaki Vosges Dağları’ndaki bu manastırda antika kitaplar kaybolmaya başlayınca, spekülasyonlar, insanları, hatta polisi bile, gizli geçitlerin olabileceğine inandırdı. Bu düşünce haklı çıktı, bir kütüphane araştırıldığı zaman, kimsenin haberdar olmadığı, ip halatlarla çatıya ve ortak alanlara bağlanan gizli bir geçit ortaya çıktı. Soruşturma açıldı ve hırsızın, bu gizli geçitleri gösteren eski bir haritayı ele geçirmiş bir öğretmen olduğu öğrenildi. Gizem -şimdilik- çözülmüş oldu.
The Circle Goseck (Goseck Güneş Tapınağı)
The Circle Goseck (Goseck Güneş Tapınağı)
Araştırmacılar ve arkeologlar tarafından 1991 yılında Almanya’nın Goseck kentinde bulunan dünyanın en eski güneş tapınağıdır. 7000 yıllık bu güneş tapınağının ortaya çıkarılması ile Mezapotamya’da kurulan ilk gelişmiş uygarlıklar öncesinde de, dünyanın farklı bölgelerinde yaşamış olan toplulukların da gökyüzü ve arkeoloji ile ilgilendikleri ve incelemeler yaptıkları ortaya çıkarıldı. Güneş Tapınağının çapı yaklaşık olarak 75 metre ve iç içe oturtulmuş iki çemberden oluşuyor. Aynı zamanda 2.5 metre yüksekliğinde tahta bir avluya da sahip olan yapıyı diğer güneş tapınaklarından ayıran özellik ise, benzerlerinde 4 kapı bulunurken, Goseck Tapınağında her iki çemberde de 3 ayrı kapının olması. Ayrıca iki çemberin dışında derinliği 1.5 metre, genişliği ise 3.5 metreden oluşan yine 3 ayrı geçidin bulunması. Taş devrinde yaşayan insanları, yapıların giriş kapıları ve büyük çemberleri oluşturan tahta siperlerin gölgesiyle yılın en uzun ve en kısa gününü belirledikleri belirtildi. Bu yapının sadece tapınak olarak kullanılmadığı, düğün, infaz ve cenaze merasimleri içinde kullanıldığı düşünülüyor. Bulunan kemik örnekleri sayesinde kurban ayinleri yapıldığı da tespit edilenler arasında. Avrupa’ nın geçmişine az da olsa bir ışık tutan bu tapınağın kimler tarafından yapıldığı henüz bilinmiyor. Fakat görülen o ki Orta Avrupa’nın tarih öncesi dönemine ait 18 tarih öncesi yapı Goseck Kentinide kapsayan Almanya’nın Saksonya Anhalt Eyaleti’nde bulunuyor. Gizemini koruyan sorular bence:
Teotihuacan (Tanrıların Şehri)
Teotihuacan (Tanrıların Şehri)
Kimler tarafından neden kurulduğu ve neden terkedildiği henüz bulunamamış olan bu şehrin Tanrılar Şehri diye anılmasının sebebi, bir efsaneye göre insanlardan önce Tanrıların burada toplanıp insanları nasıl yaratacaklarını tartışmalarıdır. Kentin kimler tarafından neden yapıldığı bilinmemekte ve bu konuyla ilgili hiçbir yazıt ile karşılaşılmamıştır. Kendi döneminin en büyük 6 şehrinden biri olan bu şehrin İ.Ö 150 yıllarında kurulduğu ve İ.S 650 yıllarındaki çöküşten 100 yıl sonra kadar terkedildiği sanılmaktadır. Kente daha sonra gelen Zapotek ve Mistekler gibi Maya toplumlarının yaşamış olduğu bölgeye ‘’Değerli Adama Yeri’’adı verilmiştir. Daha sonra bulunan bazı yazıtlarda şehirden Tollan adıyla bahsedilmektedir ki, bu isim kayıp başkent Tula’nın diğer bir adıdır. René Guénon’a göre Tula binlerce yıl önce batmış olan bir aydınlanma ve tekamül merkezinin adıydı ve buradan göç etmiş insanlar ismi onurlandırmak açısından bu tür merkezlere bu ismi vermiştir.
Teotihuacan’ın bu kadar büyük bir alana yayılması ise gerçkten şaşırtıcıdır. Kuzeyden güneye 3 km uzunluğunda ve 40 metre genişliğinde gösterişli cadde günümüzde Ölüler Yolu adıyla bilinmektedir. Bu yolun her iki tarafında piramitler ve tapınaklar bulunur. Cadde kuzeye doğru 30 metreye yakın yükselerek , güney yönunden gelen birinin yolu göğe doğru yükseldiğini düşündürtür. Yolun aşağısında duran birinin eşit yüksekliklerden oluşan basamakların, göğe doğru uzanan sonsuz bir merdiven olduğunu ve Ay piramidi ile sonlandığını düşünmesini sağlar. Ölüler Yolu Ay Piramidi ile sona erer. Ölüler Yolunun sol tarafında Güneş tapınağı bulunmaktadır. Doğu tarafında ise 3. Büyük tapınak Quetzalcoatl bulunmaktadır.Bu şehrin gizemleri ve hala cevabı bulunamamış sorular şunlardır:
Teotihuacan kentiyle ilgili en büyük gizem kentte yaşayanların henüz bilinmeyen bir nedenle kenti aniden terk etmiş olmalarının sebebi nedir?
Teotihuacan kentindeki yapıların konumları, Gize’deki piramitler gibi Orian Takımyıldızının yerdeki yansıması olacak biçimde ve aynı zamanda, Queatzalcoatl Tapınağı’ndan hareketle gezegenlerin yerdeki yansıması olacak biçimde düzenlenmesi bir rastlantı mıdır?
Arkeologlar 1906’da Güneş Piramidi’nin belirli bir yüksekliğinde ve ayrıca tapınaklarda kara mika kaplamalarının olduğunu saptamışlardır ki, bölgeye kara mika mineralinin elde edilebileceği en yakın yer Güney Amerika kıtasındaki Brezilya’dır. Bu kara mika kaplamaları Tanrılar Şehrine nasıl ulaşmıştır?