Mevcut tüm tarih kayıtları, Atatürk’ün yurt gezilerini daima deniz ve kara araçları ile yaptığını göstermektedir. Uçağa bindiğine dair her hangi bir anı, kayda ve gazete haberine rastlanmamıştır. Yaverleri tarafından 1933 yılından itibaren tutulan Atatürk’ün nöbet defterinde de, Atatürk’ün uçağa bindiği ile ilgili bir kayıt yoktur.

Atatürk’ün idare ettiği bütün savaşlarda cephenin önünde, askerlerin yanında ateş hatlarına kadar sokulmuş, hatta bu konuda uyarılara ve tavsiyelere aldırmamış olduğu bilinmektedir. Böyle olmasına rağmen Atatürk neden hiç uçağa binmemiştir? Sorusuna cevap bulmak uzun zaman mümkün olmamıştır. Bu sorunun cavabı, bizzat Atatürk’ün kendisinin anlattığı bir anı ile aydınlığa kavuşmuştur.

Tarih, 29 Ekim 1934, Cumhuriyetin 11. Yıldönümü ve Ankara’da Ordu Evin’de kutlanmaktadır. Bu sebeble verilen baloya Atatürk’de katılmıştır. Irak Hava Kuvvetlerine bağlı olan subaylar da baloya davetlidir. Ata, hava subaylarıyla o gece yaptığı konuşmada bir hatırasını anlatıyor,

1910 yılındaydı, Ali Rıza paşa ile birlikte Fransa’daki Picardie manevralarına davet edilmiştik. Manevra sonunda, daha çocukluk çağında olan uçaklarla gösteriler yapıldı. Bundan sonra, manevraya katılan yabancı subaylardan isteyenlerin bu uçaklara bindirileceği ilan edildi. Ben de uçaklardan birine yöneliyordum ki, Ali Rıza paşa bileğimden tutarak; Bilmediğin aş, ya karın ağrıtır ya da baş diye beni uyardı. Uçağa benim yerime başka bir milletten bir subay bindi. Bu uçak havada bir manevra yaptıktan sonra, düşüp yere çakıldı, ben ölümden kurtulmuştum.

Atatürk’ün bizzat anlattığı bu anıdan anlaşılıyor ki, Picardie manevralarında bineceği uçağın yere düşüp çakılması, onun psikolojisinde derin bir etki yaratmıştır. İşte, Atatürk’ün uçağa binmemesini bu etkiye bağlayabiliriz. Gerçekten de hayatı boyunca hiçbir zaman uçağa binmemiştir.


alıntı