Şimdi birisi olsun. Onu tanımakla vakit kaybetmeyeceğim, zamanla her şeyiyle sindirebileceğim biri. Sıradan olmasın istiyorum fakat çok da farklı olmasın. Olduğu gibi, kendi gibi biri benim kastettiğim. Yanında sanki huzur buluyormuşum gibi… Yanından ayrıldığımda bile yanımda hissedeceğim biri olmalı. Hayalci değil yaşayan, sonlu değil devam eden, bitirmeye yakın olmayan; kurtarmaya çabalayan taraf olmalı. Konuşurken konu bulmaya çalışmayalım, konuşmaya zaman yetmesin istiyorum. İstediğim anda değil de beklemediğim bir anda gelsin. Hiç hazır değilken kendini sevdirsin. Ondan önce kurduğum hayallere birlikte gülelim istiyorum.

Beraber saçmalamamız gerek sonra. Sadece bizim anladığımız şeylere gülmemiz… Yapmayı sevmediklerini benle sevmesi gerek. Ama üstünde hep iyi olanı bırakayım istiyorum; olumlu özellikler, güzel davranışlar kazansın. Beni anlatırken onun, onu anlatırken benim gözlerimin içi parlasın. Gurur duyalım bizle istiyorum.

Mükemmel veya mükemmeliyetçi olsun istemiyorum. Olduğu gibi davransın, olduğum gibi kabullensin. Her şeyimiz aynı olmak zorunda değil, farklılıklarla uyumlu olalım. Dinlediğim şarkıdan, kullandığım cümlelerden, seçtiğim sözcüklerden ruh halimi anlasın. Bu yaşadığımız duruma aşk demeyelim ama bitmesin çünkü. O veya bunun gibi değil kendimiz gibi, biz gibi olalım.

Sinirlenince sarılalım; her şeye inat, olan bitene ayak diretircesine. Bu o kadar sıkı olmalı ki kırık olan tüm parçalarımız birleşmeli. Daha çok bağlanmalıyız. Sevmek bu kadar zorken, dünyadan böylesine soyutlanmışken bırakmayalım. Kırılınca kırmak değil, bırakmak ya da. Zor olanı yapmalıyız. Dağılmayalım, dağıtmamalıyız birbirimizi. Ağlamanın hiçbir faydası olmayacak sonradan, hiçbir yarayı sarmayacak, çözüm olmayacak. Çok açık.

Bana bilmediklerimden bahsetmeli. Dinlemediğim şarkılardan hatta. Okumadığım kitaplardan. Öğrenmem gereken haberlerden. Yüzümü güldürmeli sonsuz tebessümlerimle. Konuşmamız gereken bir yığın konu var aslında. Bir o kadar birikmiş sessizlik. Noktalardan çok virgüllere ihtiyacımız var. Paylaşacağımız dünya kadar şey var. Düşününce. Her şeyden önce belki de bozulması gereken bir hayat düzenine. Yalnız seçilmiş… Çok bir şey istemiyorum. Uykunun dibine vurup tembellik edelim. Kahvaltıyı birlikte hazırlayalım sonra. İstediğimiz saatte, kurallara bağlı olmadan. Ya da erken kalkan hazırlasın. Bu aramızda tatlı bir tartışma bile olabilir. Bilmediğimiz yerlere seyahat edelim. Gezelim. Yeri gelsin evden çıkmayalım. Kavga ederken birden gülmeye başlayalım. Aynı anda aynı şeyi düşündüğümüzde bakışarak anlaşalım. Kahkahalar hiç eksik olmasın fakat birlikte sıkılalım; başkalarına ihtiyaç duymadan.

Birlikte alışveriş yapalım. Yorulunca bir yerde saatlerce oturup kahve içelim. Yağmurda ıslanalım; sevmesek bile. Ya da dur. Sevmediyse değiştirebiliriz bu fikri? İçerden seyrederiz yağmur damlalarını. Cama nasıl vurduklarını… Her bir damlanın taşıdığı anlamı öğrenmeye çalışırız. Getirdiği huzuru dinleriz birlikte. Ben hep heyecanla bir şeyler anlatırım, o dinler. Olmaz mı? Sıkılmadan dinleyebilir mi? Neden olmasın. Biliyorum çok fazla hayal hepsi. Çok iyimserim belki de. Fakat emin olduğum bir gerçek var ki sevdiğinizin yalnızca sevgili veya eş olarak kalmadığı. O, zaman geçtikçe birlikte dedikodu yaptığınız bir arkadaş, dertlerinizi paylaştığınız bir dost, hareketlerinize, giyiminize karışan bir ağabey, bir yere gitmeden önce haber verip izin aldığınız bir baba oluyor. Yani herkesiniz oluyor diğer bir değişle. Her şeyiniz.

Anlatmaya çalıştığım şey herkes olabilecek biri. Her şey. Mantıklı başlayan girişler. Başı olan cümleler. Yarın bitecek gibi olan kelimeler değil. Sonsuz heceler mesela. Anlam yüklü harfler. Güzel seçilmiş notalar. Onu mükemmel tamamlayan bir ezgi. Kulaklarda unutulmayacak bir tını. Kıskandıran cinsten bir ahenk. Herkesi hayran bırakırcasına söylenen bir şarkı. Hepsi bu.