Son kırgınlıktı...
Uzun zamandır tadını unuttuğum bir duyguydu; aşk... Kelimeler dolusu cümlelere binmiş geliyordu. Ben aşkı yüz metre öteden tanırdım da " bazen dünyanın en uzak yeri yine insanın kendisi olurmuş ya “benimki de o hesap kendimde tanıyamadım. Adını koyamadım. "Bu nedir böyle oğlum, hiç yakışıyor mu" gibi daha birçok tümceleri sıkış tepiş doldurup bir vagona aşkın geldiği raylarda kafa kafaya çarpıştırdım.
Her biri ağır yaralı şimdi o aşk cümlelerinin... Bu aşkın galibi de o çarpışmadan sağ kurtulan da inkâr cümleleri, sevgili... Sen istediğin kadar "seni seviyorum" de artık o seviyorum'lu cümleler bitkisel bir hayatın içinde. Ne kökleri uzar ne büyür... Bekler öylece ötenaziyi...
Bekler...
Bekler deniz...
Bekler gökyüzü...
Bekler..su döker gözlerim, pencerenin önünde hep bu son dediğim, kırgınlık çiçeğine...