Ölüme mahkum edilmiş bir aşktan bu yazılanlar Gecenin yanağından, savrulmuş yağmurlardan ve toprak kokusundan
Yaşama kafa tutarak geçiyorum gençliğimden Parmak uçlarımda, tüm mahçupluğuyla kalemim ayrılığı kusuyor
Ama ben seni susuyorum dilimin döndüğünce Bütün anlamlarını çaldırıyor kelimeler, anlamsızlığımda
Odama ayak bastığımda ilk önce ölüme mahkum edip kendimi, sonra siliyorum kendi kendimi, sayfa sayfa hayattan
Sırf parmak uçları yanmış bir kağıttan ibaret değildir yazdıklarım Bazen devrilmiş kentlerde konuşuyor şairin sustukları
Bu kent senden uzakta ışıl ışıl kavrulmakta
Yolunu sapıtmış kelimelerin peşine takılıp gidiyorum ben, ardımda sonsuz ayrılıklarla
Artık aşka elveda Belki yağmur ıslaklığı kalmadı saçlarımda Ve hiçbir masum tutuşma yok avuçlarımda
Şehrin ışıklarına emanet ettiğim sadece bakışlarım değildir Bazı bazı bir ağlayıştır ilk sevdamdan kalma
Afedersin ey aşk! Yalan olmasın ilk ve son Kusursuz bir sevdayı sevemedim hiçbir zaman
Ama ayrılığım mutlak kusursuz olmalıydı Ve kusursuzdu da zaten Ölümümün ardında hiçbir delil bırakmamıştım
Hep keskin bir hüzün kokardı odam; sarhoş bir ayrılıktan çıkmış gibiydi
Yıldızları gömmeye başladım sonra odama, ceset ceset Geceye kurşun sıkışımdan korkardı annem
Ben hep kıskanırdım ayın bakışlarını, gecemi çalıverir sanırdım
Kaç kez rüzgarın peşine takılıp, terk etti beni yapraklarım Yok savrulan ben olmalıydım, gecenin avuçlarında
Ayrılığa sonuna kadar çakıp kaçtılar gövdemi
Toprak kavruluyordu, yangınlar çıkartıyordu ayaklarım, bastığım topraklara
Ayrılıktan bıkmıştım ben, en gerçeğine koşuyordum son sürat Sonra kahkahalar savuruyordum ardımda bıraktığım aptal hayata
Ve tehditler; sevdaya ve sevgiliye
Sıkıysa beni unutma! Sonra yalvarıyordum; ne olur unutsunlar benim unutamadıklarım Ama mutlaka ayrılıkla bitmeliydi benim tümcelerim
Sen sakın dert etme ey aşk! Ben kendimi ölüme emanet ediyorum