Hislere söz geçiremez ki insan, bazen kaleminden dökülenlere de söz geçmiyor işte.. Ne kadar yazsa da hissim bu diyemiyor işte insan...
Tarafından dağlanan cahil kalbim,
Haykırıyor yine meçhul gizlerine,
Ölüm sessizliği içinde yağmur duasına gider gibi,
Yol gösterenim kördüğüm olmuş başı boş hisler,
Vebalini kimler üstlensin;
Müebbete tabi hüznüm mü?
Emanet ettiğim aşkım mı?
Yoksa kimsesizler gibi kalmış kalbim mi?
Pusuda hain kurşun gibi gözlerin oldukça,
Haykırmak kime ne faydaeder ki,
Belki de mezara dönmüş kalbimi biraz başı boş bırakmak lazım,
İçeri ölüyü de diriyi de almamak lazım,
Yağmurdan vazgeçmek,
Hep var olan yıldızları artık yok saymak,
Gecenin karanlığını bilmek,
Kalbin kapılarını akıl kilidiyle kitlemeyi öğrenmek lazım,
Belki de artık vazgeçmek lazım ya da unutmayı denemek..
Kolay değil elbet,
Ateş suya sözünü geçirebilmiş mi ki,
Akıl kalbe söz geçirsin..
Ya ölüm, ölüm hayttan korktuğu için mi gelmiyor ruha,
Yoksa izni olmadığından mı?
Bulut çok mu isterdi, rüzgarın onu alt etmesini,
Gece hüküm sürmek isterken, gündüz bozuyor mu işleri?
Toprak ölü oteli olmayı hep hayal mi ederdi sanki ?
Ya aşk, aşk aklıda yanına alarak gelmek istemez mi kalbe?
İster elbet..
İşte bu yüzden; vazgeçmek ya da unutmak o kadar kolay değil işte...