Kiliç Arslan Iznik'e gelip Anadolu Selçuklu tahtina oturduktan sonra Bizans imparatorunun tahrik ve kiskirtmasiyla Izmir emiri Çaka Bey ile ugrasmak zorunda kaldi.
Tesis ettigi kuvvetli bir donanma ile pekçok zafer kazanan ve Peçenek Türkleri ile isbirligi yaparak Bizans'i ortadan kaldirip büyük bir devlet kurmak niyetinde olan Çaka Bey Bizans imparatoru için büyük bir tehlike teskil ediyordu. O tarihlerde Bizans imparatorlugu Marmara kiyilarinda Anadolu Selçuklulari, Edirne'de Peçenekler, Ege'de de Çaka Bey tarafindan kusatilmis durumdaydi. Ege denizinde ve adalarda hakimiyet Çaka Bey'in idi. Bu durumdan oldukça rahatsiz olan Bizans Avrupa'daki hristiyan dünyasindan bir an önce Haçli seferlerini baslatmasini istiyordu. Bizans imparatoru Alexios Komnenos Hristiyan dünyasindan acil yardim alamadiysa da Kumanlarla anlasarak onlarin 40.000 süvariyle Bizans ordusuna katilmasini sagladi. Meriç nehrinin sol kiyisinda Umur Bey mevkiinde Peçenekler'e saldirarak onlari tarih sahnesinden sildi (29 Nisan 1091). Bu zaferle cosan Haçlilar da birkaç yil sonra hazirliklarini tamamlayarak hem Bizans imparatorluguna hayat verdi, hem de Anadolu ve Ortadogu'yu bir kan gölüne çevirdi.
Alexios simdide Çaka Bey'i bertaraf etmek için plânlar yapiyordu. Kiliç Arslan Çaka Bey'in kizi ile evlenerek onunla akrabalik kurmustu. Fakat onun giderek güçlenmesi aslinda Kiliç Arslan'i da endiselendiriyordu. Imparatorun Kiliç Arslan'a "Çaka Bey senin devletini ele geçirmek istiyor" tarzinda yazdigi mektup sultanin endiselerini daha da arttirmisti. Sonunda Kiliç Arslan ile impaator Alexios Çaka Bey'e karsi bir ittifak yaptilar ve Kiliç Arslan bir ziyafet sirasinda kayinpederini öldürdü (1095). Böylece Çaka Bey'i bertaraf eden ve imparatorla anlasarak batiyi emniyet altina alan Sultan Kiliç Arslan daha sonra Malatya seferine çikti. Selçuklu hakimiyeti sirasinda Gabriel adli bir ermeninin yönetiminde olan sehir hem Danismendliler'in hem de Türkiye Selçuklulari'nin hedefi olmustu. Danismendliler'den daha erken davranarak sehri muhasaraya baslayan Kiliç Arslan Haçlilarin Selçuklu sinirlarina yaklastigini haber alinca kusatmayi kaldirip süratle geri döndü.
KILIÇ ARSLAN VE HAÇLILAR
Ortadogu Islâm dünyasinin taht kavgalari ve mezhep çatismalari ile mesgul oldugu bu dönemde hilâl-haç, dogu-bati mücadelesinin en hareketli ve en mühim bir safhasini teskil eden haçli istilasina maruz kalmistir. XI. yüzyilin sonlarinda baslayan bu hareket asirlarca devam etmistir. Devrimizi alâkadar eden bu haçli harekâtinin hedef ve plânlarindan ana hatlariyla bahsetmemiz uygun olacaktir.
XI. asrin son yillarina dogru bilhassa dini, ictimaî ve iktisadî sebeplerle ortaya çikan bu hareket bati Avrupa'da Vatikan kilisesinin önderliginde baslatilmistir. Din perdesi altinda Papalik müessesesinin tesviki ile geri medeniyetli ve ilkel halk kitleleri harekete geçirilerek müslümanlara karsi büyük bir istilâ harekâti baslatilmistir. Papazlar Hz. Isa'nin dogum yeri Kudüs'ün ve kutsal saydiklari makamlari müslümanlar tarafindan kirletildigini, Kudüs'e giden hristiyanlara zulüm ve iskence yapildigini öne sürerek böylesine mukaddes bir sehrin müslümanlarin elinden alinmasi gerektigini ifade ediyorlardi. Halbuki uzun süredir kutsal topraklar hristiyan haci adaylari tarafindan ziyaret ediliyor ve bu konuda onlara müslümanlar tarafindan mani olunmak söyle dursun zorluk bile çikarilmiyor, hatta yardim ediliyordu. Filistin'de kendilerine ayrilmis hastahaneler ve ikamet merkezleri bulabiliyorlardi. Kiliseleri, manastirlari hatta kitapliklari bile vardi.
Kesislerin hristiyanlari istedikleri yöne sevketmek için kullandiklari çok etkili bir silâh vardi. Bu da affettirmekti. Onlarin bu defa ayni silâhi kullanarak günahkâr halk kitlelerini kendi maksatlarina alet ettiklerine sahit oluyoruz. Zavalli halk bu kutsal yolculuga çikmakla günahlarinin affedilecegine inaniyordu. Bunun yaninda bati Avrupa'nin ekonomik kriz içine düsmesi ve bu sikintidan ancak dogunun baharat ve diger ticaret yollarini ele geçirmekle kurtulacaklarina dair propagandalarda bu konuda etkili olmustur. Fakat en önemli sebep Islâmin giderek hristiyanlik aleyhine evrensel bir din haline gelmesi, Malazgirt zaferinden çok kisa bir süre sonra Anadolu, Suriye ve Filistin'in müslüman Türk hakimiyetine geçmesi, Iznik'in baskent oldugu bir Türk devletinin kurulmasi, Çaka Bey'in Izmir'de tesis ettigi kuvvetli bir donanma ile Bizans'i tehdit etmesi, dogudan bir sel gibi akan Türkmen kitlesinin bastiklari yeri vatan yapma düsünceleridir. Müslüman Türkler büyük bir ihtimalle Bizans engelini asacak ve Avrupa'ya da hakim olacaklardi. Türklerin Rumeli'ye geçmelerini önlemek, Anadolu, Suriye, Filistin ve Akdeniz'den onlari temizlemek gerekiyordu. Bunu da ancak bütün hristiyan dünyasinin birlikte hareket etmesi halinde basaracaklardi. Hilâl'e karsi haçin savunulmasi görevini üzerine aldigi kabul edilen Bizans artik müslüman Türkler karsisinda bu görevini yerine getiremeyecek gibiydi. O halde hristiyan dünyasi kendini Türk tehdidine karsi güvenlik altina almak için kutsal topraklarin fethine çikmaktaydi.
Papa II. Urbanus 18-28 Kasim 1095 tarihleri arasinda bütün bati Avrupa'nin ileri gelen din adamlarinin katildigi bir toplantida bu büyük harekâta süratle hazirlanmalari gerektigini anlattiktan sonra ilk büyük haçli kitlesinin harekete geçmesini temin etmistir. Ertesi yil yani 1096'da Pierre l'Ermitte ile Walter sans Avoir idaresinde heyecanli fakat disiplinsiz bir haçli kitlesi düzensiz bir vaziyette Belgrad, Nis, Sofya, Filibe ve Edirne üzerinden Istanbul'a gelmis ve Bizans imparatoru Alexios Komnenos tarafindan 6 Agustos 1096 tarihinde Anadolu yakasina geçirilmistir. Bir savas disiplininden uzak bu haçli kitlesi Eylül 1096'da Sultan Kiliç Arslan'in kardesi Davut tarafindan bozguna ugratilmis ve kurtulanlar Istanbul'a siginmislardir. Bu haçli sürülerinin Kiliç Arslan tarafindan imha edilmesi üzerine Avrupa'da prens ve dükler zirhli askerlerden mütesekkil ordularla yeni bir harekâti baslatmislardir. Bu ikinci harekâta katilan prens ve dükler sunlardir.
1. Fransa krali I. Henri'nin kardesi Vermandois kontu Hugues.
2. Toulouse kontu Raimond de Saint Gilles.
3. Asagi Loren kontu Godefrooi de Boullon, kardesleri Boudouin ve Eustace.
4. Flandr kontu II. Robert.
5. Fatih William'in oglu Normandia kontu Robert.
6. Toranto hakimi Bohemund, kardesi Roger, yegeni Tancred ve amcasi Sicilyali Roger.
Birincinin aksine tam bir disiplin içinde bulunan bu ordular savas kabiliyeti yüksek sövalyelerden olusuyordu. Bu askerler yukarida isimlerini yazdigimiz komutanlarin idaresinde 4 kol halinde harekete geçmislerdi.
1. Tuolouse kontu Raimond'un idaresindeki kitalar Güney Fransa ve Italya üzerinden Istanbul'a gelecekler.
2. Boudouin, Pirre de Toul, Godefroi de Bouillon ve kardesi Boudouin emrindeki kuvvetler kuzey Fransa ve Rhen nehri üzerinden hareketle Almanya'yi geçip Balkanlar üzerinden Istanbul'a geleceklerdi.
3. Bohemund ve yegeni Tancred'in komutasinda güney Italya'daki Normanlardan tesekkül eden kuvvetler Adriyatik denizinden Epir'e oradan da kara yolu ile Trakya üzerinden Istanbul'a ulasacaklardi.
4. Hugues de Vermandois, Normandiya dükü Robert ve Flandr kontu Robert baskanligindaki bir grup da Fransa, Italya ve Dalmaçya üzerinden Istanbul'a geleceklerdi.
Bu yeni haçli kuvvetleri 1097'de imparator Alexios tarafindan karsiya geçirildi. Mayis 1097'de Iznik'i kusatan Haçlilar müstahkem surlarla çevrili sehri sikistirmaya basladilar. Anadolu Selçuklu sultani Kiliç Arslan bu sirada Malatya'da bulunuyordu. Üstün haçli kuvvetleri karsisinda basarili olamayacaklarini anlayan Türk askeri sehri Bizans kumandani Butumites'e teslim etmek üzere müzakerelere basladiklari sirada Kiliç Arslan gelince teslimden vazgeçerek Haçlilarla kanli bir mücadeleye giristiler. Selçuklu sultani ordusunu Iznik hisari önündeki ovada savasa soktu. Çok çetin geçen bu çarpismalar sirasinda her iki taraf da agir zayiat verdi. Sonunda Iznik'i kendi mukadderatina birakarak Haçlilari daglik bölgelerde ve geçitlerde sikistirmak gayesi ile geri çekilmeye karar verdi. Haçlilar siddetli hücumlar sonunda Iznik'i ele geçirerek Bizans'a teslim ettiler (19 Haziran 1097). Kiliç Arslan böylece yalniz baskentini degil oradaki asker ve hazinelerini de kaybederken haçli kuvvetleri de Eskisehir istikametinde ileri harekâta devam ettiler. 30 Haziran 1097'de Eskisehir ovasinda Haçlilari tekrar sikistiran Kiliç Arslan arkadan yetisen zirhli birlikler karsisinda geri çekilmek zorunda kaldi.
Kiliç Arslan Anadolu içlerine çekilirken muhtelif yörelerdeki Türk birliklerini kendisine katilmaya çagirdi. Bu arada Danismendli Gümüstekin Gazi ve Kayseri bölgesi emîri Hasan ile ittifak yapti.
Haçlilar Eskisehir ovasinda bir kaç gün dinlendikten sonra Bizanslilarin tavsiyesine uyarak Konya'ya dogru yola çiktilar. Türk birlikleri zaman zaman yaptiklari baskinlarla Haçlilara agir zayiat verdirdiler. Haçlilar Agustos ortalarinda Konya'ya varip Meram'da bir süre dinlendikten sonra Eregli'ye hareket ettiler. Kiliç Arslan bu sirada tekrar haçlilarin karsisina çikti, fakat savasa girmeye cesaret edemedi. Haçlilar Eregli'de iki kola ayrildilar. Bir kismi Kilikya istikametinde yola devam ederken büyük bir bölümü de Kayseri'ye yöneldi. Emir Hasan yol boyunca Haçlilarla kahramanca savastiysa da Türklerin Kayseri'yi bosaltmalarina engel olamadi. Haçlilar Kayseri'yi geçip Göksun ve Maras yolu ile Antakya'ya dogru ilerlediler. Haçlilar Kilikya'ya varinca, Ermeniler'den gördükleri yardimlar sayesinde oldukça rahatladilar. Burada Godefroi de Bouillon'un kardesi Boudouin Ermeni Thoros'un daveti üzerine haçli ordusundan ayrilarak Urfa'ya gitti ve bir süre sonra onu öldürterek Urfa Haçli Kontlugu olarak bilinen ilk haçli devletçigini kurdu (10 Mart 1098). Haçlilar daha sonra 27 Haziran 1098'de Büyük Selçuklu hakimiyetindeki Antakya'yi isgal ederek ikinci Haçli devletini teskil eden Antakya prinkepsligini kurdular. Böylece Suriye'nin en önemli sehrini ele geçirdikten sonra asil hedefleri olan Kudüs'e dogru ilerlemeye basladilar. O sirada Fatimî valisi Iftiharü'd-Devle'nin hakimiyetindeki Kudüs'ü zaptederek binlerce müslümani kiliçtan geçirdiler ve Kudüs'te ilk Haçli Kralligi'ni kurdular (15 Temmuz 1099).
Birinci Haçli seferinin Kudüs'ün zaptiyla (15 Temmuz 1099) sonuçlanmasi Avrupa'da büyük bir heyecan uyandirdi ve Urbanus'un halefi II. Pascalis yeni bir sefer için yogun bir faaliyet baslatti. Clermont konsilinden sonra Avrupa'da araliksiz sürdürülen haçli propagandasi bazi küçük gruplarin kara veya deniz yoluyla akin etmelerini saglamaktaydi. Hristiyan dünyasinin Kudüs ve hakim olduklari diger topraklari ellerinde tutmak için hiç süphesiz çok sayida insana ihtiyaci vardi. Nitekim Godefroi de Bouillon ve kral I. Baudouin Avrupa'dan sürekli insan istemislerdi. Doguya gidenler dinî duygularini tatmin etmekten çok oraya yerlesmek niyet ve düsüncesindeydiler. Ancak sayilari yeterli olmadigi için Dogu'da istedikleri üstünlügü saglayamiyorlardi. Bu sebeple de güçlü ordularin bölgeye intikali için çaba sarfediyorlardi. Fakat büyük ordulari harekete geçirmek için sadece dinî propaganda yeterli olmuyor, oradaki zenginlik ve serveti de dile getirmek gerekiyordu.
Papa II. Pascalis yeni bir haçli seferi için Avrupa'nin güçlü krallarina çagrida bulunmus, ancak olumlu cevap alamamisti. Fakat Birinci haçli seferi nasil onlarsiz basariya ulastiysa bu sefer de tecrübeli liderlerin idaresindeki askerlerle basariya ulastirilabilirdi. Gerçekten de 1101 yili haçli seferine katilan üç büyük ordu da dükler, kontlar ve kilise ileri gelenlerinin liderliginde yola çikmisti. Birbirlerinden ayri olarak hareket eden üç ordunun birincisi Milano baspikoposu Anselm'in idaresindeki Lombardlar, Kont Etiennne de Blois'in emrindeki Fransizlar ve Konrad'in kumandasindaki Almanlar'dan olusuyordu. Ikinci ordu Nevers kontu II. Guillaume'un kumandasindaki Fransizlar, üçüncü ordu ise Aquitania dükü IX. Guillaume'un kumandasindaki Fransizlar ve Bavyera dükü IV. Welf'in idaresindeki Almanlardan mütesekkildi.