Birçoğumuz, yaşadığımız yerin adının nereden geldiğini bilmeyiz… İstanbul’un bazı semtlerininkini öğrenelim mi?
Çoğu semtin yaşanmış bir hikayesi var… Tıpkı İstanbul gibi… Neler gördü?.. Kimler yaşadı?..
Merak ediyorsan hemen okumaya başla…
BAĞDAT CADDESİ:
Bizans döneminden bu yana varlığı bilinen yol (şimdi cadde), Osmanlılar döneminde Üsküdar’dan Şam ve Bağdat yönüne giden kervanlarca kullanılıyordu. Osmanlı ordusu, Doğu seferlerine bu yoldan çıkıyordu. Adının Bağdat Caddesi olması bu nedenledir.
HALİÇ:
Biz ‘Haliç’ diyorsak da Batı kaynaklarında ‘Altın Boynuz’ olarak geçiyor. İsminin orjinali Rumca. ‘Hriso Keras’ Rumca’da altın boynuz anlamına geliyor. Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin çatal vaziyette, boynuzu andırması nedeniyle bu ismi almıştır.
BAB-I ALİ:
Günümüz Türkçesinde ‘Yüce Kapı’ anlamına gelen bu terim, aynen tercüme edilerek diğer dünya dillerine de girmiştir. İstanbul’da devleti temsil eden her ofis, ‘kapı’ diye anılırdı. Yani bugünün devlet dairesinin karşılığı ‘kapı’ idi. Basın kuruluşları İkitelli’ye taşınmadan önce “Bab-ı Ali” denilince akla basın geliyordu.
ABİDE-İ HÜRRİYET:
Şişli’de Hürriyet tepesindeki anıtın adı. Bugünkü dille söylenirse ‘Özgürlük Anıtı’.
AĞA CAMİİ:
Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi üstündeki Ağa Cami’sini Şeyhülharem Hüseyin Efendi yaptırmıştı. Hüseyin Efendi aynı zamanda ‘Galatasaray Ağası’ydı. Bu nedenle Ağa Cami olarak anılır.
AYAZMA:
İstanbul’da çok fazla sayıda ayazma var. Nedir ayazma? Hıristiyanların inançlarına göre kutsal ve şifalı su; bu maksatla ziyaret edilen yerlerdeki dini yapıdır. Her ayazmanın adını taşıdığı aziz ve azizeler için özel bir günü vardır.
BAHARİYE:
Osmanlı padişahları ve vezirler, özellikle bahar mevsiminde, Haliç kıyısında Eyüp Sultan’dan sonra gelen ve Bostan iskelesi ile Silahtarağa arasında uzanan
bölgeye giderlermiş. Buraya köşkler yaptırılmış. Baharda yeğlenen bir bölge olduğu için de ‘baharlık’ anlamına ‘bahara ait’ yani ‘bahariyye’ diye anılmış.
BALAT:
Rumca saray anlamına gelen ‘palation’ sözcüğünden geldiği sanılmakta. Önce İstanbul’un Haliç kıyısındaki kapılarından birine verilen ad, sonra bütün semtin adı oldu.
BALTALİMANI:
Rumeli Hisarı’nın ötesindeki eski adı ‘Fadalya’ olan ‘Baltalimanı’, adını İstanbul’un fethi sırasında Gelibolu’daki donanmayı hazırlayan ve kuşatma sırasında gemileri bu limana getirmeyi başaran Baltaoğlu Süleyman Bey’den aldı.
Baltaoğlu Süleyman Bey Osmanlı Devletinin ilk Kaptan-ı Derya’sıydı.
BEBEK:
İsmini, Fatih’in bu bölgenin muhafazasına memur ettiği bölükbaşının ‘Bebek’ lakabından almıştı. Bebek Çelebi ya da Bebek Çavuş’un bu semtte bir köşkü ve sonradan hasbahçe olan bir bahçesi vardı.
BELGRAD ORMANI:
Ormanın adı, Kanuni Sultan Süleyman döneminde kurulan Belgrad köyünden gelmekte. Belgrad köyü 1521 Sırbistan seferinden sonra İstanbul’a getirilen Sırp tutsakların yerleştirilmesi amacıyla kurulmuştu.
BEŞİKTAŞ:
Bu semt ‘Kone Petro’ adıyla anılıyordu. Anlamı ‘Taş Beşik’ idi. Rahip Yaşka, Hz İsa’nın beşiğini Kudüs’ten getirip, burada yaptırdığı kiliseye koymuştur. Hz. İsa çocukluğunda bu beşik içinde yıkanmış, bu sebeple bu kilise Rumlar arasında ‘Taş Beşik’ olarak ün yapmıştır. Rahip ölünce beşiğin Ayasofya’ya bırakıldığı söylenir. Bu söylenti bir delile dayanmadığı için efsane niteliği taşımaktadır.
BOMONTİ:
Semt adını, 1902 yılında Bomonti Kardeşlerin burada kurdukları Bomonti Bira Fabrikası’ndan almıştır. Bu bina daha sonra İstanbul Tekel Bira Fabrikası olarak anılmıştır.
CERRAHPAŞA:
Semt, buradaki caminin adını taşır. Camiyi 16’ncı yüzyılda, Sadrazam Cerrah Mehmet Paşa yaptırmıştır. Mimar Davud Ağa’dır. Cerrah Paşa camiyle birlikte çifte hamam, çeşme ve türbe de yaptırmıştır.
CİHANGİR:
Kanuni Sultan Süleyman’ın, Tophane ile Fındıklı arasındaki kıyıdan 300 basamakla ulaşılan yüksekçe bir yere oğlu Cihangir’in anısına yaptırdığı cami, semte adını vermiştir.
AKARETLER:
Avrupa yakasında,Maçka-Dolmabahçe arasında, Beşiktaş ilçesinin bir mahallesidir. Sultan Abdülaziz Taşlık Aziziye camisinin masraflarını karşılamak için bir vakıf kurdurmuştur. Bu vakıf, gelir sağlamak amacıyla kiraya verilebilecek binalar yaptırmıştır. Projenin tamamlanması II.Abdülhamit’e nasip olmuştur. Kira, irat getiren anlamındaki Akaret ismi bu binalara yakıştırılarak semte Akaretler adı verilmiştir.
AYRILIK ÇEŞMESİ:
Anadolu yakasında, Kadıköy’den Acıbadem’e giderken Haydarpaşa’dan gelen yolla kesiştiği yerdeki semttir. Eskiden Trakya ve İstanbul’dan hacca gidecek olanlar burada toplanırlar ve hep birlikte yola çıkarlarmış. Hacı adayları yakınları ile burada vedalaşıp yola çıktıklarından semte Ayrılık Çeşmesi adı verilmiştir.
BAHARİYE:
Anadolu yakasında, Kadıköy-Fenerbahçe-Moda arasındadır. Kentte yerleşimin yaygın olmadığı dönemlerde, İstanbulluların yazlık olarak kullandıkları bir semtti. Bir söylentiye göre, bahar aylarında semtteki hareketliliğin artması sebebiyle baharlık anlamında ‘Bahariye’ adı verildiğidir…
BAKIRKÖY:
İlk çağlarda Hebdamon Septimus adıyla anılmaktaydı. Bizans döneminde yazlık olarak kullanılmıştır . Constantinus (Büyük) zamanında buraya saraylar, köşkler, kiliseler yaptırmıştır. Bizans’ın son döneminde Makrihori, Osmanlı döneminde Marki Köy olarak bilinen semtin adı Cumhuriyet’in ilanından sonra Bakırköy olarak değişmiştir…
BEYKOZ:
Antik çağdaki adı Amykos’dur.Beykos ismi ilk defa Bizanslılar tarafından kullanılmıştır. Bithnia Kralı ve Kocaeli valileri bu semtte ikamet etmişlerdir. Kos farsçada köy anlamındadır. Semtte oturan ünlü kişilerden dolayı yöreye Beykos denildiği; ismin zamanla Beykoz’a dönüştüğü sanılmaktadır…
BEYOĞLU:
Bizans döneminde yerleşim alanı değildi. Yöreye karşı yaka, öte yaka anlamında Pera ya da Peran bağları deniliyordu… Beyoğlu denilmesine ait çeşitli söylentiler vardır. İlki Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon Rum İmparatorluğu’na son vermesinden sonra (1460) Kral ailesinden Prens Aleksisos Kommenos buraya yerleştirilmesinden dolayı bu ismin verildiğidir.
İkincisi Kanuni Sultan Süleyman döneminde burada oturan Venedik elçisinden dolayı bu ismin verildiğidir. (Yapılan yazışmalarda elçiye Beyoğlu denildiği için)
CİBALİ:
Burada bulunan sur kapısı, İstanbul’un fethine katılan komutanlardan Cebe Ali Bey adıyla anılmaya başlanmıştır. Cebe Ali Bey kapısı zamanla Cibali kapısına dönüşmüştür ve semt de Cibali ismini almıştır…
ÇENGELKÖY:
Bizans İmparatoru Justinianos buraya karısı Sophia için bir saray yaptırmıştır ve semte Sophianea adı verilmiştir. Osmanlı döneminde bu semtte gemi çapaları imal edildiğinden adı Çengel Köyü olarak benimsenmiştir. Zamanla Çengelköy şeklini almıştır. Bir başka söylentiye göre de; Osmanlı döneminde leventlikten yetişen Çengeloğlu Tahir paşa (Sonradan Kaptan-ı Deryalığa kadar yükselmiştir) bu semtte oturmuş ve yörede mescit, çeşme gibi şeyler yaptırmış ve birçok hayır işlerine önayak olmuş semtin sevilen kişilerinden biri olmuştur. Semte bu sebepten onun ismi verilmiştir…
DOLMABAHÇE:
Yunan mitolojisine göre Arganutların kralı İason, Karadeniz seferi dönüşünde burada karaya çıkmıştır. Bundan dolayı antik çağdaki adı İason’dur. Burada Bizans döneminde gezinti yeri olan küçük bir koy vardı. Osmanlıların İstanbul’u almasından sonra, I. Ahmet döneminde, Kaptanı Derya Halil Paşa bu koyu doldurmakla görevlendirildi ve doldurma işleri II. Osman döneminde tamamlandı.(1614) Park haline getirilen koy Hünkar bahçesi adıyla anılmaya başlandı. İsmi zamanla Dolmabahçe’ye dönüştü…
EMİRGAN:
IV Murat yöreyi,Revan kalesini çarpışmadan kendisine teslim eden (1635) Safevi valisi Emirgüneoğlu’na bağışlamıştır. Bir konak yaptıran Emirgüneoğlu burada yaşamış ve semt Emirgün ya da Mirgün olarak anılmış. Zamanla Emircan, daha sonraları Emirgan’a dönüşmüştür.
FERİKÖY:
Semtin ismi hakkında değişik söylentiler vardır. İstanbul’un ünlü Levantenler’inden Mösyö Ferry, Galata’da oturur ve zaman zaman bu civarda ava çıkarmış. Daha rahat avlanabilmek için buraya bir köşk yaptırmış ve semtteki yerleşim bu köşk etrafında yoğunlaşmış. Yöre Ferry’nin köyü olarak anılmaya başlanmış ve isim zamanla Feriköy e dönüşmüş.
Bir başka söylentiye göre de Osmanlı padişahı A.Mecit tarafından bugün semtin bulunduğu geniş arazi Madam Feri’ye bağışlanmıştır. Feri’nin köyü ismi zamanla Feriköy’e dönüşmüştür…
FLORYA:
Reşat Ekrem Koçu’ya göre İskender efendi namlı bir kişi burada yaptırdığı bahçeye, doğduğu kasabanın ismini vermiş, Forina (Arnavutluk’ta küçük bir kasabadır). İsim zamanla Florya’ya dönüşmüş ve semtin ismi olarak benimsenmiştir…
İSTİNYE:
Bizans dönemindeki adı Stenia zamanla İstinye şekline dönüşmüştür.
KADIKÖY:
Semtin tarihi Bakır çağına kadar uzanmaktadır. Semti Megaralı göçmenler, Khalkedon adıyla kurmuştur (İÖ 8yy) . Orhan Gazi Khalkedon’un bir kısmını Osmanlı topraklarına kattı. Fatih Sultan Mehmet’in kenti fethinden sonra bu yörenin bakımsız bir köy görünümünün düzelmesi için İstanbul Kadısı Hızır Bey’in buraya yerleşmesini istemiştir. Semt önceleri Kadı köyü sonraları Kadıköy olarak anılmıştır.
KALAMIŞ:
Eski ismi Yunanca sazlık ve kamışlık anlamında Kalamis iken zamanla Kalamış şeklini almıştır.
KANDİLLİ:
Antik çağdaki adı Ekhaia’dır. Zaman zaman Göksu’dan deniz yolu ile saraya dönen padişahlar için yakılan kandillerden ya da IV. Murat’ın Revan seferinden dönüşünde bu semtteki köşkte doğan şehzadesi Mehmet için yedi gece yakılan kandillerden dolayı semte Kandilli köy adı verilmiş. Zamanla Kandilli şeklini almıştır.
KARTAL:
Bizans dönemindeki adı Kartalimen dir. Semt zamanla Kartal ismiyle anılmaya başlanmıştır. Bir başka söylentiye göre de küçük bir balıkçı köyü olan semtte yaşayan ve çok sevilen Kartelli isimli balıkçıdan dolayı önceleri Kartelli’nin köyü olarak anılan semtin adının, zamanla Kartal’a dönüştüğüdür.
KAZLIÇEŞME:
Burada bulunan bir çeşme semte ismini vermiştir. Bu çeşmenin üzerinde alçak kabartma olarak kaz figürleri vardır. Bir söylentiye göre, İstanbul un fethi sırasında baş gösteren su sıkıntısında uçuşan kazlar takip edilmiş ve buradaki su kaynağı bulunmuştur. Sonraları bu su kaynağı üzerine bir çeşme inşa edilmiştir. Günümüze kadar birçok yenilemeler gören çeşme halen semtte bulunmaktadır.
LEVENT:
Osmanlı Padişahı III Selim döneminde, Nizam-ı Cedid askerleri için kurulan Levend kışlası semte adını vermiştir.
MAÇKA:
Adının Farsça Masgah’tan (Nişangah) geldiği söylenmektedir. Zamanla Maçka’ya dönüşmüştür.
Bir diğer söylentiye göre de Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u fethinden sonra Trabzon’dan buraya gönderilen Maçkalılar’dan dolayı semte Maçka adının verildiğidir.
OKMEYDANI:
İstanbul’un fethi sırasında Fatih Sultan Mehmet’in otağ kurduğu yerdir. 1490 yılında Fatih’in burada on dokuz sınır taşıyla sınırları belirlenen çok geniş bir alana Tekke-i Tirendezan (Okçular tekkesi ) yaptırmasıyla semt Okmeydanı olarak anılmaya başlanmıştır.
SÜTLÜCE:
Bizans döneminde küçük bir köy olan semtte (Sut membat köyü) bronzdan yapılmış ve göğüslerinden su akan bir kadın heykeli varmış. Sütlerinin bol olması için yeni doğum yapan kadınlar tarafından ziyaret edilirmiş bu yüzden semte Sütlüce adı verildiği söylenmektedir.
ŞİLE:
Kentte yerleşim yaklaşık İ.Ö 5000 yıllarında başlamıştır. Şile ismi Mercanköşk olarak bilinen bir dağ çiçeğinin Yunanca adından gelmektedir. İlçe tarihte Aschil, Phile, Astere, Kilia isimleriyle anılmıştır. Eski bir Milet kolonisi olan kent Lidya,Pers, Galat,Roma, Selçuklu, Bizans ve Osmanlı egemenliklerinde kalmıştır.
TAKSİM:
Adını 19. yy.’da kurulan su dağıtım şebekesinden almıştır. Maslak-Mecidiyeköy-Şişli yönünden gelen içme suyu burada toplanır ve dört yöne dağıtım (taksim) yapılırdı.
UNKAPANI:
Kapan, Osmanlı döneminde pazar yeri, satış yeri, kontrol yeri anlamına gelmekteydi. İstanbul’un alınmasından sonra kente gelen gıda maddeleri belirli yerlerde teslim alınır ve İstanbul kadısı temsilcisi, esnaf temsilcisi tarafından denetlenirdi. Çeşitli gıda maddelerinin bu tür trafiğinin yoğun olduğu yerlere Kapan denirdi.(Yağ kapanı, Bal kapanı gibi) Şehre gelen unlar bu semte indirilip depolandığı için yöreye Unkapanı isminin verildiği sanılmaktadır.