ÖLÜM BÖYLE BİR İŞTE. BİR İNSAN HER ŞEYİ BİLEBİLİR. ENGİN BİR TECRÜBEYE BİRİKİME VE KÜLTÜREL BİLGİYE SAHİP OLABİLİR. GAZETELERİ TELEVİZYONLARI ŞİRKETLERİ BANKALARI HATTA DEVLETLERİ YÖNETEBİLİR, EMRİNDE BİNLERCE İNSAN CALIŞTIRABİLİRSİN. AMA ÖLÜM KARŞISINDA DÜNYADA YAŞAYAN MİLYARLARCA İNSAN GİBİ SON DERECE ÇARESİZDİR. UNUTMAYIN BU DÜNYA ALDANIŞTAN BAŞKA BİR YER DEĞİL. ÖLÜMÜN İHTİYARLIK GENÇLİK GİBİ YAŞ HADDİ, İLKBAHAR YAZ KIŞ SONBAHAR GİBİ MEVSİMİ GECE GÜNDÜZ GİBİ BELİRLİ BİR VAKTİ OLDUĞUNU UNUTMAYIN.

Şu anda öldüğünüzü farzedin. Ölümünüzün sonrasında nasıl bir durumda olacağınızı şöyle bir düşünün. Artık dünya hayatına hiçbir zaman dönme imkanınız olmayacak. Ailenizle yakınlarınızla, komşularınızla görüşme, arkadaşlarınızla buluşup eğlenme, ideallerinizi gerçekleştirme imkanınız kalmayacak. Hatalarınızı günahlarınızı telafi etme imkanınız hiçbir zaman mümkün olmayacak. Malınızın, mülkünüzün, tahsilinizin, mesleğinizin, itibarınızın, bütün tanıdıklarınızın ve dünyadaki yaşayanların sizin için hiçbir anlamı olmayacak. Dünyadaki her şeyiniz geride bırakmış olacaksınız.
Dikkat edin bunların yaşanmasına belki çok az zaman kaldı.

Ölüm böyle bir işte. Bir insan herşeyi bilebilir, engin bir tecrübeye, birikime, tarih ve kültürel bilgiye sahip olabilir. Gazeteleri, televizyonları, şirketleri hatta devletleri yönetebilir, bir çok insandan daha akıllı ve yetenekli olabilir, emrinde yüzlerce insan çalışabilir. Ama ölüm karşısında o da dünyada yaşayan milyarlarca insan gibi son derece çaresizdir

Belki de biraz sonra ölüm melekleri canınızı alacak. Belki 2-3 gün sonra cenaze namazınız kılınacaktır. Bu yaşanacak olanları kendinizden uzak görmeyin. Bu gerçekleri şimdiden düşünün. Bunların olmasına daha zaman var diye düşünüp kendinizi kandırmayın. Gariptir siz bu yazıları okuduktan kısa bir süre sonra öleceğinize ihtimal vermeyebilirsiniz. Daha yapılacak, bitirilecek işlerin olması belki de ölümün sizin için henüz erken ve zamansız olduğunu düşündürüyordur. Oysa bu bir kaçıştır ve bu kaçış fayda vermez. Unutmayın ki sizden önce ölenlerde aynen şimdiki insanların yaptığı gibi belki az sonra yiyeceği yemeği, daha bitirilmesi gereken işlerinin olduğunu veye ertesi gün gideceği yeri planlarken hiç beklemedikleri bir zamanda ölümle karşılaşmışlardır.

Ölümü unutsanız da, hatırlasanız da sonuç hiç değişmeyecek ve ölüm sizi mutlaka bulacaktır. Ölümden sonra başınıza gelecek olaylarla tek başınıza muhatap olacaksınız. Bu konu doğrudan doğruya sizi ilgilendirmektedir. Ahirette hiç kimse size yardım edemeyecektir. Hayatınızın hesabını tek başına Allah'a vereceksiniz. Bu gerçekten hiç kimsenin kaçabilmesi mümkün değildir.

Allah sizi dünyadan istediği an çıkarabilir yani dilediği an canınız alabilir. Emin olun ki ölüm, bir göz açıp kapanması kadar çabuk gerçekleşecektir. Dünya hayatından ahirete geçmeniz bir an meselesidir. Ölüm insana bu kadar yakınken kişinin gaflet içinde hayatına devam etmesi freni kopmuş bir kamyonun hızla üstüne geldiğini gördüğü, çarpıp onu parçalayacağını bildiği halde imkanı varken önünden çekilmemesine benzemektedir.

Şu bir gerçek insan çok ama çok aciz. Nerede ve nasıl öleceğini bilmemesi bunun en büyük kanıtı. Allah dilediği anda çekip o insanın canını alıyor ve ardından işte böylece binlerce insan şaşırarak baka kalıyor. Ölüm sebebi de o kişinin ne parasına, ne puluna, ne zenginliğine ne eğitimine bakmıyor. Buda başka bir acizlik işte.

Daima başkasının öldüğünü görür, kendi öleceğimizi hiç düşünmez aklımıza bile getirmeyiz. Bir defacık olsun kendimizi ölenlerin yerine koymak ve bir gün kendi cenaze namazımızın kılınacağını, uğurlanacağımızı ve bizim için hazırlanmış bir mezara gireceğimiz ah bir düşünebilsek. Ölümün çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık gibi yaş haddi, ilkbahar, yaz, sonbahar, kış gibi mevsimi, gece gündüz gibi belirli bir vakti olmadığını bir bilebilsek.

İnsanın kendi ölüm anını bilmemesi onu gaflet içinde yaşamaya götüren sebeplerden birdir. Çünkü ahiretteki azabı bilen ve düşünen bir insan ne zaman öleceğini bilse Allah'ın emirlerine karşı kayıtsız kalmaz, dünya hayatına dalarak ahireti ve hesap vereceğini unutmaz. Ölüm gelip uyandırmadan gafletin derin uykusundan uyanmak gerekir. Çünkü ölüm anında uyanmak insana hiç fayda sağlamayacaktır. Siz sakın insanların kapıldığı bu derin gaflete kapılmayın ve ölümün yalnızca bir anlık geçiş olduğunu, çok yakın ve kesin bir gerçek olduğunu anlamazlıktan gelmeyin.

Ölümün tövbeyi tamamlamadan gelip insanı bulma tehlikesi vardır. Her an ölümün size gelebileceğini ve bunun için belki de bir daha fırsatınız olamayacağını düşünerek hemen şimdi samimi tövbe edin. Günahlarınız affedilmesi ve ahireti için dua edin. Allah'ın emirlerini her zaman titizlikle yerine getirin. Allah'ın yasaklarından her zaman şiddetle kaçının.

Her insan ölüm gelmeden önce aklını kullanıp dünyada olmasının değerini bilmelidir. Dünya hayatında olmanız sizin için çok önemli bir fırsattır. Hatalarınızı, günahlarınızı hemen şimdi telafi etmeniz mümkündür. Allah'ın emirleri dünya hayatında yapılırsa makbuliyet kazanır. Ölümünüzden sonra Allah'ın emirlerini yerine getirme fırsatı elinize geçmeyecektir. İnsan dünyaya bir kez gelir ve ölünceye kadar ne yapabilmiş ise onu azık olarak ahirete götürür. O halde insanın yapması gereken, öleceğini asla aklından çıkarmamak ve dünyada Allah'ı razı edecek işler yapmaktır.

Başkasının ölümünü seyredip, kendine ölümü yakıştırmayanlar kim bilir ne planlar ne oyunlar yapıyorlardır. Görmüyor musunuz bu dünya kimseye kalmıyor. Herkes malını mülkünü, tahtını, koltuğunu, sevdiklerini, köşesini aniden terk edip gidiveriyor. Bu dünyanın ne kadar geçici olduğunu görmemek için neden ısrarla direniyorsunuz. Bu dünya aldanıştan başka başka bir yer değil, hepimizin sonu ahiret, hepimizin sonsuz yaşamı orada. Umarım cenazelerde toplanan onca insan bu gerçeği yüreğinde hisseder, bir daha unutmamak üzere anlar. Her ölüm bir hatırlatmadır aklıyla ve vicdanıyla düşünen her insana.

Sonuç olarak şu gerçeği unutmayın.

O gün gelecek güneş yine doğacak. Fakat biz o güneşi artık bir daha göremeyeceğiz.
O gün herkes yine konuşacak. Fakat biz o gün konuşamayacağız. Belki bizde birşey konuşacağız ama bizim konuştuğumuzu insanlar duymayacak.

O gün insanlar, yine iş yerlerine, vazifelerinin başına, dükkanlarına ve dairelerine gidecekler ama bizim yolumuz, yalnızlık evi, amel sandığı olan kabre varacak.

O gün sağ olanların yine elleri tutacak ve ayakları yürüyecek ama bizim ellerimiz tutmayacak, ayaklarımız yürümeyecek. O gün yine ezanlar okunacak, namazlar kılınacak ama biz oma ezanlar icabet edemeyecek, o namazları kıla mayacağız. Başkaları bizim namazımızı kılacaklar.

O gün her gece evine, yuvana döndüğün, çoluğuna, çocuğuna kavuştuğun halde o korkunç yolculuktan evinden dönemeyecek, ehline ve evlatlarına kavuşturmayacaksınız. O gece yine her evde ışıklar yanacak ama senin vardığın ev karanlık olacak.

O gece herkes evinde yumuşacık ve sıcak yataklarına uzanarak, istiharete çekilirken seni o kapkaranlık evde kuru toprağa yatıracaklar.

Sakın ölümü aklınızdan çıkarmayınız. Gençliğinize de fazla güvenmeyin. Gençken ölüm uzak gelir insana. Ölüme meydan okumaya kalkarsın. Bir bakarsın ömür geçmiş. Bu defa ölüm başlar sana meydan okumaya. Ve sonunda hep kazanan ölüm olur