Günümüzde hala sosyal bir aktivite olarak görülen dans, insanlar üzerinde son derece etkili olan bir alışkanlık, bir sanatsal faaliyet ya da bir davranış biçimidir.
Günümüzde her insanın sevdiği bir müzik türü olduğu gibi, birçok insan da kimseye göstermese dahi sevdiği bir şarkı ile dans etmekten keyif alır. Ancak müzik ile ilgili birçok bilimsel düşünce hala şekillenmemişken, bir de bu durumun üzerine dans etmenin mantığını koyunca kafalar daha da karışmaktadır. İnsanların neden herhangi bir müzik esnasında ilginç dans figürleri sergilediği, birçok bilim adamının uzun yıllardır cevabını aradığı bir sorudur.
Dans etmenin genel olarak psikolojik nedenlere bağlı olduğu düşünülse de, İngiltere yer alan Mancester Üniversitesi Psikoloji Bölümü araştırmacıları bu durumunda biyolojik olduğunu iddia ediyor. İnsanların iç kulak yapısına dayandırdıkları tezi, her insanın fiziksel olarak dans etmeye programladığını iddia ediyor. Ancak bu verilerin kesin olarak ispatlanması mümkün olmadığından, insanlar neden dans eder sorusunun cevabını da tam olarak veremiyor.
Ancak yapılan araştırmaya göre sesin şiddeti arttıkça, insanların iç kulağındaki hareketler de değişim gösteriyor. Sesin şiddetini ifade etmek için kullanılan desibeli yüksek değerlerde olan yani yüksek sesle dinlenen müziklerde, iç kulak kişinin zevk aldığını sanmasını sağlayan bazı değişimler gösteriyor. Özellikle 70 desibelin üzerindeki müziklerde iç kulak hareketlenerek, kişinin denge mekanizmalarını uyarıyor.
70 desibelin üzerindeki müziklerin insanın denge organı olan iç kulağı etkilemesi, bir nevi kişinin dengede kalmak için kendini zorunlu olarak dans etme ihtiyacı içerisinde hissetmesine neden oluyor. Aslında bu tezi kuvvetlendiren bulgulardan biri de, günümüzde neredeyse tüm gece kulüplerinde ve konserlerde 110-140 desibel arasında müzik yayını yapılmasından kaynaklanıyor. Araştırmacılara göre 140 desibel kuvvetinde bir ses maruz kalındığında, iç kulak büyük oranda etkilenerek yapısını değiştiriyor. Bunun da bir sonucu olarak beyindeki denge merkezi etkileniyor ve kişi kendini zorunlu olarak dans etme ihtiyacı içerisinde hissediyor.
Tüm bu tezlerin ötesinde bir de arkeogların ilkel insan modellerine dayandırdığı dans tezleri mevcut. İnsanlığın ilk dönemlerinde kabileler şeklinde yaşayan insanlar, savaşta karşı tarafa gücünü göstermek için dans ederlermiş. Bu tezi savunan arkeologlar ayrıca, insanların karşı cinsi etkilemek ve baştan çıkartmak için de dansı kullandığını iddia ediyor.