İbni Hazm (384 456 H.)
Asıl adı Ali b. Ahmed b. Saîd b. Hazm b. Galib b. Salih b. Ebî Süfyan b. Yezid olup künyesi Ebu Muhammed´dir. O, eserlerinde kendisinden bu künye ile bahseder. Kısaca İbni Hazm denmekle meşhurdur. Babası Ahmed[2] Endülüs Emevî Devletinde mühim mevkii olan bir aileye mensuptur, İbni Hazm, kendisinin tran asıllı bir aileye mensup olduuğnu, îran menşeli olan dip dedesinin, Muaviye´nin kardeşi Yezid b. Ebi Süfyan´m azatlısı bulunduğunu söy-ler. Buna göre o, velâ´ (azatlı olma) yönünden Kureyşli, milliyet yö-nünden de İranlıdır. îbni Hazm, bu velâ´ sebebiyle Emevîlere fazla bağlılık gösterir, onları sevmeyenleri sevmez ve dostlarına karşı dostluk gösterirdi. Bu, İbni Hazm´in en bariz sıfatı olan vefakârlı-ğından ileri geliyordu.
Îbni Hazm, nesebine dil Uzatanlara asla hak vermez. Ebu Mervan b. Hayyan, İbni Hazm´in soyca îranlı oluşunu inkâr etmiş ve tam olarak soyunun belli olmadığını söylemiştir. Ona göre bu aile-nin durumunu yükselten îbni Hazm´in babası Ahmed´dir. Fakat biz, İbni Hazm´in kendi nesebi hakkında verdiği bilgiyi yalan sayamayız. Çünkü o, kendi soyunu herkesten daha iyi bilir. Ailesi, Emevî hane-danına hizmete devam etmiş, Emevîler Endülüs´e geçip bir devlet kurdukları zaman bu aile de onlarla birlikte buraya gelmiştir.
İbni Hazm´in dip dedesi, Yezid b. Ebî Süfyan ile velâakdettiği-ne göre, onun ailesi çok eski tarihlerde îslâm Dinini kabul etmiştir. İbni Hazm´in Hristiyan bir aileye mensup olduğuna ve ailesinin ya-lan bir tarihte müslümanliğı kabul ettiğine ve Leble´nin Arap ol-mayan unsurlarından olduğuna dair îbni Hayyan´ın ileri sürdüğü iddia önemsizdir.[3]
Doğumu Ve Gençlîğî
Araştırıcı, hiçbir ilim adamının kendi doğum tarihini kesin ola-rak belirttiğini göremez. Fakat îbni Hazm, kendisinin doğum tari-hini yalnız günü, ayı ve yılı ile değil, tam saati saatına tesbit etmiş-tir. Îbni Hazm kendisi, Kadı Şâid´e[4] 384 H. yılı Ramazan ayının son günü, şafak söktükten sonra ve güneş doğmadan önce dünyaya gel-diğini yazmıştır. Bu, mensup olduğu ailenin çocuklarımn doğumu-na çok önem verdiğini gösterir. Elbette bu da fikrî bir terakkinin eseridir.
İbni Hazm, o çağda hem Avrupa´nın ilim merkezi olan, hem de bağrında ilim, marifet, ümran ve medeniyyet hazinelerini taşıyan ve islâm´ın medeniyyet merkezlerinden biri bulunon Kurtuba´nın doğu kesiminde dünyaya gelmiştir.
İbni Hazm, devlet katında büyük mevkii olan zengin bir aile muhitinde büyümüştür. Fakat o, mevki´ ve mal peşinde koşmamak ve ilim tahsil etmekle yükselmiştir, ilmi, bizzat ilim olduğu için tah-sil etmiştir. Rivayet edildiğine göre îbni Hazm el-Muvatta´ı şerheden el-Bâcî[5] ile bir münazarada bulunmuştur. «Nefhu´t-Tib»´de bu münazara şöyle anlatılır:-
el-Bâcî;
«Benim ilim tahsilindeki himmetim senden daha büyüktür. Çünkü sen, ilmi altından yapılmış lâmba ışığında ve her türlü im-kânlar içerisinde tahsil ettin. Ben ise onu, çarşıdaki kandilin ışığı al-tında tahsil ettim.» dedi.
İbni Hazm de;
«Bu söz senin lehine değil aleyhinedir. Çünkü sen ilmi, ha-lini benim halime çevirmek için tahsil etmişsin. Ben ise onu, bildi-ğin ve söylediğin şartlar içerisinde tahsil ettim. Onunla sadece dün-ya ve ahrette ilmî bir yüceliğe erişmek istedim» dedi.[6]
İbni Hazm, İşte böyle yüksek ve zengin bir ailede doğup büyü-müştür. O, önce Kur´an-ı Kerîni´i hıfzetmiştir. Kendisi, Kur´an´ı ev-lerinde hıfzettiğini ve O´nu kendisine kadın yakınlarıyla cariyelerin hıfzettirdiğini söyler.[7]
Bu kadınlar, îbni Hazine okuyup yazmayı ve güzel yazı (Hat) sanatını öğrettikleri gibi, onun yalnız eğitim ve öğretimiyle uğraş- mamışlar, aynı zamand ı onu çucukluk ve gençlik çağının şiddetli fitnelerinden korumak çin çok titizlik göstermişlerdir. Kendisi bu hususta şöyle der:
Ben, çocukluk ateşi ile gençlik.şirretinin alevlendiği,, delikan-lılık çağının insanı" aldattığı sırada kadın ve erkek gözcülerin ya-nında kapalı idim. Nefsine hâkim olup aklım yetince Ebu´l-Hasan b. Ali el-Fasi´nin yanıncia kaldım. Bu zat, dünyaya karşı zühd sa-hibi olma ve ahiret için çalışma, takva ve sağlam bir ibadet bakı-mından kendisinden öncekilerden âlim, âmil ve akıllı idi. Onun özürlü olduğunu zannederdim. Çünkü o, hiç evlenmemişti. îlim, amel, dindarlık ve takva bakımından onun bir benzerini görmedim. Allah, benî ondan çok faydalandırdı. Ben, kötülüğün ne demek olduğnu, günah işlemenin fenalığını ondan öğrendim. Ebu´l-Hasan Allah, ona rahmet eylesin hak yolunda [8]ölmüştür.[9]