İmam Caferi Sâdık (80 -148 H.)

Doğumu Ve Gençlîğî

Kozomoloji (Kevniyyât = Evrenbilim) Hakkındaki Görüşü.

Cefr İlmi

İmam Cafer İlmî Île Çağdaşlarına Feyz Veriyor.

İmam Cafer Ve Siyaset

İmam Cafer´in Şahsiyet Ve Karakteri

1- İhlası

2- Basiret Ve Îlmi

3- Cömertliği

4- Hilim Ve Müsamahası

5- Sabır Ve Şükrü.

6- Yîğîtlîğî

7- Firasetî

8* Heybeti

İmam Ca´ferin Görüşleri

Tevhld Görüşü.

Kader Görüşü.

Kur´an Hakkındaki Görüşleri

İmam Ca´fer´in Fıkhı




İmam Caferi Sâdık (80 -148 H.)


Hicri I. asrın sonunda ve II. asrın ilk yarısında Medineli Münevvere´de nurlu bir irfan kaynağı ve Hz. Ali´nin soyuna mensup bir aile vardı. Şehidoğlu şehid Hz. Hüseyin´in ölümü faciasından beri Ehl-i Beyt mensupları sadece İlimle uğraşıyorlar, atalarının zekâ ve hida-yet nurunu aksettiriyorlardı. Onları sahip oldukları şeref, basit işler-le uğraşmaktan ahkoyardı. Bu sayede onlar, daima acısını tattık-ları ve hiç faydasını görmedikleri siyasetten uzaklaşarak, ilmî çalış-malara yönelmişler, atadan oğula miras kalan ictihad mevkilerini ko-rumuşlardı.

Ali Zeynelâbidin, İlim ve asalet bakımından Medine´nin önderi idi. Oğlu Muhammed Bakır da ondan İlim ve irşat önderliğini miras olarak almıştı. İslâm âleminin her tarafından birçok bilginler ona baş-vurur, Medine´ye gelen herkes, kendisini ziyaret etmeden gitmezdi. Kendisini ziyaret eden ve Ehl-i Beyt taraftarı gözüken sapıklarla, bü-rünmüş oldukları gizlilik kisvesi altında din dışı fikirlere sahip olan-ları azarlar ve hayal kırıklığına uğratarak, yüzüstü geri çevirirdi.

İslam fıkhının büyük İmamlarından Süfyan-i Sevrî, Süfyan b. Uyeyne, Irak fakihîerinin başı Ebu Hanife onu ziyaret eder ve irşat-larından faydalanırdı. Irak´ın re´y ile meşhur olan büyük fakihi Ebu Hanife, Muhammed Bakırla Medine´de ilk karşılaştığı zaman arala-rında şöyle bir konuşma geçmişti:

Muhammed Bakır:

Dedemin yolunu ve hadislerim kııyasla değiştiren sen misin dedi.

Ebu Hanife:

trr Sen, sana lâyık olan bir şekilde yerine otur.. Ta ki ben de, ba-na lâyık olan bir şekilde yerime oturayım: Dedeniz Muhammed (S. A.)´e hayatında sahabîleri nasıl saygı duyuyorlarsa, aynı şekilde ben de size saygı besliyorum,´dedi.:

Bunun üzerine her ikisi de oturdu ve. Ebu Hanife söze şöyle baş-ladı:

Size üç sorum var, lütfen cevap veriniz:

1 Kadın mı yoksa erkek mi daha zayıftır Muhammed Bakır:

Kadın, dedi. Ebu Hanife:

Kadının mirasta hissesi erkeğe nisbetle kaçtır diye sordu. O, buna:

Erkeğin hissesi iki, kadının hissesi birdir, diye cevap verdi.

Ebu Hanife:

Dedenizin sözü işte budur. Eğer ben onun dinini değiştirmiş olsaydım, kıyasa dayanarak, erkeğe bir, ,kadma iki hisse verilmesini söylerdim. Çünkü kadın erkeğe nazaran daha zayıftır, dedi.

2 Namaz mı, yoksa oruç mu daha efdaldır

İmam Muhammed Bakır, Ebu Hanife´nin bu sorusuna:

Namaz daha efdaldır, cevabını verdi. Ebu Hanife:

Bu da dedenizin sözüdür. Eğer ben onu değiş tirşeydim, kıyas gereğince kadının ayhâlinden temizlendikten sonra namazı kaza et-mesini, orucu da kaza etmemesini emrederdim, dedi.

3 İdrar mı, yoksa meni mi daha pistir

Ebu Hanife´nin bu sorusuna da Muhammed Bakır:

İdrar daha pistir, diye cevap verdi. Ebu Hanife:

Dedenizin dinini kıyasla değiştirseydim, idrar yapıldıktan sonra gusledilmesini, meni çıktıktan sonra da abdest alınmasını söy-lerdim. Fakat, kıyasla dedenizin dinini değiştirmekten Allah´a sığını-rını, dedi.

Bunun üzerine Muhammed Bakır kalkıp Ebu Hanife´yi kucakla-dı, yüzünden öptü ve ikramda bulundu.

Bu olaydan anlaşılıyor ki, Muhammed Bâkır´ın İmamlığını bütün bilginler kabul ediyor, kendi görüşleri hakkında ona bir nevi hesap veriyor ve onun başkanlığını kendi istekleriyle teslim ediyorlardı; tâ ki o, kendilerine doğru yolu göstersin.

Muhammed Bakır, bütün sahabilere saygı gösterir, özellikle Ebu Bekr ve Ömer´i (R.A.) hepsinden üstün tutarak, şöyle söylerdi: «Ebu Bekr ve Ömer´in üstünlüğünü tanımayan Sünneti tanımamaktadır. Muhammed Bakır, bir gün dostlarından Câbir el-Cufî´ye şöyle söyle-miştir: «Ey Câbir, Irak´ta bizi sevdiğini söyleyen, Ebu Bekr ve Ömer´e dil uzatan ve kendilerine benim böyle emrettiğimi iddia eden bir topluluk türemiş. Onlara, benim kendilerinden beri olduğumu söyle. Al-lah´a and olsun ki eğer ben halîfe olsam, onların hepsini Allah için öldürürüm. Eğer Ebu Bekr ve Ömer´e Allah´tan rahmet ve mağfiret dilemesem, Hz. Peygamber´in şefaatından mahrum kalırım. Allah´ın düşmanları onları hakkıyla tanıyamazlar.»

Muhammed Bakır, Kur´an ve îslâm fıkhını, açıklayan, şeriatın hikmetlerini kavrayan ve onun amaçlarını tam olarak anlayan bir zat İdi. O, hem Ehl-i Beytin hadislerini, hem de hiç bir fark gözetmeksi-zin bütün sahabîlerin hadislerini rivayet ederdi.

Ruhi olgunluğu, kalbinin nuru, idrakinin büyüklüğü sayesinde o, ahlâkî ve içtimaî konularda pek çok kıymetli sözler söylemiştir ki bunların her biri, insanı yüceltmeye kâfi gelir. Burada misal olarak onun şu sözlerini naklediyoruz: «Bir insanın gönlüne bir miktar kibir girerse aklından o kadar eksilir*. Oğlu Ca´fer´e yaptığı nasihattan:, Yavrucuğum, tenbellik ve bezginlikten sakın. Çünkü bunlar, her tür-lü fenalığın anahtarıdır. Eğer tenbellik edersen hakkı yerine geti-remezsin. Bezginlik gösterirsen hakka karşı sabredemezsin,» Hik-metli başka bir sözü: «Zenginleri seven bir bilgin görürseniz bilin ki o, dünya ehlidir. Bir zaruret olmaksızın hükümdarın yanından ay-rılmayan bir bilgin görürseniz bilin ki, o da hırsızdır.»

Ona göre, farzları yerine getirerek İlim tahsil etmek, zahitük-ten hayırlıdır. O, İlim adamı hakkında şöyle söylemiştir. «Allah´a and olsun ki bir âlimin ölümü, şeytan için yetmiş ibadet ehlinin ölü-münden daha sevindiricidir.»

Muhammed Bakır, 114 H. yılında ölmüştür. Ebu´1-Fidâ, Tarih´inde onun 115 H. yılının başında öldüğünü söylemektedir.

îşte İmam Muhammed Baku-, bu vasıfta bir insan olup ilmi ve ilmin gayelerini hakkıyla kavramıştır, bayatını anlatmak istediği-miz îmam Ca´fer´in babası işte budur. Muhammed Bâkır´ın duru-mundan, onun hangi sülâleye mensup olduğunu bilmek kolayca mümkündü. Çünkü güzel ahlâk, insanlık ve hakîkata yönelme gibi meziyetlerinin üstünde o, daima gençlere her yönden güzel örnek

olurdu.

İmam Ca´fer´in babası olan bu büyük insan Muhammed Ba-kır , kendisine eş olarak şerefli Arap kızlarından el-Kâsım b. Mu-hammed b. Ebi Bekr´in kızı, yani Hz. Ebu Bekr´in torunu Ümmü-Ferve´yi seçmiştir. Böylece îmam Ca´fer´de hem Hz. Ali´nin yiğitli-ği, hem de Hz. Ebu Bekr´in vefakârlığı birleşmiştir. Ayrıca onun ka-nında Hz. Ali´nin İlim dehâsı ile Hz. Ebu Bekr´in sabır ve ağırbaşlılı-ğı kaynaşmıştır. el-Milel Ve´n-Nihal yazarı Şehristânî onun şeceresini şöyle özetler: «Ca´fer, baba tarafından; Hz. Peygamber´e, ana rafından da Hz. Ebu Bekr´e dayanmaktadır.»[2]