Cumhur- başkanlığı seçimi öncesindeki Bahçeli-Kılıçdaroğlu görüşmesinin ardından Bahçeli, çatı adayının Kılıçdaroğlu tarafından önerildiğini, kendisinin de kabul ettiğini açıklamıştı. Kulislerde ise Ekmeleddin İhsanoğlu’nun MHP’nin formülü olduğu ancak CHP tabanının tepki göstermemesi için, ilk kez CHP tarafından telaffuz edildiği iddiaları konuşulmuştu... Yani çatının ustası netleşmemişti... Şimdi o “usta”nın Bahçeli olduğu ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin MHP adayını desteklediği ortaya çıktı. Ve “partiler üstü” aday olduğunu vurguluyan Ekmeleddin İhsanoğlu 9 ışıkta karar kılarak Ankara’yı garantiledi. O gün bu duruma “CHP’nin ‘sağa açılma’sının bir devamı; şimdi ‘siyasal İslam’a da açılma’ devri” diye sert tepki gösteren ve bugünaçıklanan listelerde yer almayan CHP milletvekillerinden Nur Serter, gelinen noktayı şöyle yorumluyor:
“Milletvekillerinin haberi olmadan basından öğrendiğimiz ve aklımızın ucundan dahi geçmeyen böyle bir adaya benim gösterdiğim tepki doğal reflekstir. CHP milletvekilliği biat ve kulluk anlayışına dayalı yapılmaz. İnsanlar doğru ve yanlış bildiklerini açıkça ifade ederler. Nitekim aynı tepkiyi tabanımız ve seçmenimiz de verdi. Bu tepkinin ne kadar haklı olduğu da bugün ortaya çıktı. CHP adına çok üzüntü verici bir tablo...”
***
Listeler açıklandıktan sonra CHP’ye dönük yapılan değerlendirmeler arasında Kılıçdaroğlu’nun “aday tespitinde en rahat lider” olduğu da var. Doğru CHP, yıllar sonra sürpriz ön seçimle adayların yüzde 60’ını sandıkta belirledi. Bu da parti tabanını mutlu etti. Doğal olarak da çok önemli isimler, milletvekilleri seçilemediği halde tepki veremedi.CHP liderinin kontenjan tercihleri (MYK üyeleri hariç) de sandıktan çıkan listelerdeki eksikleri tamamlayacak (kadın-genç) yönde olunca da her aday listesi sonrasında yaşanan bildik fırtınalar kopmadı. Tabii 8 Haziran’a kadar... Yani sandıktan çıkacak sonuca göre hava sertleşebilir. Özellikle de kontenjan ve ön seçimdeki dengesizlikler açısından... İşte kontenjan yerine “ön seçim” diyen ama sandıkta kaybeden MYK üyesi Ercan Karakaş’ın görüşleri:
“İsteseydim ben de kontenjandan girebilirdim. Ama yıllardır ilke olarak savunduğum yöntemi seçtim.
Kaybetmemin sebeplerini biliyorum onları şimdi konuşmak istemem. Seçimlerden sonra konuşacağız. Türkiye çok kritik bir dönemde, tek adam rejimine doğru gidiyor biz şimdi seçime konsantre olup bunu önlemeye çalışacağız.”
***
7 Haziran’da seçmenin 5’te 1’i İstanbul’da sandığa gidecek... ‘İstanbul’u alan Türkiye’yi alır’ diye boşuna denilmiyor... Nitekim bu partilerin aday listelerine bakıldığında da hissediliyor. Yani Kürt oylarının HDP’ye kaydığını gören AKP, milliyetçi oyların peşinde, MHP ise Ekmeleddin İhsanoğlu gibi sürpriz adaylarla iktidarın can damarı mütedeyyin seçmene oynuyor. CHP ve HDP ise genç, kadın ve etnik kimlikli adaylarla birbirini zorlayacak gibi. Hatta bu nedenle listelere satranç benzetmesi yapanlar bile var...Ancak araştırmacı Adil Gür ise tam aksini düşünüyor:
“Seçimin sonucunu adaylar değil liderler ve parti politikaları belirleyecek.Yani bu partinin adayı şu oldu diye bir partinin oyu İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde üç beş puan artmaz ya da düşmez. Eğer partiler kendileri açısından kritik yerlerde yarım puan getirecek isimleri koydularsa doğru aday odur... Yoksa partiyi sürükleyecek bir aday yok...”

Hâkim-savcılardan ‘koruma’ tepkisi

Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesinin ardından ısınan “arama gerilimi” yargıda “güvenlik krizine’ dönüştü. Çünkü tartışma sadece adliye binalarıyla sınırlı değil. Özellikle de hâkim ve savcılar açısından..İşte adalet.org. sitesinde yer alan ve ülkenin çeşitli adliyelerinden yazılan hakim ve savcı görüşlerinden bazıları:








Bu ülkede bir hâkim ve savcıyı rehin almak, kaçırmak kadar kolay bir şey yoktur.Koruması yoktur. Kiralık evlerde otururlar. Yarın bir hâkim ve savcı dışarda kaçırılıp, rehin alınırsa şehrin girişinede mi x-ray cihazı koyacaklar?

Adliye’nin kendisi değil hedef olan kişiler korunmalıdır. Asıl hedefler korumasız bırakılırken kimsenin tanımadığı adliye içinde idari görevlere bakanlar koruma ordusu ile dolaşmaktadır.

Rehin alınan savcımızın ölümü ile sonuçlanan bir kurtarma faaliyetine katılanları kutlayarak, hâkim ve savcıların aranmasını isteyerek, hedef saptırarak, koruma eksikliğini, istihbarat eksikliğini, kurtarma eksikliğini kapatamazsınız...

Korumalarımız alındıktan sonra şimdi de silahlarımız adliye girişinde elimizden alınmak isteniyor. Bakalım daha neler göreceğiz?

Güvenlik ve idari anlamda sorumlu bir kişi dahi istifa etmedi. İsterseniz üst araması işi gibi istifa işini de bize yıkın ki bir daha hâkim-savcı unvanlı birileri ölmesin.





















Sokaktaki İnsan | Tunca Bengin