776 bin kilometrekare toprağımız var.
Ve bu topraklar üzerinde 77 milyon kişiyiz. Köyde yaşayanımız var, şehirde hayatını sürdürenimiz var.
Ama hepimiz kuru fasulye ile pilavı yiyoruz, seviyoruz. Ve onu ucuz biliyoruz.
Kuru fasulyeye “kuru” diyenimiz çok. Ve kuru adeta milli bir yemek.
Ayrı lokantaları bile var.
Bunlar neyi gösteriyor?
“Kuru”nun 77 milyonun çoğunluğu tarafından sevilip, sık sık yenildiğini.
Oysa, kuruyu seviyoruz, ama yetiştiremiyoruz.
İthal ediyoruz.
Yani fakir yemeği, adeta milli yemeğimiz kuru fasulyeyi biz ekip biçemiyoruz, dışarıdan alıyoruz, dışarıya para veriyoruz.
Bu bir skandaldır.
“Kuru”nun yanındaki pilav da öyle. Onun da hammaddesini, yani pirincini ithal ediyoruz, yani dışarıdan alıyoruz. Parayı başkalarına veriyoruz.
Peki bu 776 bin kilometrekare toprak ne işe yarıyor?
***
Hayatımda ilk defa, neredeyse tüm Türkiye’de aynı anda elektrikler kesildi ve 10 gündür neden kesildi, kesin sebebi bakanlık bulamadı.
“Bakan açıklama bile yaptı, senin haberin yok mu?” demeyin. O açıklamadan bir şey anlayan varsa beri gelsin. Zaten Bakan “Soruşturma devam ediyor” gibi konuştu. Sebep, nihai sebep bence daha belli olamadı.
Terör mü, başka şey mi sebep? Söylenti çok ama hangisi?
Hangisi olursa olsun, ne sebeple olursa olsun bunu anında görecek, bilecek, bulacak bir sistemden ve kadrodan yoksun muyuz?
Nasıl ve kime, kimlere güvenip rahat uyuyacağız?
Önümüzdeki günlerde de bunun veya buna benzer büyük olayların tekrar etmeyeceğini kim garanti eder?








DIŞ
Politika iflas etti

Türkiye dış politikada amiyane tabiriyle “çuvalladı”.
Bu şimdi değil uzun zamandır söyleniyor. Ama son günlerde bu durum artık inkâr edilemez bir hal aldı.
Dış politikada Türkiye iyice itibarsızlaştı. Bakın kavgalı olmadığımız bir İran kalmıştı. Onu da kızdırdık. Irak’ta İran, Suriye’de İran, Lübnan’da İran, şimdi de Yemen’de İran...
O, yani İran Ortadoğu’nun yükselen yıldızı olurken Türkiye sönen bir eski yıldız durumuna geldi. İran, ABD ve Batı’yla arasını düzeltirken biz aksini yapıyoruz.
O nükleerin pazarlığını yapıyor, biz neyin...
Bu bizim dış politikamızın artık politik olmaktan çıktığını ve sokak kavgaları kadar basitleştiğini gösteriyor.
Bu konuda da iktidarın, karşısında, bilgili, görgülü, üstün görüşlü, planlı, programlı ve hepsinden önemlisi şahsiyet sahibi bir muhalefet olması gerekir değil mi? Olmalı ki iktidarı şahsiyet sahibi bir dış politikaya yöneltsin.
O da yok.

SİYASET
Aklını başına topla

Hakikatleri alt alta yazalım.
- Türkiye’de emniyet zafiyeti var.
- Türkiye’de siyasetin çıkarları ile ülkenin çıkarları çarpışıyor.
- Türkiye’de siyasetin dili çok seviyesiz.
Bunları iktidarı hedef alarak söylemiyorum. İktidar da, muhalefet de yalnız kendilerinin, yani partilerinin çıkarlarını düşünüyor. Türkiye 2. planda.
Türkiye bu durumu hiç görmedi, yaşamadı desem yanlış olmaz.
Oysa ülke emniyeti, çıkarları ve siyasetin dili konusunda politikacılar arasında bir konsensüs, yazılı olmayan bir anlaşma olması gerekmez mi?
Evet bu ülke hepimizin ve bugün iktidarda olan, yarın muhalefette olabilir, veya bunun tersi gerçekleşebilir. Nefret niye?
Yani gün doğmadan neler doğar. Bunu ve bu ülkenin çıkarlarını düşünmek için politikacılar kendilerine gelmeli, akıllarını başlarına toplamalı.
Bu ülkeye yazık değil mi?

DİLENCİ
İstanbul’u sardı

Dilenciler ve oto camı silme bahanesiyle dilenenler İstanbulluların baş belası oldu. Bunları polis veya belediye zabıtası görmüyor.
Hadi, dolaşan ve İstanbul’un, İstanbullunun sorunlarını yerinde gören bir büyükşehir belediye başkanımız yok.
Pardon, zaten belediye başkanının adını bile duymuyoruz ya.
Bu dilencilerin dilendirilen çocukları ellerinden alınsa bir yurda ve okula yerleştirilse.
Otolara musallat olan, silici görünümlü çoğu içici dilenciler de toplansa, onlara kalıcı bir iş bulunsa, kabul etmeyenler cezalandırılsa, yani bu sorun bitirilse olmaz mı?
Olur ama yapacak nerede?

Kadın, genç ve deneyim
Partiler yeni vitrinleriyle seçmenin karşısına çıktı.
Meclis’in yüzde 70’i yenileniyor.
Kadın milletvekili adayları Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman bu kadar olmamıştı.
Gençler de listelerde eskiye göre bu kez daha çok.
Ama tecrübenin önemi de unutulmamalı. Onlar da var.
Gazeteci adaylar da her zamankinden fazla. Bu da gazetecilerin bir kısmının daha önceden particiliği seçtiğini gösterdi.
Hayırlı olsun.









Yazar: Doğan Heper